MAHKEMESİ : ANKARA 25. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/05/2013NUMARASI : 2013/97-2013/285Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar İl Özel İdaresi ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin, davalılardan İl Özel İdaresinin mülkiyetindeki Modern Çarşı binasında bulunan ... numaralı işyerini kiraladığını, Modern Çarşı binasının 24.12.2003 tarihinde çıkan yangın sonucu ağır hasara uğradığını, kimyevi madde satışı yapan müvekkilinin dükkanda bulunan toplam 95.000,00 TL değerindeki emtia, demirbaş ve malzemesinin yandığını, müvekkilinin yangından sonra ticari faaliyetlerini yürütemediğini, bundan dolayı kar kaybına uğradığını, başka bir işyerinde faaliyetini sürdürebilmek için bir takım masraflar yaptığını belirterek; yanan mallara ilişkin olarak şimdilik 55.000,00 TL ve dolaylı zararlara ilişkin olarak da 20.000,00 TL olmak üzere toplam 75.000,00 TL'nin haksız fiil tarihi olan 24.12.2003 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı A.. V.. İl Özel İdare vekili cevap dilekçesinde; davacının talebinin zamanaşımına uğradığını, yangının, .../... numaralı bağımsız bölümünün kiracısı İ...K...'nin yanında işçi olarak çalışan M... B..'ın jenaratörü çalıştırırken, jenaratördeki benzinin dökülüp alev almasıyla çıktığını, yangının çıkmasında müvekkiline yüklenebilecek bir kusur bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı Ankara Büyükşehir Belediyesi vekili cevap dilekçesinde; davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini, talebin zamanaşımına uğradığını, zararın meydana gelmesinde müvekkiline yüklenebilecek bir kusurun bulunmadığını, davaya konu çarşıdaki işyerlerine ruhsat verilmesiyle ilgili yetkinin ilçe belediyesine ait olduğunu, bu itibarla husumet itirazında bulunduklarını savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.Davalı .... Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi vekili cevap dilekçesinde; taraf olarak davayı Tedaş'ın takip etmesi gerektiğini, taraf değişikliğine ilişkin taleplerinin yerinde görülmemesi halinde davanın Tedaş'a ihbarının zorunlu olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur. Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü vekili dilekçesinde; müvekkili kurum ile %100 hissedarı olduğu ... Elektrik Dağıtım Anonim şirketi arasında işletme hakkı devir sözleşmesinin 24.07.2006 tarihinde imzalandığını, bu sözleşmenin "Üçüncü Şahısların Hak İddiaları" başlıklı 7.1, 7.2, 7.3, 7.4 ve 7.6 maddelerinde zikredilen davaların sorumluluğu'nun müvekkili Tedaş'a bırakıldığını, bu bağlamda iş bu davanın sonuçları doğrudan müvekkili Tedaş Genel Müdürlüğü'nü ilgilendirdiği için davaya taraf sıfatıyla kabullerine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; davacının yanan mallara ilişkin zararının 54.261,04 TL olduğu, yangının çıkışında Ankara Büyükşehir Belediyesi ile İl Özel İdaresinin kusurlu oldukları, Bedaş ile Tedaş arasında akdedilen sözleşme hükümleri gereğince Bedaş hakkındaki davanın aktif husumet yokluğu sebebiyle reddi gerektiği, davalı Tedaş'a husumet tevcih edilemeyeceği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulü ile, 54.261,04 TL'nin 24.12.2003 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalı Ankara Büyükşehir Belediyesi ile İl Özel İdaresinden müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı Bedaş ve Tedaş hakkında açılan davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmiş, hüküm, davalı A.. V.. İl Özel İdaresi vekili ile davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi'nin 03.12.2012 tarih, 2012/20851 E.; 2012/27655 K. sayılı ilamıyla; davacının dava dilekçesinde, diğer davalılar ile birlikte Bedaş’ı da davalı olarak gösterdiği, davalı Bedaş vekilinin, Bedaş'a husumet düşmeyeceğini ve olayda dava dışı Tedaş’ın sorumlu olduğunu savunduğu, mahkemece, gerekçeli kararın gerekçesinde; Tedaş ve Bedaş’a husumet yöneltilemeyeceği belirttikten sonra, hüküm fıkrasında, Tedaş hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine karar verildiği, gerekçe ile hükmün farklı olduğu, aynı zamanda gerekçenin kendi içinde çelişkili olduğu, kararın gerekçesiyle hüküm fıkrasının farklı olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece; bozma ilamına uyulmuş; davalı Bedaş ve Tedaş hakkında açılan davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine, İl Özel İdaresi ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile 54.261,04 TL'nin 24.12.2003 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiş, hüküm, davalı İl Özel İdaresi vekili ile davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava; davalı İl Özel İdaresinin mülkiyetinde bulunan Modern Çarşıda çıkan yangın sonucu davacı tarafça kiralanan dükkandaki malların yandığı, davacının yangın nedeniyle maddi zarara uğradığı gerekçesiyle açılmış tazminat istemine ilişkindir. Dosyadaki bilgi ve belgelerden; Modern Çarşı olarak bilinen ve Ankara Ulus Posta Caddesinde bulunan İl Özel İdare Müdürlüğü'ne ait binada, 24.12.2003 günü elektriklerin kesik olması sebebi ile ...-... nolu dükkanın depo kısmında bulunan benzinli jeneratöre o dükkanda çalışan işçi M... B...'ın yakıt ikmali yapmaya çalıştığı sırada buharlaşan benzinin parlamasıyla yangının çıktığı, yangının ...-... nolu işyerinden başlayarak tüm çarşıya sirayet ettiği anlaşılmaktadır.Bu bağlamda temyize konu uyuşmazlık; davacının yangın nedeniyle uğradığı zararın kapsamını ne olduğu ve zarardan, hangi davalıların, ne oranda sorumlu oldukları noktasında toplanmaktadır. 1)Davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin temyiz itirazları bakımından;Davacı dava dilekçesinde; davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın sorumluluğunu, hizmet kusuruna dayandırmış olup, nüfusun yoğun olduğu bir alanda patlayıcı malzeme satan dükkanların açılmasına ve çalışmasına ruhsat verdiği gerekçesiyle uğradığı zarardan davalı Belediyenin de sorumlu olduğunu iddia etmiştir.Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporlarında; yanıcı ve parlayıcı ürünler satan çok sayıdaki esnafa, bir çarşıda toplanacak ve potansiyel tehlike yaratacak şekilde işyeri açma ruhsatı verilmesinden dolayı Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin somut olayda %10 kusurlu olduğu rapor edilmiş, mahkemece, davalı belediyenin sorumluluğu cihetine gidilmiştir.Kural olarak, idarenin kusurlu veya kusursuz eylem ve işlemleri sonucunda verdiği zararlar nedeniyle 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/b maddesi gereği idare mahkemelerinde tam yargı davası açılabilir. İYUK'nun 3 ve sonraki maddelerinde, idari davaların nasıl açılacağı açıkça gösterilmiştir. Bir idari dava açılırken yasada gösterilen yöntemlere uyulması gerekir.Belediyenin iş yeri açılmasına ruhsat verme işlemi idari bir işlem olduğuna göre, bundan kaynaklanan uyuşmazlıklara ilişkin davaların, idari yargı yerinde görülmesi gerekmektedir. Yargı yolunun caiz olması dava şartıdır. (HMK m. 114/1-b) İdari yargının konusuna giren bir dava, adliye mahkemelerinde açılamaz; açılırsa, bu husus yargılamanın her aşamasında bir dava şartı olarak taraflarca ileri sürülür ve mahkeme tarafından kendiliğinden gözönüne alınır. Davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı bir kamu tüzel kişisi olup, kamusal kurallar çerçevesinde faaliyet gösterdiğinden, eylem ve işlemleri de kamusal niteliktedir. Davada ileri sürülüş ve olayın gerçekleşme biçimine göre, davanın anılan davalıya yöneltilmesinin nedeni de hizmet kusurudur. Bu nedenle davanın, davalı belediyeye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası olarak açılması gerekir.Hal böyle olunca mahkemece; davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhine açılan davanın, idare mahkemesinde açılması gerektiği gerekçesiyle, davalı belediye yönünden yargı yolu bakımından davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi, usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir.Bozma nedenine göre, davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığı karar verilmiştir.2-Ankara İl Özel İdaresi vekilinin temyiz itirazlarına gelince, Dava Ankara İl Özel İdaresi aleyhine BK'nın 58. (TBK m.69) maddesi gereğince bina malikinin kusursuz sorumluluğuna dayalı olarak açılmıştır. 06.12.2012 tarihli ve 28489 sayılı Resmi Gazete Yayımlanan 6360 Sayılı 13 İlde Büyükşehir Belediyesi ve 26 İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile, Ankara İl Özel İdaresinin tüzel kişiliği sona erdirilmiş, devam eden Ankara İl Özel İdaresinin taraf olduğu dava dosyaları Ankara Büşükşehir Belediye Başkanlığına devredilmiştir. Bu nedenle Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın İl Özel İdaresinin halefi olarak bina maliki sıfatıyla ilgili sorumluluğu yönünden adli yargı yerinin görevli olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.Buna göre dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir.A) Borçlar Kanunu'nun 44/1 maddesinde, zarar gören tarafın, zararın meydana gelmesine razı olması, kendi fiiliyle zararın meydana gelmesine veya zararın artmasına yardım etmesi yahut zararı meydana getiren kişinin durumunu ağırlaştırması durumunda, hakime hükmedilecek tazminatta indirim yapma veya tazminat talebini tümüyle reddetme yetkisi tanınmış olup, bu şekilde ortak kusurlu davranışın tazminatı etkisi kabul edilmiştir.Zararla sonuçlanan hukuka aykırı bir davranışta bu maddenin uygulanabilmesi için, öncelikle ortak kusurun belirlenmesi gerekir. Bunun için de zarar görenin zarardan kaçınma görevini yerine getirmemesi ile ortaya çıkan davranışın objektif ölçülerle bir kusur sayılıp sayılmayacağı ve bu kusurun zararın meydana gelip gelmemesinde bir payı olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.Somut olayda dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgelerden; çarşı esnafının, elektrik kesintilerine karşı gerekli hassasiyeti gösterip, bir arada bulunmanın ortak bilinci ile hareket etmedikleri, tehlike anında kullanılacak mahallerin kaçak dükkan olarak kiralanmasına sessiz kaldıkları, hiçbir tedbir almadan sadece her esnafın kendi dükkanını beslemek için kullandığı jenaratörleri gelişigüzel çalıştırdığı, hassas malzemeleri önlem almaksızın depoladıkları anlaşılmıştır.Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında alınan raporda; çarşıda sürekli elektrik kesilmesine rağmen gerekli girişimde bulunmadıkları, elektrik kesintilerini sonlandırmak üzere alınması gerekli tedbirleri belirleyemedikleri, çarşı içerisinde yanıcı, parlayıcı ve patlayıcı madde bulundurulmasına, satılmasına karşı ortak hareket etmedikleri, ortak mahallerin amacı dışında işyeri yapılmasına karşı çıkmadıkları, ortak mekanların düzensiz kullanılmasına müsamaha gösterdikleri, çarşının güvenliğini tehlikeye düşürebilecek taksirli davranışları önlemede yetersiz kaldıkları belirtilerek, çarşı esnafının %20 oranında kusurlu olduğu rapor edilmiştir. O halde mahkemece; davaya konu yangınla ilgili olarak açılmış ceza yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporları ve emsal nitelikteki kesinleşmiş dosyalarda alınan bilirkişi raporları da birlikte değerlendirilmek suretiyle davacının da aralarında bulunduğu esnafın, kusur oranının belirlenmesi, zarar bedelinin tamamından belirlenen bu miktar indirilerek, hasıl olacak sonuca göre kalan miktarın tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu esnaf kusuruna yönelik bir inceleme yapılmamış olması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. B) Geniş anlamıyla sorumluluk, bir kişinin, başka bir kişiye verdiği zararları giderme yükümlülüğüdür. Hukuki anlamda sorumluluk ise, taraflar arasındaki borç ilişkisinin zedelenmesi sonucu doğan zararların giderilmesi yükümlülüğünü içerir.Kusur sorumluluğunda bir zararı başkasına tazmin ettirmek, ancak zarar onun kusurlu bir fiilinden doğmuş ise mümkündür. Ancak sorumluluk için mutlaka kusurun aranması bazı hâllerde modern tekniğin ve makineleşmenin icaplarına yabancı düşmektedir. Teknik ilerlemeler ve ona bağlı olan tehlikelerin artması karşısında, kusura dayanan subjektif sorumluluk artık yalnız başına, zarar görenlere etkili bir koruma sağlamaya elverişsiz ve dolayısıyla adaleti gerçekleştirmek bakımından yetersiz kalmıştır. Kusur yoksa sorumlulukta ortaya çıkmaz görüşü artık geçerliliğini kaybetmiştir. Objektif ihtimam vazifesinin ihlâli mülâhazası gereğince; bir şeye veya şahsa karşı kendisine, kanunî bir ihtimam vazifesi yükletilen kimse, bu vazifeyi kusuru olmaksızın yerine getirmese dahi, bu yüzden doğan zarardan mesul olmalıdır. Kusura dayanmayan sorumlulukta; sorumluluğu doğuran olay, zarar ve zararla söz konusu olay arasında bir illiyet bağı bulunması sorumluluğu doğurmak için yeterlidir.Zarar görenin, illiyet bağının varlığını ispat etmesi gerekir. Ancak hakim, zarar görenin bu konudaki ispat külfetini değerlendirirken fazla katı olmamalıdır. Burada sözü edilen illiyet bağı uygun illiyet bağıdır. Uygun illiyet bağı, olayların olağan akışına ve hayat tecrübesine göre, sebebin, meydana gelen sonucu yaratmaya elverişli olmasıdır. Uygun illiyet bağı, sorumluluğu, zarar veren bakımından öngörülebilir risklerle sınırlamaktadır.İlliyet bağı; mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru veya üçüncü kişinin kusuru nedeniyle kesilebilir. İlliyet bağının kesilmesi olasılığı dar yorumlanmalıdır. Her üç neden açısından da, illiyet bağının kesildiği iddiası, sorumlu kişiler tarafından açıkça ispatlanmadıkça kabul edilmemelidir. Üçüncü kişinin kusuru gerekli objektif yoğunluğa, başka deyişle gerekli ağırlığa ulaşmadıkça, zarar görenin kusurunda olduğu gibi illiyet bağını kesmeye yetmeyecektir. Yani, üçüncü kişinin kusuru yeterli ağırlığa ulaşıp, illiyet bağını kesmedikçe sonuç doğurmayacaktır.Bu açıklamalar ışığında somut olaya baktığımızda, davacı eldeki davayı, davalıların kusursuz sorumluluğuna dayanarak açmıştır.Yangınla ilgili olarak açılan ceza davasında hükme esas alınan bilirkişi raporunda, Modern Çarşının, Ankara'nın merkezinde önemli bir iş yeri olmasına rağmen düzenli elektrik alamadığı, yangın öncesinde sık sık gündüz saatlerinde herhangi bir gerekçe gösterilmeden elektrik kesintileri yapıldığı, elekrik dağıtım şirketlerinin, abonelerine kaliteli ve sürekli elektrik enerjisi sağlamakla yükümlü olduğu, davalı elektrik şirketinin görevinin gereğini yerine getirmediği ve kusurlu olduğu rapor edilmiştir. 15.04.2004 tarihli tespit raporunda; elektrik dağıtım şirketinin, yangından önce aralık ayı içinde bakım çalışmaları nedeniyle uzun süreli kesintiler yaptığı, kesintilerin mesai saat ve günlerinde yapıldığı, bu şekilde dükkan sahiplerinin mağdur edildiği, çalışmalar sırasında duyarlı bir tavır gösterilip, dükkan sahiplerinin önceden bilgilendirilmediği, olayda elektrik dağıtım şirketinin %20 oranında kusurlu olduğu rapor edilmiştir.Eldeki dosyanın yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporunda; çarşının bulunduğu sokak ve muhite yeterli, düzenli ve devamlı enerji sağlanması gerektiği, elektrik dağıtım şirketinin bu yükümlülüğünü ihmal ederek çarşıdaki kiracıları bireysel olarak jeneratör kullanmak mecburiyetinde bıraktığı için %20 oranında kusurlu olduğu bildirilmiştir.Davalı vekili, yangının elektrik kesintisiyle çıkmadığını, elektriklerin kesik oluşu olgusu ile yangının çıkması arasında uygun illiyet bağı bulunmadığını ileri sürerek rapora itiraz etmiştir.Ek bilirkişi raporunda; elektrik kesintisinin olmaması halinde jeneratörün devreye sokulmayacağını, yangın çıkan mahallin gece gündüz ticari faaliyetin sürdüğü bir yer olduğu, ticari faaliyette gerek imalat gerekse aydınlanma yönünden elektriğin öneminin çok büyük olduğunu, davalı elektrik dağıtım şirketinin tekel konumunda olup, davacı şirketin başka bir yerden elektrik temin etmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla davalının sürekli ve kesintisiz elektrik temin etme zorunluluğu bulunduğu, bu sorumluluğunu yerine getirmemesi veya getirememesi halinde sonucu itibariyle doğan zarardan sorumlu olacağını, kaldı ki modern çarşıda elektrik kesintisinin normalin çok üzerinde yapıldığı, bunun da esnafa bireysel olarak jeneratör kullanmaya yönelttiği belirtilmiştir.Dosyadaki bilgi ve belgelerden, yangının çıktığı 24.12.2003 tarihinden önce 07.12.2003 tarihi ile 23.12.2003 tarihleri arasında çarşının sekiz kez elektriğinin kesildiği, 07.12.2003 ve 14.12.2003 tarihlerindeki kesintilerin sabah 06.00'da başlayıp, öğlenden sonra 14.00'e kadar sürdüğü, 16.12.2003 tarihindeki kesintinin, sabah 11.00'de başlayıp, akşam 17.40'a kadar devam ettiği, kesintilerin mesai saatleri içinde ve uzun süreli olduğu, dördünün arızadan kaynaklandığı, dördünün proğramlı kesinti olduğu anlaşılmaktadır. 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 1/1.maddesinde kanunun amacı; elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterebilecek, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin sağlanması olarak tanımlanmıştır. Davalı elektrik dağıtım şirketi, elektriği abonelerine, yeterli, kaliteli ve sürekli şekilde vermemiştir.O halde mahkemece; davaya konu yangınla ilgili ceza yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporları, emsal nitelikteki kesinleşmiş kararlardaki raporlar birlikte değerlendirmek suretiyle öncelikle taraf sıfatının Bedaş'a mı yoksa Tedaş'a mı ait olduğu belirlenip, ardından ilgili elektrik dağıtım şirketinin sorumluluğu cihetine gidilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı gerekçelerle, davalı elektrik dağıtım şirketi yönünden davanın reddi cihetine gidilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.