MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasındaki harici taşınmaz satım sözleşmesine dayalı sebepsiz zenginleşmeden doğan alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dilekçesi ile; müvekkilinin ... numaralı taşınmazı davalıdan 21/07/1989 tarihli Gayrimenkul Satış Sözleşmesi ile eski Türk Lirası ile 3.000.000,000 TL bedel ile satın aldığı, müvekkili tarafından davalılar aleyhine açılan ... Esas sayılı Kadastro Tespitine İtiraz davasında taşınmazın iştirak halinde mülkiyet bulunduğu, mirasçılar arasında taksim yapılmadığından bahisle reddedildiği ve Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 10/05/2010 tarih ve... sayılı kararı ile onandığı, karar düzeltme yoluna gidildiği, taşınmazın...tarihinde kadastro faaliyeti ile senetsiz davalı ... ile yapılan Gayrimenkul Zilyetlik Devir Senedi ile yapılan taksim neticesinde ... ada 5 parselin müvekkili davacı tarafından bir kısmının mirasçılardan satın alındığından müvekkilinin adına tescilinin istendiği, 109 ada 5 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının davacı adına tescili sağlanamadığından davacının ...'a yapmış olduğu eski para ile 3.000.000,000 TL ödeme nedeniyle uğramış bulunduğu zararın tanziminin gerektiğinden bahisle davanın kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davalıdan haksız iktisabı nedeni ile 20.000,00 TL tazminatın faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili öncelikle işlem tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi dolduğundan zamanaşımı yönünden davanın reddine; müvekkilinin dava konusu taşınmazdaki hissesini davacıya devretmeye hazır olduğundan bu yola başvurulmadan açılan davanın usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle reddi ile davanın açılmasına sebebiyet vermeyen müvekkilinin dava masrafları ve avukatlık ücretinden muaf tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; geçersiz sözleşme nedeni ile davacının isteyebileceği iade tutarı, geçerli sözleşme ile elde edeceği menfaatten fazla olamayacağından, davacı tarafça taşınmazın rayiç değeri olan 5.633,20 TL.yi aşan, denkleştirici adalet ilkesi gereğince taşınmazın dava tarihi itibariyle ulaşacağı alım gücü olan 8.121,76 TL.yi değil, en fazla taşınmazın rayiç değerini istenebileceğinden, davacı lehine 5.633,20 TL. alacağa hükmedilmiş olup, 5.633.20 TL'nin dava tarihinden itibaren uygulanacak yasal faiz ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin ve davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.Taraflar arasında imzalanan 1989 tarihli sözleşme, tapulu taşınmaza ilişkin olmasına rağmen, resmi biçimde yapılmadığından geçersizdir. (TMK.md.706, MK. md.634, BK.213, T.Kanunu md.26). Bu nedenle, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda davacı; bu geçersiz sözleşme nedeniyle, davalıya verdiği bedeli ancak, sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde geri isteyebilir.Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi "Denkleştirici Adalet" düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici Adalet İlkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.Bu bakımdan, sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut verileri tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.Başka bir deyişle, denkleştirici adalet kuralı gereğince iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün, ifanın imkansız hale geldiği tarihteki alım gücüne uyarlanması zorunluluğu bulunmaktadır.Taraflar arasında yapılmış olan harici satış sözleşmesine rağmen, davacı 2004 yılında kadastro geçtiği sırada taşınmazın satın alınan kısmının kendi adına yazılmadığını öğrenmiş ve bunun üzerine harici satış sözleşmesini dayanak yaparak, Kadastro mahkemesinde ... sayılı dosyaya müdahil olmuş , davanın reddine karar verilmiş ve karar Yargıtay incelemesi neticesinde 27.09.2011 tarihinde kesinleşmiştir.Mahkemece; 21.07.1989 tarihinde ödenen satış bedelinin, ifanın imkansız hale geldiği 27.09.2011 tarihi itibariyle (çeşitli ekonomik etkenlerin TEFE-TÜFE artış oranları, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları alınmak suretiyle) ulaşacağı alım gücü, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde, uzman bilirkişi heyetinden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle belirlenmeli; bu yolla belirlenecek miktara hükmedilmelidir. Oysa, somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda ifanın imkansız hale geldiği (Davacının Kadastro Mahkemesinde Açtığı Kadastro Tespitine itiraz davasında verilen red kararının kesinleştiği ) 27.09.2011 Tarihi itibariyle güncellenmiş değerin hesaplanması ve bu miktarın rayici geçip geçmediğinin tespiti , rayiç değeri geçmesi halinde ; rayiç değere , rayiç değerin altında kalması halinde aktin ifasının imkansızlaştığı tarih itibariyle belirlenen güncellenmiş değerin hükme esas alınması gerekirken dava tarihi itibariyle güncellenmiş değeri esas alan bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir. Bu nedenle, yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 27.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.