Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10522 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 15732 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİTARİHİ : 20/02/2014NUMARASI : 2013/348-2014/54Taraflar arasında görülen kayıp-kaçak bedeli alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; davalı O.. A...'nin, müvekkili davacı ile imzalamış olduğu abonelik sözleşmesine istinaden düzenlediği, 2011 yılı nisan- 2012 yılı şubat dönemleri arasındaki faturalarda, kayıp kaçak bedeli altında müvekkilinden 107.253,49 TL tahsil ettiğini, yine 2012 yılı temmuz, ağustos ve ekim aylarına ait faturalarda ise açıkça kayıp kaçak bedeli ibaresi kullanılmaksızın, tüketim bedeline dahil edilmek suretiyle kayıp kaçak bedeli alındığını belirterek, 2011 yılı nisan- 2012 yılı şubat dönemleri için tahsil edilen 107.253,49 TL ile 2012 yılı temmuz, ağustos ve ekim aylarına ilişkin olarak ise bilirkişi incelemesi ile belirlenecek miktarın, ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; uyuşmazlığa konu edilen tüm fatura kalemlerinin hangi oranda yansıtılacağı hususunu belirleme ve karar verme yetkisinin tamamen Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'na ait olduğunu, müvekkilinin bu konudaki düzenlemeye kurul kararları ile yaptığını, kurumun ve kurulun bu düzenleme yetkisini 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve bu kanunun verdiği yetki ile çıkartılan ikincil mevzuattan aldığını, müvekkilinin bu karara uymak zorunda olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, bilirkişi raporundaki açıklamalar esas alınarak, kayıp/kaçak bedelinin davalı kurum tarafından belirlenen bir bedel olmayıp Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından düzenlenen, 11/08/2002 tarihli ve 24843 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak, Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğin 4. maddesi gereğince yürürlüğe giren bir bedel olduğu ve söz konusu tebliğ uyarınca davalı elektrik dağıtım şirketi ve diğer dağıtım şirketleri tarafından uygulanmasının zorunlu olduğu, bu nedenle davalı O.. A...'nin davacı şirkete borcunun bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dairenin önüne gelen uyuşmazlık; davalı kurum’un abonelerinden kayıp-kaçak, bedeli isteyip isteyemeyeceği; buradan varılacak sonuca göre de davalının davacıdan tahsil ettiği kayıp-kaçak bedelinin iade edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.Davacı ile davalı arasında elektrik enerjisi satışına ilişkin abonelik sözleşmesi düzenlendiği, bu sözleşmeye istinaden davacı tarafından davalıdan kayıp-kaçak bedeli tahakkuk ettirildiği hususunda tartışma bulunmamaktadır. Kayıp-kaçak miktarı, dağıtım sistemine giren enerji ile dağıtım sisteminde tüketicilere tahakkuk ettirilen enerji miktarı arasındaki farkı göstermektedir. Kayıp-kaçak bedeli elektrik sisteminde ortaya çıkan teknik ve teknik olmayan kaybın maliyetinin kayıp-kaçak bedeli oranları ölçüsünde karşılanabilmesi amacıyla belirlenen bir bedeldir. Davalı Kurum tarafından elektrik enerjisinin üretiminden, tüketicilere ulaştırılıncaya kadar oluşan elektrik eksikliği kayıp bedeli olarak; enerji nakil hatlarından çeşitli sebeplerle sayaçtan geçirilmeksizin, herhangi bir bedel ödemeden kullanılan elektrik bedeli de kaçak bedeli olarak diğer kullanıcı abonelere yansıtılmaktadır.4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4. maddesinin 1.fıkrasında, bu kanun ile verilen görevleri yerine getirmek üzere Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kurulduğu belirtilmiş, aynı maddenin 2.fıkrasında ise; “Kurum, tüzel kişilerin yetkili oldukları fâaliyetleri ve bu fâaliyetlerden kaynaklanan hak ve yükümlülüklerini tanımlayan Kurul onaylı lisansların verilmesinden, işletme hakkı devri kapsamındaki mevcut sözleşmelerin bu Kanun hükümlerine göre düzenlenmesinden, piyasa performansının izlenmesinden, Performans standartlarının ve dağıtım ve müşteri hizmetleri yönetmeliklerinin oluşturulmasından, tadilinden ve uygulattırılmasından, denetlenmesinden, bu Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmekten ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaktan ve bunların denetlenmesinden ve piyasada bu Kanuna uygun şekilde davranılmasını sağlamaktan sorumludur…” hükümlerine yer verilmiştir.Madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na tüketicilere yapılacak elektrik satışlarında uygulanacak fiyatlandırmaya esas unsurları tespit etme görevi verilmiştir.Bu maddede de anlatılmak istenilen hususun 1 kw elektrik enerjisinin tüketicilere ulaşıncaya kadarki maliyet ve kâr payı olup, yoksa Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyatlandırma unsuru belirleme yetkisi ve görevi vermediği açıktır.Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu bu maddeye dayanarak 11/08/2002 gün ve 24843 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan “Perakende Satış Hizmet Geliri ile Perakende Enerji Satış Fiyatlarının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ”i yayımlamış ve lisans sahibi şirketlerde bu tebliğe uygun olarak tüketicilerden kayıp-kaçak, perakende satış hizmet, psh sayaç okuma, iletim sistemi kullanım ve dağıtım bedeli adı altında bir bedel tahsil etmişlerdir.Ancak yukarıda açıklandığı üzere tebliğin dayanağı olan 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 4.maddesinde, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu’na sınırsız bir fiyat belirleme hak ve yetkisi verilmemiştir.Elektrik enerjisinin nakli esnasında meydana gelen kayıp ile başka kişiler tarafından hırsızlanmak suretiyle kullanılan elektrik bedellerinin (kaçak) kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmek hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmamaktadır.Hem bu hâl, parasını her halükârda tahsil eden davalı Kurum’un çağın teknik gelişmelerine ayak uydurmasına engel olur, yani davalı kendi teknik alt ve üst yapısını yenileme ihtiyacı duymayacağı gibi; elektriği hırsızlamak suretiyle kullanan kişilere karşı önlem alma ve takip etmek için gerekli girişimlerde de bulunmasını engeller. Oysa ki, elektrik kaybını önleme ve hırsızlıkları engelleme veya hırsızı takip edip, bedeli ondan tahsil etme görevi de bizzat enerjinin sahibi bulunan davalıya aittir.Bununla birlikte, nihai tüketici olan vatandaşın faturalara yansıtılan kayıp-kaçak, bedelinin hangi miktarda olduğunun apaçık denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödediğini bilmesi, şeffaflık ve hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarındandır. (Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarih, 2013/7-2454 Esas, 2014/679 Karar sayılı ilamı ile de benimsenmiştir.)Açıklanan nedenler ve ilkeler ışığında; davacının talep ettiği miktar hususunda, davacının bilirkişi raporuna itirazları da dikkate alınarak gerekirse yeniden bilirkişi incelemesi de yapılmak suretiyle, davacının ne kadar miktar alacağı olduğu belirlenerek, davanın belirlenen alacak miktarı yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya uygun görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 09.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.