Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10504 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 5764 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ANTALYA 2.SULH HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 05/06/2012NUMARASI : 2010/928-2012/1008Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili, davalı şirketin müvekkili kurumun su abonesi olduğunu, ancak kullanmış olduğu suyun bedelini ödemediğini, başlatılan takibe haksız olarak itiraz ederek durmasına sebebiyet verdiğini öne sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkilinin abonelik sözleşmesinde imzasının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, taraflar arasındaki abone sözleşmesinde davalının imzasının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekilince temyizi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesi tarafından; "Dosyaya sunulan abone sözleşmesinde davalı şirket yetkilisinin imzası bulunmamakta ise de, dava konusu taşınmazda kullanılan suyun davalı tarafından tüketilmesi, başka bir anlatımla davalının fiili kullanıcı olduğunun saptanması halinde tükettiği su bedelinden sorumlu olacağı kuşkusuzdur. Bu durumda mahkemece davaya konu edilen su tüketiminin davalı şirket tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği yönünden araştırma ve inceleme yapılıp varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir." gerekçesiyle bozulmuş olup, mahkemece bozmaya uyularak, davanın kabulüne karar verilmiştir.Kararı, davalı temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delilerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.HMK 266.maddesi hükmüne göre, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren konularda bilirkişi oy ve görüşünün alınması zorunludur. Genel hayat tecrübesi ve kültürünün sonucu olarak herkes gibi hakimin de bildiği konularda bilirkişi dinlenmesine karar verilemeyeceği gibi, hakimlik mesleğinin gereği olarak hakimin hukuki bilgisi ile çözümleyebileceği konularda da bilirkişi dinlenemez. Her halde seçilecek bilirkişinin mesleği itibarıyla konunun uzmanı olması gerekir. Somut olaya gelince; mahkemece yargılama sırasında bilgisine başvurulan mali müşavir bilirkişinin raporu doğrultusunda karar verilmiştir. Bilirkişi davalı tahakkuklarını esas almış, ayrıca su bedeli hesaplaması da yapmamıştır. Rapor düzenleyen bilirkişinin su tüketim bedeli hesabı konusunda uzman olmadığı bu nedenle bilirkişi olarak dinlenemeyeceği kuşkusuzdur. Uzman bilirkişi tarafından, davalının ödenmesi gereken su bedelinin ayrıca sözleşme ve yönetmelik hükümlerine göre hesaplanması gerekmektedir.Hal böyle olunca, mahkemece dava dosyasının su tüketim hesabı konusunda uzman olan mühendis bilirkişiye verilerek, davalının ödenmesi gereken su bedelinin sözleşme ve yönetmelik hükümlerine göre hesaplanması hususunda rapor düzenlettirilmesi gerekirken, konusunda uzman olmayan bilirkişiden alınan rapor doğrultusunda yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.