MAHKEMESİ : SİLVAN ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 01/11/2013NUMARASI : 2010/134-2013/544Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili olan davacının tarımsal sulama abonesi olduğunu, davalı idare tarafından davacı hakkında kaçak elektrik tutanağı tutulduğunu, ancak kaçak elektrik kullanımının söz konusu olmadığını beyan ederek, 36.678 TL kaçak elektrik bedelinden sorumlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı savunmasında; elektrik sayacının tüketim kaydetmesini sağlayan akım trafosunun gerilim çıkışından harici hat kullanılarak sayacın tüketim kaydetmesinin engellendiği hususunun tespit edildiğini, tutulan kaçak elektrik tutanağının içeriğinin doğru olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, 7285 TL kaçak elektrik bedelinden sorumlu olduğunun, 29.392 TL elektrik bedelinden ise sorumlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm her iki tarafça da temyiz edilmiştir.Dava konusu uyuşmazlık, tahakkuk ettirilen kaçak elektrik bedelinden davacı abonenin sorumlu olup olmayacağı noktasında toplanmaktadır.Dosyanın incelenmesinden; dava öncesi mahkeme aracılığı ile yaptırılan tespit dosyasındaki bilirkişi raporunda, davacının 33.713 TL kaçak elektrik bedelinden sorumlu olduğunun belirtildiği, yargılama sırasında görüşüne başvurulan bilirkişinin ise, davacının sorumlu olacağı kaçak elektrik bedelinin 7285 TL olduğunu ifade ettiği görülmüştür.Her iki rapor da; tek kişilik bilirkişiden alınmış olup, raporlar arasında bariz ve açık fark bulunmaktadır. Mahkeme tarafından da, yargılama sırasında alınan rapor doğrultusunda hüküm kurulmuştur.6100 sayılı HMK’nun 281.maddesinde; tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.Dosyada mevcut, bilirkişi raporları arasında açık çelişki ve bariz fark bulunup, bu çelişki giderilmeden hüküm kurulmuştur.Diğer yandan; ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen Borçlar Kanunu’nun 53.maddesi hükmünde, "Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez." denilmektedir. Aynı düzenleme yeni Türk Borçlar Kanununun 74.maddesi hükmünde de “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklinde önceki kanuna paralel şekilde düzenlenmiştir.Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Hemen belirtilmelidir ki, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir. Öğreti ve uygulamada hukuk hakiminin, maddi olaylara ve özellikle fiilin hukuka aykırılığına ilişkin olarak ceza hakimi tarafından yapılan tespitlerle bağlıdır. Hukuk hakiminin ceza mahkemesi kararındaki maddi olgularla bağlılığının ölçüsü; beraat kararında suçun sanık tarafından işlenip işlenmediğinin kesin olarak, delilleriyle tespit edilip edilmediğidir. Ceza mahkemesinin, kusurun ve zarar miktarının takdiri hususundaki kararı, yani, fiilin işlendiği sabit olduğu halde, kusurluluğa ya da kusursuzluğa ilişkin saptaması, hukuk hakimini bağlamaz. Hukuk hakimi, ceza mahkemesinin kusura ilişkin değerlendirmesiyle ve buna etkili tespit edilen olgularla bağlı kalmaksızın, taraflarca ileri sürülen delilleri toplayıp, tümünü birlikte değerlendirerek bir sonuca varmalıdır. Başka bir deyişle maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.Davacı hakkında kaçak elektrik kullanmak suçundan dolayı ceza davasının açıldığı ve bu davanın halen derdest olduğu görülmüştür.Bu durumda mahkemece; öncelikle ceza davasının kesinleşmesi beklenilip, sonrasında ise raporlar arasındaki çelişkiyi gidermek için konusunda uzman 3 kişilik bilirkişi kurulundan Yargıtay ve taraf denetimine elverişli rapor alınarak tüm deliller birlikte değerlendirilmek sureti ile hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırılık teşkil etmektedir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.