Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10036 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 12192 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 21/02/2014NUMARASI : 2011/260-2014/110Taraflar arasındaki adi ortaklığın tasfiyesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı dilekçesinde; taraflar arasında, İzmir 19. Noterliğinin 14/05/2003 tarih ve 10075 yevmiye sayılı "ortaklık sözleşmesi" başlıklı N.. E..&B.. K.. Adi Ortaklığı kurulduğunu, Balçova Vergi Dairesine mükellefiyet açıldığını, 31/12/2005 tarihi itibariyle de ortaklığın vergi dairesi yönünden kapanışının verildiğini, sözleşmede tasfiyenin nasıl yapılacağının belirtilmediğini, hisse oranlarının yarı yarıya paylaştırıldığını, adi ortaklık sözleşmesi ile müteahhit D...İnşaat Ltd.Şti.ile mal sahibi Ş... Y...arasında kat karşılığı inşaat yapımı sözleşmesi ile adi bir ortaklık kurulduğunu, davalının kötüniyetli olarak ve sözleşmeye aykırı olarak tüm bağımsız bölümlerin tapularını kendi üzerine veya yakınları üzerine alarak 3. şahıslara sattığını, ortaklığı tasfiye etmediğini, kendisine hiçbir kâr payı ödemediğini, beyan ederek, adi ortaklığın tasfiyesine, davalıdan ortaklığın tasfiyesi sebebiyle doğmuş ve doğacak tüm alacaklarının faizleri ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında, zamanaşımı itirazında bulunmuştur.Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.Dava konusu uyuşmazlık, adi ortaklığın tasfiyesinden kaynaklı alacak talebine ilişkindir.Bilindiği üzere zamanaşımı; alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip, sadece onu eksik bir borç haline dönüştürür ve dolayısıyla alacağın dava edilebilme niteliğini ortadan kaldırır.Zamanaşımı, 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (BK) 140. maddesinde yer alan (...ileri sürülmezse, hâkim bunu kendiliğinden gözönüne alamaz...) kuralında da vurgulandığı gibi, kişisel bir savunma nedeni olup, bütün öteki savunmalarda olduğu gibi ve özellikle itiraz nedenlerinden farklı olarak savunulmadığı zaman mahkemece resen gözetilemez ve uygulanamaz (1086 sayılı HUMK'nın 75/1. m.)Bu itibarla zamanaşımı savunması usulüne uygun ileri sürüldüğünde ve bu savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelecek olursak; davalı taraf zamanaşımı itirazında bulunmuş, ancak yerel mahkeme tarafından bu itiraz hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiştir.Öyle ise mahkemece, bu hususlar dikkate alınıp, ön mesele olarak, zamanaşımı itirazının incelenmesinden ve bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesinden sonra, eğer talep zamanaşımına uğramış ise, davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmesi, eğer zamanaşımına uğramamış ise, davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 20.05.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.