Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10195 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 9783 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R ITemyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacılar vekili dilekçesi ile; tarafların kardeş olduğunu, murislerinin 07.10.2002 tarihinde vefat ettiğini, ekte sunulan veraset belgesine göre üçü erkek, üçü kız olmak üzere altı çocuğunu mirasçı bıraktığını; miras bırakanın, ... ilçesinde ticaretle uğraştığını, çok zengin bir kimse olduğunu; erkek çocukların üstün tutulması anlayışı ile kızları ile olan ilişkileri normal düzeyde yürütmediğini ve dargınlık oluştuğunu; murisin vefat tarihinde ....'daki işyerinde bulunan çelik kasanın kendilerinden habersiz davalılar tarafından açıldığını, kasada altın, yabancı para, çek ve senetler bulunduğunu; ayrıca, terekeye dahil tahmini değeri 296 milyar lira olan sığır derisi, oğlak derisi, koyun derisi, incir ve canlı büyük baş hayvan bulunduğunu, davalıların bunları kendi tasarruf ve zilyetliklerine geçirdiklerini; bu nedenle, miras hisselerine karşılık olmak üzere her bir davacı için (fazlaya ilişkin hak saklı tutularak) 63.200.000.000 lira alacağın davalılardan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacılardan ..., yargılama sırasında davasından feragat etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesi ile; sebepsiz zenginleşme olgusuna dayalı davada bir yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği, murise ait kasadan çıkan miktarın davacı tarafından ileri sürülen kadar olmadığı gibi bekar olan kardeşlerinin düğün ve ev masrafları ile murisin vergi borcuna harcandığı nedeniyle açılan davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, "...Sebepsiz iktisapta, geri isteme hakkına ilişkin bir yıllık zamanaşımı süresi (murisin kasasının açıldığı tarih ile dava tarihi arasındaki uzunca süre geçtiği dikkate alındığında) geçmiş bulunduğundan bahisle" davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından süresinde temyizi üzerine Dairemizin 28.04.2009 tarih ve 2009/4948-7569 sayılı ilamı ile; "dava miras sebebiyle istihkak davası olmayıp davacı muristen intikal eden para ve altındaki miras payını istemektedir. Talebin adi istihkak olması itibarıyla dava genel zamanaşımı olan 10 yıl zamanaşımına tabidir. Kaldı ki sebepsiz zenginleşme davalarında bir yıllık zamanaşımı süresi, ..Zarar görenin, mal varlığındaki eksilmeye yol açan eylem veya işlemin haksız olduğuna kesin olarak kani bulunduğu ve mal varlığındaki eksilmenin miktarı ile haksız edinenin kim olduğunun tam olarak öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Davacı taraf, dava dilekçesinde; dava konusu murise ait çelik kasanın kendilerinden habersiz açılmasını yeni öğrendiklerini belirtmiş, bunun aksini ise davalılar iddia ve ispat etmemişlerdir. O halde, davacı tarafın kasa ile ilgili taleplerinin zamanaşımı nedeniyle reddi doğru değildir.Öte yandan, davalılar savunmalarında; miras bırakana ait olduğunu ve miktarını belirttikleri kasadan çıkan altın ve paraların, bekar olan kardeşlerine harcandığını savunmuşlar ise de; terekeye ait bir malın tüm mirasçıların muvafakatı alınmadan tasarruf edilmesi doğru bulunmamıştır.O halde, mahkemece yapılacak iş; davacı taraf, açılan kasadan çıktığını iddia ettiği altın ve paraların miktarını ispat edememiş olduğuna göre; davalıların savunmalarında belirttikleri miktarlar üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılarak, çıkan altın ve dövizlerin parasal (TL) karşılığını saptamak; davalıların, murisin borçlarıyla ilgili ödediklerini beyan ettikleri miktarı, belirlenen terekeye ait miktardan mahsup etmek, bakiyesinden davacının miras hissesine düşen kısmın tahsiline yönelik hüküm kurmaktan ibaret olmalıdır.Yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. " gerekçesi ile bozulmuştur.Mahkemece, bozmaya uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulü ile 1693,22'şer TL'nin davalılardan tahsili ile davacı ...'ya verilmesine, sair taleplerin reddi cihetine gidilmiştir.Hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.09.05.1960 tarih ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince bir mahkemenin verilen bozma kararına uyulması sonrasında o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü meydana gelir. Usûli kazanılmış hak olarak tanımlayacağımız bu durum, mahkemeye hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir. Ancak, bozmadan sonra yargılamanın devamı sırasında yeni kanıtların ileri sürülmesi ve buna karşı tarafın itiraz etmemesi durumunda mahkemece değişen durum ve olguya dayalı olarak karar verilmesi mümkündür.Ayrıca, bozma ilamının maddi hataya dayalı olması halinde de usûli kazanılmış haktan söz etmek mümkün değildir. Yargıtay, tarafların temyizi üzerine sadece hükmü bozmakla yetinir. Kararında bozma nedeni ve nedenlerini gerekçesi ile belirtir. Yoksa ilk derece mahkemesinin yerine geçerek bir karar veremez.Somut olayda, mahkemenin ilk hükmü zamanaşımı nedeniyle davanın reddine ilişkindir. Taraflar arasındaki ihtilafı çözücü nitelikte esas hakkında verilmiş bir karar bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle esasa yönelik olarak belirtilen bozma nedenleri bu hususta mahkemece verilmiş bir karar bulunmadığından ötürü davalı lehine usûli müktesep hak oluşturmaz. Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelince;Tarafların murisinin sağlığında ticaret ve hayvancılıkla uğraştığı, 07.10.2002 tarihinde vefat ettiğinde dava dilekçesinde bildirilen miktarda mal-para-altın-döviz bıraktığı ileri sürülmektedir. Bu husus duruşma sırasında dinlenen davacı şahitlerinin beyanlarından da anlaşılmaktadır. Nitekim, babalarından kaldığı iddia olunanların paylaşılmadığı, davalıların tasarrufunda kaldığı tüm dosya kapsamı ile de sabittir. Muristen hangi malların kaldığını ispat için tereke tespiti yaptırılmasına, malların muhafaza altına alınıp defterinin tutulmasına veya taksimi için dava açılmasına da gerek yoktur. Öyle olunca davacı davalılarda kalanlara ilişkin olarak payına düşen kısmı istemekte haklıdır. Mahkemece, dosyadaki şahit beyanları diğer deliller ile birlikte değerlendirilerek davacının yemin deliline dayandığı da gözetilerek muristen kalanların miktarı belirlenip, bunların dava tarihindeki değerinden davacının payına düşen kısmın davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.