MAHKEMESİ : MUDANYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 18/09/2013NUMARASI : 2012/276-2013/254Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dilekçesinde; davacı ile dava dışı arsa sahipleri arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, davacının kendi uhdesinde kalan iki dükkan ile iki dairenin davalılara satışı konusunda gayrimenkul alım satım sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeye konu gayrimenkullerin satış fiyatının 268.000 TL olduğunu, satış bedeline mahsuben davalılardan 101.000 TL'lik nakit para, senet ve çek alındığını, davacının inşaatın devamı sırasında nakit sıkıntısına girmesi nedeniyle üçüncü şahıslara borçlandığını, borcuna karşılık taşınmazları tapuda bu şahısların üzerine devir ettiğini, davacının iki adet dükkanın tapusunu davalılara devir yaptığını ancak iki dairenin tapusunun A.. K.. adına olduğunu, davalıların A.. K.. isimli kişiye bankadan kredi çekerek 120.000 TL ödeme yapıp tapularını da bu kişiden devir aldıklarını, ancak sözleşmeye göre davacıya ödenmesi gereken bakiye 47.000 TL'nin davacıya ödenmediğini belirterek bakiye 47.000 TL ile fazladan yapılan imalat bedeli olmak üzere şimdilik 3.000 TL'nin davalılardan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.Davalılar vekili 01/10/2012 tarihli cevap dilekçesinde; davacının vekaleten 08/06/2009 tarihinde dava konusu bağımsız bölümlerin tapularını verdiğini davanın 28/08/2012 tarihinde açıldığını, bir yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu belirterek davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini aksi takdirde davalıların davacının talimatı uyarınca A.. K.. dahil diğer alacaklılara ödeme yaptıklarını belirterek alacak talebinin ve haksız açılan imalat bedeli talebinin reddine karar verilmesini savunmuşlardır.Mahkemece; taraflar arasındaki sözleşmenin geçersiz sözleşmeye dayandığı, davacının geçersiz sözleşmeye dayalı olarak bedel talebinde bulunamayacağı, ayrıca, davalıların davaya konu taşınmazları davacıdan değilde üçüncü bir şahıstan tapuda devir aldıkları hususunun dava dilekçesin de belirtildiğini, davacının edimini yerine getirmiş olduğu hususunun da ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Bilindiği üzere, tapulu bir taşınmazın mülkiyetinin devrini öngören her türlü sözleşmenin resmi şekilde yapılması, geçerlilik koşuludur (743 sayılı Türk Medeni Kanunu madde 634; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu madde 706; Borçlar Kanunu madde 213; Tapu Kanunu madde 26; Noterlik Kanunu madde 60). Yasa hükümlerinin öngördüğü biçimde yapılmayan sözleşmeler hukuken geçersizdir; burada öngörülen şekil, sözleşmenin geçerlilik koşulu olup, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenledir ki, gerek mahkeme gerekse Yargıtay'ca doğrudan gözönünde tutulur.Bunun gibi, geçerli bir kat karşılığı inşaat sözleşmesinde, yükleniciye ait olacağı kararlaştırılan bir bağımsız bölümün, yüklenici tarafından adi yazılı bir sözleşmeyle üçüncü kişiye satılması, Yargıtay'ın kökleşmiş uygulamasına göre, tapulu taşınmaza ilişkin bir satış sözleşmesi değil, Borçlar Kanunu'nun 162 ve sonraki maddelerinde düzenlenen "alacağın temliki" hükümlerine tabi bir işlemdir. Başka bir ifadeyle, böyle durumlarda, yüklenici kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince, kendisine düşen bir bağımsız bölümü üçüncü kişiye satmış değil; kat karşılığı inşaat sözleşmesi çerçevesinde söz konusu bağımsız bölüm yönünden arsa sahibine karşı sahip olduğu alacağını, diğer bir ifadeyle sözleşmeden doğan kişisel hakkını (bağımsız bölümün mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteme hakkını) üçüncü kişiye temlik etmiş sayılır. Kısaca, böyle durumlarda yüklenici ile üçüncü kişi arasında bir "alacağın temliki" sözleşmesi bulunur. Borçlar Kanunu'nun 163. maddesinde, alacağın temliki sözleşmesinin geçerliliği ise, sadece yazılı şekle tabi tutulmuş olup, resmi şekle bağlanmamıştır. Dolayısıyla, yazılı şekilde düzenlenmiş olması şartıyla, yüklenici, arsa sahibinden olan alacağını üçüncü kişiye devredebilir; "alacağın temliki" hükmünde olan böyle bir sözleşme de, hukuken geçerlidir.Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakılacak olursa; davacı ile davalılar arasında gerçekleştirilen sözleşme geçerli olup, davacının sözleşme gereğince davalılardan 101.00 TL aldığı sabittir Uyuşmazlık konusu husus davacının nakit sıkıntısı nedeniyle taşınmazları üçüncü kişilere devir etmesi nedeniyle taraflar arasındaki akdi ilişkinin sona erip ermediği noktasında toplanmaktadır.Davacı, nakit sıkıntısı nedeniyle taşınmazları geçici olarak dava dışı şahıslara devir ettiğini, bu hususun davalılar tarafından da bilindiğini, dava dışı şahıslara borcunu ödedikten sonra taşınmazları dava dışı şahıslardan aldığı vekaletname ile davalılara devir ettiğini buna rağmen tarafına bakiye 47.000 TL'nin ödenmediğini belirterek 47.000 TL'nin davalılardan tahsilini talep etmiştir. Davalılar cevap dilekçelerinde; davacının nakit sıkıntısı nedeniyle taşınmazların geçici olarak üçüncü şahıslara devir edildiği iddiasını inkar etmeyerek, davacının talimatı doğrultusunda üçüncü şahıslara ödeme yaptıklarını belirtmek suretiyle, davacı ile davalılar arasındaki akdi ilişkinin sona ermediğini kabul etmişlerdir.Bu durumda davacı ile davalılar arasında gerçekleştirilen ve devam eden akdi ilişki nedeniyle davalılar ödemeye ilişkin iddialarını ispat yükü altındadırlar. Mahkemece; davalıların ödemeye ilişkin delilleri alacağın temliki hükümlerine göre değerlendirilmek suretiyle neticesine göre hüküm kurulması gerekirken, bakiye alacak talebinin reddine karar verilmesi doğru görülmediği gibi, davacının fazladan yapılan imalat bedeli konusunda sunduğu deliller de karar yerinde tartışılmadan her iki talebe ilişkin davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 26.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.