MAHKEMESİ : GÖLCÜK AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 30/10/2014NUMARASI : 2014/274-2014/435Taraflar arasındaki yardım nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili, dava dilekçesi ile; davacının, üniversiteye hazırlandığını,kursa gittiğini, davalı babasının yardımına muhtaç bulunduğunu ileri sürerek; aylık 500.00.- TL yardım nafakasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı, duruşmadaki beyanında, davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulüne,karar tarihinden itibaren 200.00.- TL yardım nafakası ödenmesine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. TMK.'nın 328/2.maddesinde; "Çocuk ergin olduğu halde eğitime devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullarına göre, kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler",TMK.'nın 364/1.maddesinde de; "Herkes yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve alt soyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür",TMK.'nın 365/2 maddesinde ise; "Dava, davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın mali gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir" düzenlemeleri yer almaktadır. Hukuk Genel Kurulunun, 07.06.1998 tarih, 1998/656 E; 688 K.sayılı ilamında da; "...yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul kabul edilmesi gerektiği..." vurgulanmıştır.Yardım nafakası, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup, ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir. Yardım nafakası isteyenin kusuru ile yardıma muhtaç duruma düşmüş olması, yükümlüyü borcundan kurtarmamaktadır. Aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenlerle, kanun koyucu, yardım nafakasını kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiştir.Okumakta olan kişi, kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun ise; ana- babasından öğrenimini tamamlayıncaya kadar yardım nafakası isteyebilir. Ne var ki; bunu vermekle yükümlü tutulacak kişilerin geçim sıkıntısına düşürülmemesi asıldır. Bunun için, belirlenen nafakanın; davacının geçinmesi için gerekli, nafaka yükümlüsünün geliriyle orantılı olacak şekilde, TMK.'nun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de gözetilerek takdir edilmesi gerekir.Somut olayda; davalı babanın emekli olduğu, 2.250.00.- TL emekli maaşı aldığı,kendi evinde kaldığı, 4 çocuklu olduğu; davacının, öğrenci olduğu,annesinin çalışmadığı,anneanne evinde kaldığı anlaşılmaktadır. Tarafların ve dava dışı annenin ekonomik sosyal durumları ve davacı öğrencinin ihtiyaçları değerlendirildiğinde; davacı yararına takdir edilen yardım nafakası miktarı az olup, hakkaniyete uygun bulunmamıştır.O halde, mahkemece yapılacak iş; tarafların ekonomik sosyal durumları, nafakanın niteliği, davalının gelir durumu, davacının giderleri, mirasçılıkta da aynı sırada yer alan dava dışı annenin de nafakaya katılma yükümlülüğü değerlendirilerek ve hakkaniyet ilkesi (TMK 4. maddesi )de gözetilerek; daha uygun bir yardım nafakası takdir etmekten ibarettir.Ayrıca, mahkemece oluşturulan hükümde; yardım nafakasının karar tarihinden itibaren ödenmeye başlanacağı belirtilmiştir. 28/11/1956 tarih ve 15 E.-15 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, nafaka ve nafakanın artırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili niteliğinde olup, davanın açıldığı tarihten itibaren hüküm ifade eder. Buna göre, yardım nafakasının ödenmesine dava tarihinden itibaren hükmetmek gerekirken;davacının aleyhine olacak şekilde karar tarihinden itibaren ödenmesine karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmamıştır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.