MAHKEMESİ : UŞAK 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 10/04/2014NUMARASI : 2012/355-2014/227Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde, davacının davalıların murisi Y... D...'ya ait 2 parseldeki taşınmazını haricen satın aldığını, davalıların tapuyu vermediklerini belirterek sözleşme ile 28.10.1998 tarihinde ödenen 20.000 D.M'ın günün koşullarına uyarlanmış olarak TL bazında davalılardan şimdilik 8.000 TL'nin tahsilini talep etmiştir.Davalılar vekili cevabında, davalıların davacıya el senedi ile taşınmaz satmadıklarını, sözleşmeyi bilmeden imzaladıklarını, imzaların davalılara ait olduğunu, dava konusu taşınmazın dava dışı 3.kişiye satıldığını beyan etmiş, zamanaşımı def'inde bulunmuştur. Mahkemece; davanın kabulüne, 8.000 TL alacağın (taleple bağlı kalınarak) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hükmü davacı ve davalılar vekili temyiz etmiştir.Dosya kapsamından, davalıların murisi Y... D...'ya ait 2 parseldeki taşınmazın davalılar tarafından davacıya harici sözleşme ile 20.000 Mark'a 28.10.1998 tarihinde satıldığı, taşınmazın dava dışı 3.kişiye 09.11.2009 tarihinde satış yapıldığı, tapunun devredildiği anlaşılmaktadır.Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 28.10.1998 tarihinde ödenen 20.000 DM'nin, aynı tarihte USD olarak karşılığı bulunmuş, belirlenen doların ise dava tarihindeki TL karşılığı hesaplanarak davacının 21.911 TL alacaklı olduğu açıklanmıştır.Tapulu taşınmazın satışına ilişkin sözleşme resmi şekilde yapılmadığı için TMK'nun 706, BK'nun 213.(TBK'nun 237.), Tapu Kanunu'nun 26.ve Noterlik Kanununun 60.maddeleri uyarınca hukuken geçersizdir. Geçersiz sözleşmeler, taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar verdiklerini, sebepsiz zenginleşme kuralları gereğince geri isteyebilir.Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin malvarlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının malvarlığından istifade ederek kendi malvarlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder.Davacının davalılara ödediği bedelin iadesine karar verilirken, denkleştirici adalet kuralı gereğince, satış bedelinin paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Ancak, denkleştirme yapılırken, iade alacaklısının(davacının), geçersiz sözleşmenin ifa edilemeyeceğini öğrendiği tarihin esas alınması gerekir. Çünkü, geçersiz sözleşmenin ifa edilmeyeceğini bile bile haksız zenginleşmenin iadesini istemeyen alacaklı, zararın artmasına kendisi sebep olacağından bu artan zararını iade borçlusundan isteyemez.Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, ödeme tarihindeki 20.000 DM'nin aynı tarih itibariyle 12.174 USD'ye çevrilmiş ve bununda dava tarihindeki TL karşılığı ise 21.911 TL olarak hesaplanmıştır. Oysa, denkleştirme hesabı yapılırken enflasyon, döviz kurlarındaki artış, ÜFE, memur maaş artışı, altın fiyatlarındaki artış v.s gibi ekonomik etkenlerin ortalamasının alınarak ödenen paranın ulaştığı değerin hesaplanması gerekir. Bu nedenle bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli değildir.Ayrıca, mahkemece; somut olayda ifanın imkansız hale geldiği tarih konusunda bir inceleme ve araştırma yapılmadan hüküm kurulmuştur.Bu durumda, mahkemece; geçersiz sözleşmenin ifanın imkansız hale geldiği tarihin, taşınmazın dava dışı 3.kişi Z... T...'ya satıldığı 09.11.2009 tarih itibariyle enflasyon ÜFE artış oranları, altın ve döviz kurlarındaki artış, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücünün yukarıda açıklanan ilke ve esasların dikkate alınması suretiyle konusunda uzman bilirkişiden hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, dava tarihi itibariyle hesaplama yapılan ve yeterli olmayan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince taraflar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.