Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10470 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17661 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : MUĞLA AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 08/07/2014NUMARASI : 2013/181-2014/347Taraflar arasındaki ziynet alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDava davalı eş tarafından açılan boşanma davasında karşı dava olarak açılmış ve boşanma davasından tefrik edilmiştir.Davacı vekili karşı dava dilekçesinde; Düğünde takılan 78 adet çeyrek altın (6.474,00 TL), 3 adet cumhuriyet altını (984,00 TL), 6 adet yarım altın (990,00 TL), 21 adet 11'er gramlık bilezik (9.471,00 TL) olmak üzere toplam 18.000,00 TL değerindeki takının davacı tarafından bozdurularak yatırım amaçlı harcandığını belirterek, takıların bedelinin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, altınların müvekkili tarafından bozdurulduğu ve yatırım amaçlı kullanıldığı iddiasını kabul etmediklerini, ziynet eşyalarının hayatın olağan akışına göre kadın üzerinde bulunan, saklanabilen, kolay taşınabilen nitelikte eşyalar olduğunu, müvekkilinin takılan altınlara hiç karışmadığını, bu altınlarla ne şekilde ve ne zaman tasarruf edildiğini bilmediğini ifade ederek, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece; tanık olarak dinlenen davacının anne ve babasının dahi ifadelerinde davacının bilgisi ve izni dahilinde altınların bozdurulduğunu belirttikleri, davacının ziynet eşyalarının götürülmesine engel olunduğunu, zorla elinden alındığını, bilgisi ve rızası dışında zorla bozdurulduğunu kanıtlayamadığı, yemin deliline de dayanmadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.Türk Medeni Kanunu'nun 6.maddesi hükmü uyarınca; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür." Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.Bunun yanında, kural olarak, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır ve iadesi gerekir.Dava konusu kadına ait altınlar koca tarafından bozdurulup değişik amaçlarla kullanılmış olabilir. Çeşitli sebeplerle (evin ihtiyaçları, düğün borçları, balayı, kişisel harcamalar vs.) koca tarafından bozdurulan bu altınların karşılığının hibe edilmediği müddetçe kadına iadesi zorunludur. Ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iadeden kurtulur.Davacı kadın, ziynet eşyalarının davalı tarafından bozdurularak yatırım amaçlı kullanıldığını ileri sürmüş; davalı ise; davacının iddiasını kabul etmemiş, ziynet eşyalarının tamamen davacının tasarrufunda kaldığını, ne şekilde saklandığının ve harcandığının davacının bilgisi dahilinde olduğunu belirtmiştir.Yargılama sırasında tanık sıfatı ile dinlenen Yurdagül, takıların düğünden hemen sonra davalıya teslim edildiğini, bir yıl sonra akrabası Gülşah'ın çalıştığı kuyumcuya gittiğini, Gülşah'ın davacı ve eşinin kuyumcuya gelerek düğün takılarını bozdurduklarını söylediğini, bu hususu sorduğu davacının da, aldıkları yazlığın ve davalının eczanesinin borçlarını ödemek için altınları bozdurduk dediğini ifade etmiştir. Davacının annesi ve babası da talep edilen takıların düğünden sonra davalıya teslim edildiğini, bir süre sonra davacının, davalının yazlık almak için takıları bozdurmak istediğini, ancak misli ile geri ödeyeceğini söyleyip kendilerinden fikir aldığını, sonrasında takıların bozdurulduğunu belirtmişlerdir. Bunun yanında davacının babası yazlığın taksitini ödemek üzere davalı ile birlikte gittiklerini, paranın ödenip senedin alındığını, altınların parasının buraya harcandığını gördüğünü beyan etmiştir. Mahkemenin kabulü de takıların davalı tarafından bozdurulduğu yönündedir.Dosya kapsamından bozdurulduğu sabit olan davacının ziynet eşyalarının, iade edilmemek üzere kocaya verdiğini ispat külfeti davalıya ait bulunmaktadır. Davada ispat külfeti yer değiştirmiştir. Davalı, iade edilmemek üzere söz konusu ziynet eşyasının kendisine verildiğini kanıtlamadıkça iade ve tazmin ile yükümlüdür. O halde mahkemece davalının delilleri değerlendirilerek yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine yönelik karar verilmesi doğru görülmemiş , bu husus bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.