Anasayfa /
İçtihat /
Yargıtay Karar No : 10138 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 8288 - Esas Yıl 2013
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü. Davacı vekili dilekçesinde, müvekilinin 15.10.1991 tarihli taahhütname başlıklı belgeyle davalıdan 19 nolu dükkanı satın aldığını, satın alınan dükkanla ilgili davalı ile hazine arasında devam eden dava nedeniyle, davalının taşınmazı davanın neticelenmesinden sonra tapudan devrini gerçekleştireceğini vaad ettiğini, hatta dükkanın tapusunun devredilememesi halinde davacının mağdur olmaması için davalının davacıya 90.000 Mark ödemeyi 25.12.1991 tarihli belgeyle taahhüt ettiğini davalının taşınmazın tapudan devrini gerçekleştirememesi nedeniyle davacının 25.12.1991 tarihli belgede taahhüt edilen 90.000 ... tahsili amacıyla icra takibi başlattığını, davalının icra takibine itirazı üzerine açılan itirazın iptali davasında ise mahkemece takibe konu yapılan 90.000 Markın cezai şart kabul edilerek reddine karar verildiğini, kararın 03.10.2011 tarihinde kesinleştiğini belirterek, 15.10.1991 tarihli sözleşme hükümleri gereğince davalıya ödenen paranın şimdilik 53.950 TL'sinin faiziyle tahsilini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevabında; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davaya konu dükkan hakkında, hazine ve davalı arasında görülen davanın 05.06.2000 tarihinde kesinleştiği, akdin ifasının bu tarih itibariyle imkansız hale geldiği, akdin ifasının imkansız hale geldiği tarih ile dava tarihi arasında 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.Tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi biçimde yapılmadığından hukuken geçersizdir. (MK md.706, BK md 213, Tapu Kanunu md 26 ve Noterlik Kanunu md. 60) O nedenle geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar verdiklerini haksız iktisap kuralları gereğince geri isteyebilirler. Haricen taşınmaz satışına ilişkin sözleşmelerde, 07.06.1939 tarih ve 1936/31 Esas-1939/47 Karar sayılı içtihadı birleştirme kararında açıklandığı üzere, Borçlar Kanunu'nun 61 ve 66. maddelerindeki zamanaşımı uygulanmaz. Aynı Kanunun 125.maddesindeki 10 yıllık zamanaşımı uygulanır. Taraflar arasında harici de olsa bir sözleşme olduğundan B.K 125 maddesine göre 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Somut olayda; davaya konu dükkan hakkında hazine ve davalı arasında görülen tescil davasının davalı aleyhine sonuçlandığı ve 05.06.2000 tarihinde kesinleştiği, davanın ise 06.02.2012 tarihinde açıldığı dolayısıyla 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddi cihetine gidilmiş ise de, 25.12.1991 tarihli belgede açıkça davalı, hazine ile arasında görülen davanın kaybedilmesi halinde davacıya 90.000 ... ödemeyi kabul etmiştir. Davacı ise, hazine ile olan davanın davalı tarafından kaybedilmesi üzerine 25.12.1991 tarihli belgede belirtilen 90.000 ... tahsili amacıyla açtığı alacak davasını ise kaybetmiştir ve alacak davası 03.10.2011 tarihinde kesinleşmiştir. Dolayısıyla davacı yönünden artık akdin ifasının imkansız hale geldiği tarih 03.10.2011 tarihi olmasına rağmen mahkemece akdin ifasının imkansız hale geldiği tarihin hazine ile davalı arasında görülen tescil davasının kesinleşme tarihi olarak kabulü doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir. Bundan ayrı olarak, zilyetlik devam ettiği sürece zamanaşımı süresinin işlemeyeceği açıktır. Satışa konu taşınmazın zilyetliği alıcıya devredilmiş ise zamanaşımı işlemez. Taraflar arasındaki harici sözleşmede zilyetliğin devri ile ilgili bir açıklama bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, zilyetliğin devredilip devredilmediği yönünde de bir araştırma ve inceleme yapılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.