Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10130 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 6440 - Esas Yıl 2013





MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTaraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir. Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Davacı vekili dilekçesinde; ... Sicil Memurluğunda bilgisayar işletmeni olan davalının 17.10.1994 tarihinden itibaren vekaleten yürüttüğü...Sicil Müdürlüğü görevinden dolayı kendisine vekalet ücretinin ödenmesini...ve Kadastro Müdürlüğünden talep ettiğini, talebin reddi üzerine davalının konuyu yargıya taşıdığını ve İdare Mahkemesinin 01.03.2007 tarih ve 2006/809 E-2007/81 K sayılı kararı gereğince davalıya 25.833.07 TL kurumca ödeme yapıldığını, ancak bu mahkeme kararının Danıştay tarafından bozulduğunu, İdare Mahkemesince de bozmaya uyularak davanın reddine karar verildiğini, bu nedenle kurumca davalıya ödenen 25.833.07 TL'nin ödeme tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı cevabında; İdare Mahkemesi kararının henüz kesinleşmediğini, 60 günlük sürede dava açılması gerektiğini, talebin yersiz olduğunu belirterek davanın reddini dilemiştir.Mahkemece, davan??n kabulüne karar verilmiş olup, hükmü davalı temyiz etmektedir.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.Ancak; dosya kapsamından; davalının ... İdare Mahkemesince açtığı davanın 01.03.2007 tarihli karar ile kabul edildiği, idarece tesis edilen işlemin iptal edildiği, vekalet aylığına eşdeğer tazminatın 22.08.2006 tarihinden itibaren kabulüne karar verilmiştir. Danıştay 2. Dairesinin 13.07.2011 tarihli ilamı ile hükmün bozulması üzerine, idare mahkemesince 27.04.2012 tarihinde davanın reddine karar verilip, hükmün kesinleşmediği, ancak davacı idare tarafından paranın iadesi için davalıya 04.06.2012 tarihli yazı gönderdiği anlaşılmaktadır.Uygulamada, sebepsiz zenginleşmenin iade borcunun para ile ifa edileceği durumlarda faizin hangi tarihte işleyeceği sorunu ile karşılaşılır.B.K.'nun 101. maddesi gereğince; "muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olunur." denilmektedir. O halde, iade borcu para borcu şeklindeyse iade talebinde bulunulmasından itibaren temerrüt faizi işleyecektir. Zenginleşen, ister iyiniyetli ister kötüniyetli olsun, kendisinden iade talep edilmeden önce temerrüde düşmüş sayılması olanaklı değildir. Sebepsiz zenginleşmede gecikme faizi yütürülebilmesi için borçlunun yani haksız mal edinenin ya bir ihtar ile yada aleyhine bir dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekir. (HGK. 06.02.2008 gün ve 2008/3-40-102) Davada, davalının (yani iade borçlusunun) Danıştay 2. Dairesinin 13.07.2011 tarih, 2008/3259 E- 2011/3015 sayılı bozma ilamı ile iade yükümlülüğü başladığına göre, mahkemece 13.07.2011 tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözön??nde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.