Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10192 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17776 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : GÖLBAŞI(ANKARA) 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 04/06/2014NUMARASI : 2013/66-2014/260Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; düğünde davacıya takılan ziynet eşyalarının, davacının rızası dışında davalı(koca) tarafından alınarak davalının annesine ev satın alındığını belirterek dava dilekçesinde belirtilen ziynet eşyalarının aynen, mümkün olmadığı takdirde şimdilik 3.000TL(ıslahla 17.554 TL) ziynet eşyası bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; ziynet eşyalarının davalının askerde olduğu dönemde davacının isteği ile beyin hipofiz tümörü hastalığı nedeniyle geçirdiği ameliyat ve tedavisi esnasında yapılan harcamalarda kullanıldığını belirterek davanın reddini istemiştir.Mahkemece; ziynet eşyalarının kadının üzerinde olmasının hayatın olağan akışına uygun olduğu, bu durumun aksini ispat yükünün davacı kadına ait olduğu, davacı tarafça usulünce ispatlanamamış olması gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Evlilik birliği içerisinde bozdurulan ziynetlerin iade edilmemek üzere erkek eşe verildiği vakıasının ispatı halinde ise, davalı erkek lehine hak çıkacağından, ziynetlerin kadına iade edilmemek üzere bozdurulduğunu kanıtlama yükü de erkek eşe aittir. Öteki deyişle, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere erkek eşe verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iade yükünden kurtulur. Davalı, iade edilmemek üzere söz konusu ziynet eşyasının kendisine verildiğini kanıtlamadıkça iade ve tazmin ile yükümlüdür.Somut olayda, davacı(kadın) dava konusu edilen ziynet eşyasının davalı tarafından rızası dışında alınarak bozdurulduğunu ileri sürmüş, davalı koca ise ziynet eşyalarının bir kısmının kendisinin askerde olduğu dönemde davacının isteği üzerine bozdurulduğunu, geriye kalanın ise davacı tarafından götürüldüğünü iddia etmiştir. Mahkemece, davacının ziynet eşyalarının evlilik birliği içinde davacıdan rızası dışında alındığı iddiasının ispatlanamadığı belirtilerek, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı, ziynet eşyalarının davalı tarafından rızası dışında alınarak bozdurulduğu iddiasını ispat için tanık deliline dayanmıştır. Davacı tanıkları; ziynet eşyalarının ne yapıldığını bilmediğini, davalının ailesinin Afşin'de ev aldığını, davacının ilk ameliyatı esnasında ziynet eşyalarının davacı üzerinde olduğunu ve hastane masraflarının karşılanması için bozdurulduğunu duyduklarını beyan etmişlerdir. Davacının dinlettiği tanık beyanları duyuma dayalı olup dinlenen davalı tanıkları ise; ziynet eşyalarının bir kısmının düğün, bir kısmının hastane masraflarına harcandığı, geriye kalan 1 yarım altının ise davacının yanında götürdüğünü beyan etmişlerdir. Davalının dinlettiği tanıkların beyanları somut ve görgüye dayalıdır. Ziynet eşyalarının davalı tarafından bozdurulduğu davacı tarafça ispatlanmıştır. Bu durumda davada ispat külfeti yer değiştirmiştir. Davalı, söz konusu ziynet eşyalarının, davacının kendi isteği ile, iade edilmemek üzere verildiğini kanıtlamadıkça iade ve tazmin ile yükümlüdür.O halde mahkemece davalının delilleri değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.