MAHKEMESİ : HAKKARİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 27/06/2013NUMARASI : 2011/568-2013/242Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacılar vekili dilekçesinde; inşaat işçisi olan davacı S.. K..'un olay günü bir binanın dış cephe sıvasını yaparken, sıva yapmada kullanılan alüminyum mastarın binanın yanından geçen elektrik iletim tellerine değmesi nedeniyle davacının elektrik akımına kapılarak yaralandığını, sol ayağının diz altından kesildiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacı S.. K.. için 1000 TL maddi, 40,000 TL manevi tazminatın ayrıca davacı eş için 20,000 TL çocuklar Nazlı, Gülsüm, Befrin, Helin, Musa için ayrı ayrı 8.000 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 02/04/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.Davalı vekili cevabında; enerji nakil hatlarının yasalara uygun tesis edildiğini, davacının çalıştığı inşaatın kaçak inşaat olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece; davacının yaralandığı bina ile elektrik hattı arasında 1.32 cm den 2.27 cm arasında mesafe bulunmakta ise de bu araya iskelenin kurulduğu kazanın olduğu yerde mesafenin 2 m civarında olduğu, işçi ve işverenin gerekli güvenlik önlemlerini alması gerektiği, kazanın oluş yeri, oluş yerindeki mesafesine binanın sonradan yapılması unsurları nazara alındığında davalı tesis sahibinin tesisin yapımında hata ve bakımında bir eksiklikten söz edilmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Enerji nakil hattı sahibi bulunan davalı kurum tehlike arzeden bu yapı eserinin fena yapılmasından, bakım ve eksiklerinden sorumludur. Bu sorumluluk hukuki niteliği itibariyle kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluktur. Davalı ağır özen yükümlülüğü doğuran bir hizmet yürütmektedir. Yaptığı iş nedeniyle her türlü önlemi alması gerekir. Davalının sürekli gözetim ve denetim sorumluluğu bulunduğu kuşkusuzdur.Hukuk Genel Kurulu’nun 12.03.2003 gün ve 2003/4-144 Esas; 2003/161 Karar sayılı kararında “…Yapım bozukluğu, bir inşaatın kötü yapılmasını, imal ve inşaat zamanında uyulması gerekli olan teknik kurallara uyulmamış olmasını ifade eder. Bir yapı eserinin maliki, bunların hiç kimse ve hiçbir şey için tehlike taşımayacak şekilde yapılmasını ve işlemesini garanti etmekle yükümlüdür. Bu nedenle, bir yapı eserinde herhangi bir yapım bozukluğu olmasa bile, ek güvenlik ve koruma tertibatının bulunmaması, yine de bir yapım eksikliği sayılır. Bakımsızlık ve koruma eksikliği ise, bir inşaatın kullanmaya uygun ve tehlikeleri önleyecek biçimde korunmamasını ifade eder. Bakım eksikliği biçiminde açıklanabilecek olan bu durum, yapının tamamlanmasından sonra ortaya çıkar. Yapının tamamlanmasından sonra kendini gösteren ek güvenlik tertibatı ihtiyacının giderilmemesi de bir bakım eksikliği…(Prof. Dr. Haluk Tandoğan, Tehlike Sorumluluğu Kavramı ve Türk Hukukunda Tehlike Sorumluluklarının Düzenlenmesi Sorunu, Batider 1979, Cilt: X, sayı: 2, sayfa: 291-322)…” olduğu belirtilmiştir.Elektrik Kuvvetli Akım Tesisleri Yönetmeliği’nin 4, 44 ve 67. maddelerine göre ağır özen yükümlülüğü doğuran bir hizmet yürüten davalı kurum, yaptığı iş itibariyle her türlü önlemi almak gerekli güvenlik uzaklıklarına uymak, dava dışı şahıslar ya da kurumlarca güvenlik uzaklıklarının ihlal edilmesi halinde gerekli denetim ve koruma önlemlerini almakla yükümlüdür.Somut olayda,mahkemece yapılan keşfe katılan fen bilirkişi 14./3/2013 tarihli raporunda; davalı kuruma ait elektrik hattının, binaya ait en yakın mesafesinin 1,32 olarak ölçüldüğünü belirtmiş, elektrik mühendisi ise 25/3/2013 tarihli raporunda, Elektrik Kuvvetli Tesisleri Yönetmeliğinin 44.maddesi ve çizelge 5'e göre elektrik hattının binaya olan mesafesinin 2 metre olması gerekirken 1,33 mt, 1.6 6mt,1,32 mt olduğunu, elektrik hattının standartlara uygun yapılmadığını belirtmiş, olayla ilgili davalı kurum görevlileri hakkında yapılan ceza soruşturması sırasında alınan 04/07/2011 tarihli bilirkişi raporunda da davalı kurumun kazanın meydana gelmesinde %90 kusurlu olduğu belirtilmiştir.Mahkemece alınan bilirkişi raporlarında ve ceza soruşturması sırasında alınan bilirkişi raporunda açıkça davalı kuruma kusur izafe edilmesine rağmen, mahkemece davalı tesis sahibinin tesisin yapımında hata ve bakımında bir eksiklikten söz edilmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.6100 Sayılı HMK’ nun 266. maddesi “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” hükmünü içermektedir. Buna göre sonucu açık ve belli durumlar ayrık olmak üzere,olayın meydana gelmesinde, tarafların kusur oranlarının uzman bilirkişiler aracılığıyla saptanması gerekmektedir. O halde mahkemece; davalı kurum görevlileri hakkında devam eden ceza dosyası da değerlendirilmek suretiyle, enerji nakil hattının ve binanın yapımına dair bilgi ve belgelerin getirtilmesi, akabinde davalıya ait enerji nakil hattının mı yoksa davacının çalıştığı binanın mı önce yapıldığı, enerji nakil hattı önce yapılmışsa sonrasında bölgedeki yapılaşma, özellikle olayın meydana geldiği bina (veya kat ilavesi) nedeniyle meydana gelebilecek tehlikenin bertaraf edilmesi için davalının neler yapabileceği, davalının objektif sorumluluğu, bu sorumluluğun herhangi bir nedenle kalkıp kalkmadığı, ek kusur bulunup bulunmadığı konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden müşterek rapor alınmak suretiyle karar verilmesi gerekirken, hâkimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olmayan olayda, davalı kuruma kusur izafe eden bilirkişi raporları görmezden gelinmek suretiyle davalı tesis sahibinin, tesisin yapımında hata ve bakımında bir eksiklikten söz edilmeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.