MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİTaraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraflarca temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı, dava dilekçesinde, davalı ile düğünlerinde takılan paraları davalının aldığını, kendisine vermediğini, altınları ise ...'da bozdurup bedeli olan 13.000 TL'yi bankaya yatırdıklarını, paranın miktarının 13.468 TL'ye ulaştığını, davalının boşanma davası açtığını, polis memuru ile eve gittiğini, kendi eşyalarını davalının babasından aldığını, 3 yüzük ve 3 bileziğin ise evde olmadığını, davalının ortak hesapta bulunan 13.468 TL'yi çektiğini belirterek (fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere ) ortak banka hesabından çekilen 13.468 TL'yi faizi ile ödenmesine ve davalıda kalan 3 bilezik ve 3 yüzüğün aynen veya bedeli olan 3.500 TL faizi ile ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; ... Aile Mahkemesinin yetkili olduğunu, altınların davacıda olduğunu, bankadaki paranın davalının ailesinin yaptığı yardım olduğunu, davacının hakkı olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece; 3 bilezik ve 3 yüzük yönünden davanın kısmen kabulüne; bankadan çekilen 13.468 TL yönünden Asliye Hukuk Mahkemesi görevli olduğundan mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş; hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.TMK 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan hirbiri hakkına dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde; gerek Yargıtay içtihatlarında kabuledildiği üzere, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneyimlerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyedlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını ispat yükü altındadır.Somut olayda tarafların ...'da yaşadıkları, davacının babaevinin bulunduğu ...'a nişan ya da düğün töreni için gittiği, daha sonra davalının da ...'a geldiği; davacının babaevinde taraflar arasında tartışma çıktığı, davalının ...'ya geri döndüğü, davacının ...'da kaldığı taraf tanıklarının beyanlarından anlaşılmaktadır. Davacının davaya konu ettiği 3 bilezik ve 3 yüzüğü ...'daki nişan ya da düğün törenine giderken ...'daki evde bırakmış olması hayatın olağan akışına, yöresel geleneklere, genç hanımların ortak tercihlerine aykırıdır; doğal olan ise törene katılacak olan davacının 3 bilezik ve 3 yüzükten oluşan takılarını yanına alıp, onlara takarak; törene katılmış olmasıdır. Davacının iddiasını destekleyen davacı tanıklarının da görgüye dayalı bilgileri olmadığı; davalının savunmasını destekleyen davalı tanıklarının beyanından davacının ...'a giderken bilezik ve yüzük taktığı, davalının davacıyı uğurladığı anlaşılmaktadır.Mahkemece davacının bilezikler ve yüzükler yönünden ispatlayamadığı davasının reddine karar verilmesi gerekirken yasal olmayan gerekçeler ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru bulunmamış, kararın bozulması gerekmiştir.Somut olayda davacının diğer iddiası ise; düğünde takılan altınların 20.10.2009 tarihinde ...'daki .... isimli kuyumcuda 13.000 TL karşılığı bozdurulduğu, bu paranın davacı ile davalının ortak hesabına yatırıldığı, faizi ile birlikte 13.468 TL'ye ulaştığı, davalının ortak hesaptaki bu parayı davacıdan habersiz çekmiş olmasıdır. Davalının bu konudaki savunmasında; bu paranın davalının ailesinin yaptığı yardım olduğunu, bu para ile aile konutunun kira bedelinin ödendiğini, davacının payının ve hakkının olmadığını belirttiği anlaşılmaktadır. Anılan kuyumcunun "20.10.2009 tarihinde sabah saatinde 285.00 gr 22 ayar altın .....'den 13.000,00 TL karşılığında aldım" diye imzalı belge düzenlediği, davalı tarafından 1 yıllık kira karşılığı 6.500 TL olan, 15/01/2010 başlangıç tarihli, ...'da bulunan konutun kira sözleşmesinin sunulduğu, banka yazısından da davacı ve davalıya ait ortak hesaptan 28/04/2010 tarihinde davalı tarafından 13.468,17 TL para çekme işleminin ... şubesinde yapıldığı anlaşılmaktadır.Kural olarak, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır. Dava konusu kadına ait altınlar koca tarafından bozdurulup değişik amaçlarla kullanılmış olabilir. Çeşitli sebeplerle (evin ihtiyaçları, düğün borçları, balayı vs) koca tarafından bozdurulan bu altınların karşılığının hibe edilmediği müddetçe kadına iadesi zorunludur. Ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, davacının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarının iadeden kurtulur. Davacının, bu talebi de düğünde takılan altınların, kuyumcuda bozdurularak, bedelinin ortak hesaba aktarıldığı, altınların bedeli olan bu paranın ortak hesaptan davalı tarafından çekildiği, kendi hakkı olan altınların bedelinin davalı tarafından faizi ile ödenmesine ilişkin olup; mahkemece tüm deliller değerlendirilip ulaşılacak sonuca göre uyuşmazlığı esastan çözecek bir karar verilmesi gerekir iken akdi ilişkiye dayalı talep ile ilgili değerlendirmenin Asliye Hukuk Mahkemesinin görevine gireceği gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektirmiştir. Somut olayda davacının bilezikler ve yüzükler ile ilgili talebinde olduğu gibi; düğünde takılan altınların bedeli olan paranın davalı tarafından geri ödenmesine ilişkin talebinde de Aile Mahkemesi görevli bulunmaktadır.Mahkemece anılan ilkeler gözönüne alınmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.