MAHKEMESİ : ANKARA 21. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 20/09/2012NUMARASI : 2008/488-2012/345Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın il özel idaresi yönünden kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili ile davalı il özel idaresi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; davalı Ankara İl Özel İdaresinin mülkiyetinde bulunan Modern Çarşı isimli binanın 24.12.2003 tarihinde yandığını, yangından dolayı çarşı içindeki iş yerlerinin önemli ölçüde hasar gördüğünü, bir çok iş yeriyle birlikte müvekkilinin kiracı olarak ticari faaliyetini sürdürdüğü ..../... numaralı iş yerindeki malların da yanarak kullanılamaz hale geldiğini, müvekkilinin yangından sonra ticari faaliyetlerini yürütemediğini, bundan dolayı kar kaybına uğradığını, başka bir işyerinde faaliyetini sürdürebilmek için bir takım masraflar yaptığını belirterek; yanan emtia, demirbaş ve malzeme bedelleri için 40.000,00 TL ve dolaylı zararlara ilişkin olarak da 20.000,00 TL olmak üzere toplam 60.000,00 TL'nin olay tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 03.07.2012 günlü oturumda davalı Bedaş hakkındaki davayı atiye terkettiklerini bildirmiştir.Davalı İl Özel İdaresi vekili cevap dilekçesinde; talebin zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin bina maliki olarak üzerine düşen tüm yükümlülüklerin gereğini yerine getirdiğini, tüm kiracılara yangından korunma yönergisi imzalattığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir. Davalı Bedaş vekili cevap dilekçesinde; talebin zamanaşımına uğradığını, elektrik kesintilerinin programlı ve bakım amaçlı olduğunu ve önceden duyurulduğunu, yangının bir işçinin dikkatsizliğinden çıktığını, elektrik kesintisi ile yangın arasındaki illiyet bağının kesildiğini savunup, davanın reddini istemiştir.Davalı Ankara Büyükşehir Belediyesi vekili cevap dilekçesinde; Modern Çarşı'nın bulunduğu yerin Altındağ Belediye Başkanlığı sınırları içinde kaldığını, ortada bir kusur var ise husumetin Altındağ Belediye Başkanlığı'na yöneltilmesi gerektiğini savunarak, müvekkili yönünden davanın husumetten reddini istemiştir.Mahkemece; Davalı Bedaş hakkındaki dava atiye bırakıldığından bu davalı hakkında karar vermeye yer olmadığına, davalı Ankara Büyükşehir Belediyesi hakkında açılan davanın husumetten reddine, davalı İl Özel İdaresi hakkındaki davanın kısmen kabulü ile, 27 000,00 TL'nin 24.12.2003 olay tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte bu davalıdan alınmasına karar verilmiş, hüküm, davacı vekili ile davalı İl Özel İdaresi vekili tarafından temyiz edilmiştir.Dava; davalı İl Özel İdaresinin mülkiyetinde bulunan Modern Çarşıda çıkan yangın sonucu davacı tarafça kiralanan dükkandaki malların yandığı, davacının yangın nedeniyle maddi zarara uğradığı gerekçesiyle açılmış tazminat istemine ilişkindir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; Modern Çarşı olarak bilinen ve Ankara Ulus Posta Caddesinde bulunan İl Özel İdare Müdürlüğü'ne ait binada, 24.12.2003 günü elektriklerin kesik olması sebebi ile ...-... nolu dükkanın depo kısmında bulunan benzinli jeneratöre o dükkanda çalışan işçi M... B..'ın yakıt ikmali yapmaya çalıştığı sırada buharlaşan benzinin parlaması sonucu yangın çıktığı, yangının ...-... nolu işyerinden başlayarak tüm çarşıya sirayet ettiği anlaşılmaktadır.Bu bağlamda temyize konu uyuşmazlık; davacının yangın nedeniyle uğradığı zararın kapsamını ne olduğu ve zarardan, hangi davalıların, ne oranda sorumlu oldukları noktasında toplanmaktadır. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacı vekili ile davalılardan A.. V.. İl Özel İdaresi vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir.1-Davacı vekilinin kabul gören temyiz itirazları bakımından;A) Davacı dava dilekçesinde; davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın sorumluluğunu, hizmet kusuruna dayandırmış olup, nüfusun yoğun olduğu bir alanda patlayıcı malzeme satan dükkanların açılmasına ve çalışmasına ruhsat verdiği gerekçesiyle uğradığı zarardan davalı Belediyenin de sorumlu olduğunu iddia etmiştir.Kural olarak, idarenin kusurlu veya kusursuz eylem ve işlemleri sonucunda verdiği zararlar nedeniyle 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/b maddesi gereği idare mahkemelerinde tam yargı davası açılabilir. İYUK'nun 3 ve sonraki maddelerinde, idari davaların nasıl açılacağı açıkça gösterilmiştir. Bir idari dava açılırken yasada gösterilen yöntemlere uyulması gerekir.Belediyenin iş yeri açılmasına ruhsat verme işlemi idari bir işlem olduğuna göre, bundan kaynaklanan uyuşmazlıklara ilişkin davaların, idari yargı yerinde görülmesi gerekmektedir. Yargı yolunun caiz olması dava şartıdır. (HMK m. 114/1-b) İdari yargının konusuna giren bir dava, adliye mahkemelerinde açılamaz; açılırsa, bu husus yargılamanın her aşamasında bir dava şartı olarak taraflarca ileri sürülür ve mahkeme tarafından kendiliğinden gözönüne alınır.Davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı bir kamu tüzel kişisi olup, kamusal kurallar çerçevesinde faaliyet gösterdiğinden, eylem ve işlemleri de kamusal niteliktedir. Davada ileri sürülüş ve olayın gerçekleşme biçimine göre, davanın anılan davalıya yöneltilmesinin nedeni de hizmet kusurudur. Bu nedenle davanın, davalı belediyeye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası olarak açılması gerekir.Hal böyle olunca mahkemece; davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhine açılan davanın, idare mahkemesinde açılması gerektiği gerekçesiyle, davalı belediye yönünden yargı yolu bakımından davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi, usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir.B) Faiz yönünden;Davacı vekili dava dilekçesinde; hükmedilecek tazminata olay tarihinden itibaren reeskont faizi işletilmesini talep etmiş, mahkemece yasal faize karar verilmiştir. Tarafların tacir olup olmadığı yönünde her hangi bir değerlendirme yapılmaksızın eksik incelemeyle yazılı şekilde yasal faize karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş bu husus da hükmün davacı lehine bozulmasını gerektirmiştir. 2)Davalı A.. V.. İl Özel İdaresi Vekilinin temyiz itirazları yönünden;Dava, Ankara İl Özel İdaresi aleyhine BK'nın 58. (TBK m.69) maddesi gereğince bina malikinin kusursuz sorumluluğuna dayalı olarak açılmıştır. 06.12.2012 tarihli ve 28489 sayılı Resmi Gazete Yayımlanan 6360 Sayılı 13 İlde Büyükşehir Belediyesi ve 26 İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile, Ankara İl Özel İdaresinin tüzel kişiliği sona erdirilmiş, devam eden Ankara İl Özel İdaresinin taraf olduğu dava dosyaları Ankara Büşükşehir Belediye Başkanlığına devredilmiştir. Bu nedenle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın İl Özel İdaresinin halefi olarak bina maliki sıfatıyla ilgili sorumluluğu yönünden adli yargı yerinin görevli olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.A)Dosyadaki bilgi ve belgelerden; Modern Çarşı olarak bilinen ve Ankara Ulus Posta Caddesinde bulunan İl Özel İdare Müdürlüğüne ait binada 24.12.2003 tarihinde yangın çıktığı, yangının çarşıda bulunan ...-... nolu işyerinden başlayarak tüm çarşıyı sardığı , ...-... nolu işyerlerinde İ... K...'nin Ö... Plastik adı altında gerçek kişi tacir olarak faaliyette bulunduğu, M... B...ın bu işyerinde işçi olarak çalıştığı, olay günü elektriklerin kesik olması sebebi ile 66-67 nolu dükkanın depo kısmında bulunan benzinli jeneratörün çalıştırıldığı, işçi M... B...'ın yakıt ikmali yapmaya çalıştığı sırada jeneratörün benzin deposunun kapağını açtığı, depoda buharlaşan benzinin parlaması sonucu yangının başladığı ve tüm binaya sirayet ettiği anlaşılmaktadır.Diğer dükkan sahiplerinin müşteki olduğu Ankara 10.Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2009/152 Esas sayılı dosyasında alınan kusur bilirkişi raporunda olayın meydana gelmesinde, davalı İl Özel İdaresinin %20, Bedaş'ın %20, Ankara Büyükşehir Belediyesinin %20, yangını çıkaran M... B... ve İ...K...'nin %10'ar, çarşı esnafının %20 kusurlu olduğu rapor edilmiştir. Mahkemece hükme esas alınan kusur bilirkişi raporunda ise; davalı İl Özel İdarenin %60, dava dışı İbrahim'in %30, dava dışı Metin'in %10 kusurlu olduğu rapor edilmiştir.HMK'nın 266 ve devamı maddeleri uyarınca, çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakim, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Bilirkişi raporunu hazırlarken, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde bilgi ve belgelere dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hükme dayanak yapılabilir. Bu bağlamda hâkim, bilirkişi raporunu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir.Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa, çelişki giderilmeden karar verilemez. O halde mahkemece; Ağır Ceza Mahkemesindeki kusur oranları ile hükme esas alınan bilirkişi raporunda açıklanan kusur oranları arasında çelişki bulunduğu, emsal tazminat dosyalarında hükme esas alınan bilirkişi raporlarında tespit olunan kusur oranları ile Ağır Ceza Mahkemesindeki kusur oranlarının benzer olduğu dikkate alınarak, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için konusunda uzman bilirkişi kurulundan rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu, yetersiz ve Yargıtay denetimine elverişli olmayan kusur bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. B) Borçlar Kanunu'nun 44/1 maddesi, zarar gören tarafın, zararın meydana gelmesine razı olması, kendi fiiliyle zararın meydana gelmesine veya zararın artmasına yardım etmesi yahut zararı meydana getiren kişinin durumunu ağırlaştırması durumunda, hakime hükmedilecek tazminatta indirim yapma veya tümüyle reddetme yetkisi tanımak suretiyle ortak kusurlu davranışın tazminatı etkisinin kabul etmiş bulunmaktadır.Zararla sonuçlanan hukuka aykırı bir davranışta bu maddenin uygulanabilmesi için, öncelikle ortak kusurun belirlenmesi gerekir. Bunun için de zarar görenin zarardan kaçınma görevini yerine getirmemesi ile ortaya çıkan davranışın objektif ölçülerle bir kusur sayılıp sayılmayacağı ve bu kusurun zararın meydana gelip gelmemesinde bir payı olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.Somut olayda, dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgelerden; çarşı esnafının, elektrik kesintilerine karşı gerekli hassasiyeti gösterip, bir arada bulunmanın ortak bilinci ile hareket etmedikleri, tehlike anında kullanılacak mahallerin kaçak dükkan olarak kiralanmasına sessiz kaldıkları, hiçbir tedbir almadan sadece her esnafın kendi dükkanını beslemek için kullandığı jenaratörleri gelişigüzel çalıştırdığı, hassas malzemeleri önlem almaksızın depoladıkları anlaşılmıştır.Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında alınan raporda; çarşıda sürekli elektrik kesilmesine rağmen gerekli girişimde bulunmadıkları, elektrik kesintilerini sonlandırmak üzere alınması gerekli tedbirleri belirleyemedikleri, çarşı içerisinde yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı madde bulundurulmasına, satılmasına karşı ortak hareket etmedikleri, ortak mahallerin amacı dışında işyeri yapılmasına karşı çıkmadıkları, ortak mekanların düzensiz kullanılmasına müsamaha gösterdikleri, çarşının güvenliğini tehlikeye düşürebilecek taksirli davranışları önlemede yetersiz kaldıkları belirtilerek çarşı esnafının %20 oranında kusurlu olduğu rapor edilmiştir.Mahkemece; davacının da aralarında bulunduğu esnafın, kusur oranının belirlenmesi, zarar bedelinin tamamından belirlenen bu miktar indirilerek, hasıl olacak sonuca göre kalan miktarın tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu esnaf kusuruna yönelik bir inceleme yapılmamış olması da doğru görülmemiş, bu husus da bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.