MAHKEMESİ : ANKARA 11. AİLE MAHKEMESİTARİHİ : 22/05/2014NUMARASI : 2013/609-2014/716Taraflar arasında görülen ziynet eşyası alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; tarafların Ankara 11. Aile Mahkemesi'nin 2010/1364 Esas, 2012/406 Karar sayılı ilamı ile boşandıklarını ve boşanma kararının 29.05.2012 tarihinde kesinleştiğini, tarafların düğün töreninde takılan 23 adet çeyrek altın, 1 adet yarım altın, 12 adet 22 ayar 22 gram altın bilezik ve 24 ayar bir takı setinin davalı tarafça müvekkili davacıdan alınarak kendi adına açtırdığı kiralık kasaya konulduğunu, davalının müşterek konutun anahtarını müvekkilinden zorla alarak onu evden kovduğunu ve müvekkilinin bu şekilde evden ayrıldığı için hiçbir kişisel eşyasını alamadığını belirterek, dilekçe içeriğinde sayılan ziynet eşyalarının aynen ya da dava tarihi itibariyle belirlenecek bedelinin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.Davalı cevap dilekçesinde; düğün töreninde takılan ziynet eşyalarından, 3 adet bilezik hariç, tamamının davacı tarafın da rızası ile düğün masraflarının karşılanması için bozdurulduğunu, davacının ailesi tarafından takılan 3 adet bileziğin ise davacının isteği ile kendisi tarafından kiralanan banka kasasına konulduğunu, boşanma davasının açıldığını öğrenmesinden hemen önce kasada bulunan bu altınları da bozdurarak müşterek konuta alınan mobilyalar bedellerinin ödenmesi için kullandığını, davacıya ait hiçbir ziynet eşyasının kendisinde bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece; düğünde davacıya takılan altınların 4 burma bilezik dışında kalanlarının davacının rızası ile düğün masraflarının karşılanması için kullanıldığı, diğer 4 bileziğin ise üçünün davalı tarafından kasada tutulduğu, herhangi bir şekilde bir yere harcanmadığı, birisinin ise davacının evden eşyalarını almak için gittiği sırada davalı tarafından elinden alındığı tespiti ile davanın kısmen kabulüne ve her biri 20 gram ağırlığında 22 ayar 4 adet altın bileziğin davalıdan alınıp davacıya aynen iadesine, aynen iade mümkün olmadığı takdirde 6.680 TL altın bedelinin dava tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştirTMK 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan herbiri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde; gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyalarının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneyimlerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyedlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını ispat yükü altındadır.Bununla birlikte, kural olarak evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun kadına bağışlanmış sayılır. Dava konusu kadına ait altınlar koca tarafından bozdurulup değişik amaçlarla kullanılmış olabilir. Çeşitli sebeplerle (evin ihtiyaçları, düğün borçları, balayı vs) koca tarafından bozdurulan bu altınların karşılığının hibe edilmediği müddetçe kadına iadesi zorunludur. Davalı koca tarafından dava konusu ziynet eşyalarının herhangi bir sebep ile bozdurulduğunun iddia edilmesi halinde, bu defa ispat yükü yer değiştirir ve davalı koca ziynet eşyalarının bir daha iade edilmemek üzere kendisine verildiğini eş söyleyiş ile kendisine bağışlandığını, davacının isteği ve onayı ile ziynet eşyalarının bozdurulup harcandığını kanıtlanması halinde, ancak bu ziynet eşyalarını iadeden kurtulur.Somut olayda, davacı kadın düğünde kendisine takılan ziynet eşyalarının davalı tarafta kaldığını iddia etmiş, bun karşın davalı koca ise ziynet eşyalarının bir kısmının düğün masrafları, bir kısmının ise mobilya masrafları için bozdurulduğunu ve harcandığını belirtmiştir. Bu durumda ispat külfeti yer değiştirmiştir. Gerçekleşen bu durum karşısında ispat yükü kendisine geçen davalı koca, davacı kadının bu altınları bir daha iade edilmemek üzere davacının kendi rızası ile verdiğini ispatlayamamıştır. Bu durumda mahkemece; dosyada mevcut tüm deliller ve bu suretle tarafların bilirkişi raporlarına itirazları da gözönüne alınarak, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.