Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10163 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 16728 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 15/05/2014NUMARASI : 2012/175-2014/325Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali aksi takdirde tenkisi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacılar vekili dava dilekçesinde; muris N... İ...'ın Yenimahalle 1. Noterliğinde 19/11/1990 tarihli ve ... yevmiye numaralı düzenleme şeklinde vasiyetname düzenlediğini, vasiyetname tarihinde murisin 61. yaşında olduğunu, yalnızlığın verdiği sıkıntı nedeniyle ayırt etme gücünün olumsuz etkilendiğini, vasiyetnamenin murisin erkek kardeşlerinin etkisi sonucunda kız kardeşlerinden mal kaçırma maksadına yönelik, yanılma, psikolojik baskı ve zorlamayla düzenlendiğini, vasiyetnamenin şekil şartlarına uygun olmadığını, belirterek vasiyetnamenin iptaline aksi takdirde tenkisine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacıların murisin kardeşleri olmalarına rağmen hayattayken ilgilenmediklerini, müvekkillerinin murisin ihtiyaçları ile ilgilendiğini, vasiyetnamenin yasal şartları taşıdığını, murisin son isteklerinin açık bir şekilde yazıldığını, vasiyetnamenin düzenlenmesinden ölümüne kadar 22 yıl süre içerisinde vasiyetnameden dönmediğini, tanıkların engel halinin bulunmadığını, davacıların murisin kardeşleri olmaları nedeniyle tenkis talebinde bulunma haklarının olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece; murisin vasiyetname tarihinde hukuki ehliyetinin bulunmadığı hususunda delil ibraz edilmediği, vasiyetnamenin usulüne uygun ve tanıklar huzurunda düzenlendiği, davacıların saklı paylarının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, vasiyetnamenin iptali aksi takdirde tenkisine ilişkindir. Dosyanın incelenmesinde; davacılar vekili tarafından vasiyetnamenin, murisin erkek kardeşlerinin etkisi sonucunda kız kardeşlerinden mal kaçırma maksadına yönelik, yanılma, psikolojik baskı ve zorlamayla düzenlendiğinin iddia edildiği, belirtilen hususların ispatına yönelik dava dilekçesinde tanık deliline dayanıldığı ve tanık listesi ibraz edildiği, yargılama sırasında tanık dinlenilmesinin talep edildiği, ancak olumlu veya olumsuz karar verilmediği görülmektedir. Böylelikle davacı tanıklarının dinlenmesi için imkan tanınmadan hukuki dinlenilme hakkı kısıtlanarak karar verildiği hususu her türlü duraksamadan uzaktır. (HMK. Madde 27)Ayrıca, murisin vasiyetname tarihinde ayırt etme gücünün olumsuz etkilendiği iddia edilmektedir. Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme ve değerlendirme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanununun "fiil ehliyetine sahip olan kimse kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir" biçimindeki 9.madde hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış; 10.maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek "ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır" hükmünü getirmiştir. "Ayırtım gücü eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, 13.maddesinde "yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir" denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca; ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde yer almışlardır.Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanununun 15.maddesinde de ifade edildiği üzere ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmama nedeniyle kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere yapacağı işlemlere sonuç bağlanamaz.Yukarıda sözü edilen ilkelerin yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımdan doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda tarafların gösterecekleri tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu, somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşade kağıtları film grafilerinin eksiksiz getirilmesi zorunludur. Bunun yanında her ne kadar HMK.nun 282.maddesinde (HUMK. 286.maddelerinde) belirtildiği gibi bilirkişilerin "rey ve mütealası" hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, akıl zayıflığı gibi psikolojik nedenlerin belirlenmesi çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.Ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması, kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan özellikle Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanununun 409/2 maddesi akıl hastalığı ve akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.Vasiyetname yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip olmak gerekir.Ehliyetsiz kişilerin yaptığı vasiyetnameler kendiliğinden batıl olmaz.Vasiyetname tarihinde murisin 63 yaşında olduğu anlaşılmaktadır. Murisin mal kaçırma maksadına yönelik yanılma, psikolojik baskı ve zorlamayla vasiyetname düzenlendiği ve vasiyetname düzenlendiği tarihte ayırt etme gücünün olumsuz etkilendiği ileri sürüldüğüne göre, davacı tanıklarının iddialar doğrulturusunda dinlenilmesi sonrasında murisin tüm hastane kayıt ve belgeleri, varsa film ve grafileri, raporları getirtilip, vasiyetname tarihinde murisin tasarruf ehliyetinin bulunup bulunmadığı konusunda Adli Tıp Kurumundan rapor alınıp sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.