MAHKEMESİ : KÜÇÜKÇEKMECE 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 29/06/2012NUMARASI : 2011/200-2012/398Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Y A R G I T A Y K A R A R I Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının, müvekkilinin damadı olduğunu, tarafların birlikte market açmak üzere anlaştıklarını, müvekkilinin, davalının banka hesabına yarısı borç, kalan yarısı da ortaklık sermayesi olmak üzere toplam 104.500,00 TL gönderdiğini, elden de 14.200,00 TL verdiğini, tarafların ortaklık kârının yarı yarıya paylaşılacağı hususunda anlaştıklarını, müvekkilinin gönderdiği paralarla davalının 13.08.2010 tarihinde marketi açtığını, yaklaşık 5 ay sonra marketi elden çıkardığını, davalının müvekkiline verdiği 65.000,00 TL bedelli çek ile 10.000,00 TL nakit ödemeleri kar payına istinaden aldığını, davalının bugüne kadar müvekkilinden aldığı toplam 118.700,00 TL'yi (104.500,00+14.200,00) iade etmediğini, bu paranın davalıdan tahsili için ilamsız icra takibi başlattıklarını, itirazla takibin durduğunu belirterek; şimdilik banka havalesi ile gönderilen 104.500,00 TL için itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin hesabına davacının 104.500,00 TL gönderdiğini, ancak bu paranın yalnızca 62.000,00 TL'sinin kendisine borç olarak verildiğini, 2.500,00 TL'nin davacıya tutulacak eve ilişkin olarak yapılacak masraflar karşılığı verildiğini, 40.000,000 TL'nin de davacının 2008 yılında müvekkilinden aldığı borcun iadesine ilişkin olduğunu, tarafların markete ortak olmadıklarını, müvekkilinin 360.000,00 TL sermaye ile tek başına açtığı marketi 5 ay sonra zarar ettiği için 190.000,00 TL'ye sattığını, davacıdan aldığı 62.000,00 TL borç için davacıya faizi ile birlikte toplam 75.000,00 TL ödeme yaptığını, böylece davacının müvekkilinden her hangi bir alacağının kalmadığını, davacının alacak sebebini adi ortaklığa dayandırdığına göre icra takibinden önce adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin dava açması gerektiğini savunarak; davanın reddine ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece; davacının davalıya banka havalesi yoluyla 104.500,00 TL gönderdiği, davalının da davacıya 75.000,00 TL geri ödeme yaptığı, buna göre davalının davacıya yaptığı ödemeler düşürüldükten sonra davalının 29.500,00 TL borçlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş; icra takibinin 29.500,00 TL üzerinden devamına, itirazın bu miktar için iptaline, asıl alacak üzerinden % 40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava; banka havalesiyle davalıya gönderilen paraların istirdatı için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Dosya kapsamından; davacı kayınpederin, 3 ayrı banka havalesiyle davalı damadın banka hesabına toplam 104.500,00 TL gönderdiği, davalının da davacıya 75.000,00 ödeme yaptığı tarafların kabulündedir.Ancak davacı kayınpeder, davalıya gönderdiği 104.500,00 TL'nin yarısını borç olarak verdiğini, kalan yarısını da ortaklığın sermayesi olarak gönderdiğini iddia etmekte, davalı damat ise, kendisine gönderilen 104.500,00 TL'nin 62.000,00 TL'sinin kendisine borç olarak, 2.500,00 TL'sinin davacıya tutulacak eve ilişkin depozito ve diğer masraflar için, 40.000,000 TL'sinin ise davacının kendisinden 2008 yılında aldığı borcun iadesine ilişkin olduğunu belirtmekte ve davacıdan aldığı 62.000,00 TL borç parayı faiziyle birlikte toplam 75.000,00 TL olarak davacıya ödediğini savunmaktadır. Davacı kendisine ödenen 75.000,00 TL yi kâr payı olarak aldığını iddia etmektedir. Şu haliyle uyuşmazlık; çekişmeli olan 40.000,00 TL'nin borç ödemesine ilişkin olup olmadığı ve buna bağlı olarak da bu hususta ispat yükünün hangi tarafta olduğu konusunda toplanmaktadır.Türk Medeni Kanunu'nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. İleri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. (HMK m.190)Kural olarak; bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrar ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin yapıldıkları zamanki miktar veya değeri kanunda öngörülen sınırı geçtiği takdirde senetle ispatlanması gerekir. (HMK m. 200/1; HUMK m. 288) Hukuki işlemin miktar ve değerinin HMK m. 200/1'deki sınırı geçip geçmediği, hukuki işlemin yapıldığı zamanki durumuna göre belirlenir. Havale bir borç ödeme vasıtasıdır. (TBK 555 m.;BK 457 m.) Havalenin mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin tersini, yani havalenin borcun ödenmesinden başka bir amaçla yapıldığını ileri süren havale eden, bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. (HGK 09.06.2004 tarih, 2004/4–362 E.; 2004/347 K.)Banka dekontunda paranın gönderiliş nedeni ile ilgili bir açıklamanın bulunmadığı hallerde, paranın mevcut bir borcun ödenmesi için gönderildiğinin kabulü gerekir.Bu bilgiler ışığında somut olayı irdelediğimizde; davaya konu havalelerde davacının davalıya gönderdiği paraları niçin gönderdiği konusunda bir açıklık bulunmadığından, davacı yasal karine karşısında iddiasını ispatla yükümlüdür.Somut olayda ispat yükü kendisine düşen davacı, 40.000,00 TL'yi ortaklık sermayesi olarak davalıya gönderdiğini yasal delillerle ispatlayamamıştır. Uyuşmazlık, miktar itibarı ile tanıkla ispat sınırının dışındadır. Ancak HMK'nın 203.maddesinde; senetle ispat zorunluluğunun istisnaları düzenlenmiş olup; altsoy ve üstsoy, kardeşler, eşler, kayınbaba, kaynana ile gelin ve damat arasındaki işlemler bu istisnalardan sayılmıştır. Buna göre de taraflar damat kayınpeder oldukları için tanık dinlenmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davada tanık olarak dinlenen H.. B..; davacının kızı, davalının eşi olup; davalı eşinin, babasının ortaklık teklifini kabul etmediğini, davalı eşinin, davacı babasından 65.000,00 TL borç istediğini, babasının, eşine 105.000,00 TL gönderdiğini, babasının bu paranın 40.000,00 TL'sini önceki borcu ödemek amacıyla gönderdiğini, eşinin borç olarak aldığı 65.000,00 TL'yi davacıya ödediğini, davacıya 10.000,00 TL de fazla ödeme yaptığını beyan etmiştir. Dinlenen diğer tanıklarda davacının iddialarını ispatlar nitelikte beyanda bulunmamıştır.Bir vakıayı ispatla yükümlü olan taraf iddiasını başka türlü delille ispat edemezse karşı tarafa yemin teklif edilebilir. Buna göre iddiasını yasal delillerle ispat edemeyen davacı, dava dilekçesinde 'vs. delil' diyerek yemin deliline de dayanmış bulunduğundan, 40.000,00 TL'yi market ortaklığı için sermaye olarak davalıya gönderildiği hususunda, davalıya yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılarak hasıl olacak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Hal böyle olunca mahkemece; ispat yükünün davacıda olduğu gözetilerek, davacıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılıp hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.06.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.