Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10362 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17461 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : DİYARBAKIR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 08/11/2013NUMARASI : 2011/301-2013/891Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacılar vekili dilekçesinde; davacı Hamit'in inşaatta boya işçiliği yaparken evin ön balkonundan geçen davalıya ait elektrik tellerine elindeki boya fırçasını temas ettirmesi sonucu yaralandığı, davalının kusur ve tedbirsizliği nedeniyle sakat kaldığını ileri sürerek davacı Hamit için 1000 TL maddi, 50.000 TL manevi, eşi için 20.000 TL, 3 çocuk için 10.000'er TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili cevabında; zamanaşımı def'i, yetki ve husumet itirazında bulunmuş, esasa ilişkin ise kendilerine atfı kabil kusur bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.Mahkemece; olay tarihinin 05.09.2009 olduğu ve dava tarihi (17.03.2011) itibariyle BK 60/1 maddesindeki 1 yıllık zamanaşımının dolduğu, olayda BK 60/2 maddesindeki ceza zamanaşımının ise taksirle adam yaralama fiilinin bulunduğu ancak davacı Hamit'in şikayetten vazgeçmesi nedeniyle davanın zamanaşımına uğradığı, bir an için zamanaşımına uğramadığı düşünülse bile, bilirkişi raporuna göre maluliyet durumunun bulunmadığı, bu nedenle de BK 43-44 md. dikkate alındığında davacılar lehine tazminata hükmedilmesinin adalete uygun olmayacağı, diğer davacıların ise aktif dava ehliyetleri bulunmadığı gerekçe gösterilerek tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.Hükmü davacılar vekili temyiz etmektedir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı Hamit dışındaki davacılar yönünden sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak, mahkemece davanın zamanaşımına uğradığı ve bu nedenle reddi gerektiği belirtildikten sonra uyuşmazlığın esasına ilişkin de inceleme yapılmış, davacı H.. K..'un herhangibir maluliyeti bulunmadığı, işbu davanın maddi ve manevi zararın giderilmesine yönelik değil sebepsiz zenginleşmeye dönük olduğundan bahisle de reddine karar verilmiştir. Diğer bir deyişle mahkemece davanın hem usulden hem esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Oysa ki, davanın usulden reddi işin esasının incelenmesine engel teşkil eder. Buna rağmen mahkemenin davanın hem usulden hem esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.Ayrıca, dava haksız eylem nedeniyle yaralanmadan dolayı uğranılan zararın ödetilmesine ilişkindir.BK'nun 60/2 maddesi gereğince, zarara yol açan eylemin aynı zamanda suç sayılan bir fiilden doğması durumunda olaya uygulanacak zamanaşımı süresi, o suçun bağlı olduğu (uzamış) ceza zamanaşımı süresidir.Davaya konu eylemin taksirle yaralama suçunu oluşturduğu, somut olaya uygulanacak ceza zamanaşımı süresinin 5237 sayılı TCK'dan 8 yıl olarak öngörüldüğü, suç tarihinin 05.09.2009 olduğu ve dava tarihi itibariyle (17.03.2011) bu süre dolmadığı gibi, davacı şikayetçi olmasa da, eylem suç teşkil etmesi ve ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımını öngördüğü bir fiilden doğması (BK. 60/2) halinde uzamış zamanaşımı uygulanacağından, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.Dosyada mevcut 05.09.2009 tarihli Devlet Hastanesi'nden alınan Adli raporda; davalının vücudundaki yanık izlerinden bahsedilmiş ve hayati tehlikesi olan şahsın müşahadeye alındığı açıklanmıştır. 24.05.2013 tarihli Diyarbakır Adli Tıp Şube Müdürlüğü'nden alınan raporda ise; “H.. K..'un elektrik çarpması sonucu meydana gelen arızasının maluliyet tayinine mahal bir durumunun olmadığı, iyileşme süresi tespiti isteniyorsa takip ve tedavi yapan ilgili sağlık kuruluşundaki plastik ve rekonstüküf cerrahisi uzmanından görüş istenmesinin uygun bulunduğu” bildirilmiştir.Davacının maluliyetinin bulunmaması onun olaydan maddi zarar görmediği anlamına gelmeyecektir.O halde mahkemece; iyileşme süresi konusunda doktor raporu alınarak, bu süre boyunca çalışmamış olan davacının maddi zararının uzman bilirkişiye hesaplatılarak, tüm deliller birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre belirlenen miktar yönünden maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilmelidir.Borçlar Yasası'nın 47.maddesi gereğince yargıcın, özel durumları gözönünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durum da elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.22.06.1966 gün ve 717 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden yargıç, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir biçimde göstermelidir.Davacının davaya konu olan elektrik çarpması sonucu yaralanması nedeni ile acı, elem ve üzüntü çektiği, günlük hayatının değiştiği tatmin duygusu ile çekilen elem ve ızdırabın giderilmesi gerekir. Bu nedenlerle de mahkemece yukarıda anılan ilkeler gözönünde bulundurularak olayın özelliği, manevi tazminatın niteliği, kusur durumu gibi etkenler değerlendirilerek davacının yararına uygun bir miktar manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir iken; isabetli olmayan gerekçe ile manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi yasaya aykırıdır.Mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş; bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.