Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10213 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 21083 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İZMİR 17. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 15/10/2014NUMARASI : 2013/413-2014/610Taraflar arasındaki yardım nafakası davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunuda kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından duruşmalı temyiz edilmesi üzerine; davanın niteliği gereği duruşma isteğinin reddiyle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz isteğinin incelemesinin evrak üzerinde yapılmasına karar verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin annesi ile davalının Karşıyaka 3.Aile Mahkemesinin 2006/166-167 E.K. sayılı kararı ile boşandıklarını, müşterek çocuklar 2001 doğumlu dava dışı Efe ve 1995 doğumlu davacı için ayrı ayrı 1.500,00 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini, lise döneminde davalı yanında kaldığını, davacının halen reşit olduğunu ve üniversite eğitimi için yurtdışında olduğunu, tüm eğitim, ulaşım, sağlık, giyim, barınma, yeme, içme ve iletişim masraflarının anne tarafından karşılandığını, annenin emekli olduğunu, bakmakla yükümlü bir küçük çocuğunun daha bulunması nedeni ile büyük zorluklar yaşadığını, müvekkilinin ihtiyaçlarını tek başına karşılayacak gücü olmadığını , davalı babanın bakım borcunu yerine getrmediğini ileri sürerek, dava tarihinden başlamak üzere aylık 1.500,00 Euro yardım nafakasının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili dilekçesinde; davacının Macaristan'daki eğitimi için davalının rızasının alınmadığını, davacı ve annesi tarafından planlandığını, davalının lise döneminde davalının yanında kaldığını, tüm eğitim, bakım ve ihtiyaçlarının davalı baba tarafından karşılandığını, bu zaman içerisinde davalının davacı ve diğer oğlu Efe için 750.00 TL iştirak nafakasını düzenli olarak ödediğini, davacının reşit olması sonrasında da davacıya 375 TL nafaka ödemeye devam ettiğini, davacının annesinin mali durumunun gayet iyi olduğunu, üzerine kayıtlı taşınmaz ve aracının olduğunu, yıllardır avukatlık yaptığını, davalı müvekkilinin gelir durumunun dava dilekçesinde belirtildiği gibi olmadığını, talep edilen nafaka miktarının fahiş olduğunu, davalının yeniden evlendiğini ve bu evliliğinden bir çocuğunun olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; davalı ile davacının annesinin 2006 yılında boşandıkları, davacının Macaristan ülkesinde üniversite öğrencisi olduğu, davacının yurtdışında okuma kararını davacı ve annesinin aldığını, davalının buna bir rızası olmadığı, davalının serbest olarak çalıştığı, net gelirinin belli olmadığı, dosya kapsamından davalının ekonomik durumunun oldukça iyi olduğunu, okumakta olan kendi emek ve geliriyle yaşamını sürdürmekten yoksun bulunan, ana babasının yardımı olmaksızın öğrenimini tamamlayamayacak durumda olan davacının, öğrenimini sürdürebilmesi için anne ve babasının yardımına muhtaç olduğu, anne ve babanın güçleri oranında kendisine yardım etmeleri gerektiği, yurt dışında ,babanın onayını almadan üniversite eğitimi yapmasının, baba olan davalının yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağı, davacı vekilinin yardım nafakasının Euro olarak takdir edilmesini talep etmiş ise de taraflar arasında bu konuda bir anlaşmanın olmadığını, emekli avukat olan ve birçok taşınmazı olduğu sabit olan davacı annenin de yardım yükümlülüğünün gözöteldiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne ve dava tarihinden itibaren aylık 4.000 TL tedbir nafakasının davalıdan tahsiline,kararın kesinleşmesinden itibaren nafakanın yardım nafakası olarak devamına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.TMK.nun 328/1.maddesi hükmü gereğince “Ana ve babanın bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam eder.” Aynı yasanın 2.fıkrasında ise, “Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitim sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.” hükmü mevcut bulunmaktadır.4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 364.maddesine göre; "Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür."Aynı Kanunun 365/2.maddesinde de; "Dava, davacının geçinmesi için gerekli ve karşı tarafın mali gücüne uygun bir yardım isteminden ibarettir." düzenlemesi yer almıştır. Hukuk Genel Kurulunun 7.10.1998 gün ve 1998/656-688 sayılı ilamında da "...yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların..." yoksul kabul edilmesi gerektiği vurgulanmıştır.Yardım nafakası, aile bireylerini yoksulluk ve düşkünlükten kurtarmaya ilişkin bir nevi sosyal yardımlaşma olup ahlak kuralları ile geleneklerin zorunlu kıldığı bir ödevdir. Yardım nafakası isteyenin kusuru ile yardıma muhtaç duruma düşmüş olması, yükümlüyü borcundan kurtarmamaktadır. Aile bağlarının herhangi bir nedenle zayıflamış olması da yükümlülüğü ortadan kaldıran bir neden olarak düzenlenmemiştir. Bu nedenlerle kanun koyucu, yardım nafakasını kişinin ve toplumun vicdanına bırakmamış, kanuni bir ödev olarak düzenlemiştir.Yardım nafakasına karar verilebilmesi için nafaka isteyenin yardım edilmemesi halinde yoksulluğa düşeceğinin anlaşılması gerekmektedir. Yoksulluğa düşme terimi açıkça çok sıkıntılı bir durumu ve ağır ekonomik koşulları ifade eder. Hükmedilecek yardım nafakasının miktarı yalnızca söz konusu sıkıntılı durumu önlemelidir. Yoksa, yardım nafakası yoluyla nafaka isteyenin geçiminin ve her türlü gereksinmelerinin sağlanması veya bir zenginleşme aracı olarak kullanılması söz konusu değildir.Her ne kadar, mahkemece, davacı annesinin emekli avukat olduğu, birçok taşınmazı bulunduğu sabit olarak kabul edilmiş ve davacı annesinin yardım yükümlülüğünün gözetildiği belirtilmişse de, davacı annesinin ekonomik durumu hakkında kapsamlı bir araştırma yapılmamış, sahip olduğu taşınmazlardan ve çalışması karşılığında elde ettiği geliri hakkında yeterli bir araştırma yapılmamıştır.Bu durumda, mahkemece; davacının ihtiyaçları ile davalı baba ve dava dışı avukat annenin de davacının giderlerine katkısı, davalı baba ile dava dışı annenin gelir durumları hakkında gerekirse bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle araştırılmalı ve ulaşılacak sonuca göre, davacının ihtiyaçlarını azami oranda karşılayacak, davalının geliri ile orantılı olacak ve davalı babayı ödemede zorlamayacak, onu zarurete düşürmeyecek şekilde, TMK.nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesine göre, uygun bir yardım nafakasına hükmedilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde, yüksek oranda nafaka takdiri doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.