Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 10010 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 17471 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : GÖMEÇ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİTARİHİ : 06/03/2012NUMARASI : 2010/93-2012/30Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:Y A R G I T A Y K A R A R IDavacı vekili dava dilekçesinde; davalı kurumun sorumluluğunda bulunan elektrik hattından demir direğinin devrilmesi sonucu çıkan kıvılcım nedeniyle çıkan orman yangınında, 4 Hektar Kızılçam ormanının kül olduğunu, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 34.913,47 TL idare zararının olay tarihinden işleyecek faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı davanın reddini istemiştir.Mahkemece; enerji nakil hatlarının yangına neden olmadığının, yangın tarihi itibariyle, sert rüzgarın bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.Davalı şirket, bölgedeki elektrik enerjisinin dağıtımını yerine getirmektedir. Bu faaliyet varlığı ve niteliği itibariyle tehlike ve dolayısıyla zarar ihtimali taşıdığından davalı şirketin sorumluluğu, kusursuz sorumluluktur. Sorumlu kişi veya işletmenin kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira, bunların sebep oldukları zararlarda, her türlü özen gösterilse, denetim ve gözetim görevi yerine getirilse, gerekli tüm tedbirler alınsa bile, gene çoğu zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir.Bu sebeple, sorumluluğun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk gerçekleşmiş olacağından bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır. (Prof.Dr. Fikret Egen, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 1991 Baskı, Cilt 2 sy.14-15)Ne var ki, zararın kapsamını tayinde davacı tarafın kusurunun olup olmadığının da araştırılıp tartışılması gerekmektedir. Davacı tarafın durumu, kusursuz sorumlulukta zararın artmasına veya oluşumuna etkili olmuşsa, davacı tarafın bölüşük kusuru ve buna bağlı olarak indirim oranının belirlenmesi ve tazminat miktarında dikkate alınması gerekir. HUMK'nun 275. ve devamı maddelerinde; "bilirkişilik" müessesesi düzenlenmiş olup, anılan maddede mahkemenin çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği düzenlendikten sonra 286.maddede de bilirkişinin oy ve görüşünün hakimi bağlamayacağı düzenlenmiş ise de işin çözümünde teknik bilgi ve birikimin gerekliliğine inanılarak bilirkişi incelemesi yaptırıldığına göre verilen raporlar çelişkili ise mahkeme HUMK.nun 283.maddesi hükmüne dayalı olarak, bilirkişiden açıklama ya da ek rapor isteyebileceği gibi 284.maddesi hükmüne dayalı olarak yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak yeni bir rapor alabilir.Aynı ilkeler 6100 sayılı HMK beşinci bölümünde; "bilirkişi incelemesi" ismi altında ve 266-287.maddeleri arasında düzenlenmiştir.Bilirkişi raporu, kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasında çelişki varsa hakim çelişkiyi gidermeden karar veremez.TBK 74.maddesinde medeni hukuk, ceza hukuku ilişkisi hususu düzenlenmiştir. Buna göre, hukuk hakimi, ceza hakiminin zarar verenin kusurunun olup olmadığı ve kusur oranı konusundaki karar ve incelemesi ile bağlı olmayıp, bu hususların tarafların delilleri doğrultusunda hukuk hakimince incelenip irdelenmesi gerekir. Somut olayda, mahkemece hükme esas alınan tekli bilirkişi raporu denetimine açık olmayan, soyut ifadelerden oluşan ve ceza dosyasındaki kusur durumuna ilişkin rapor doğrultusunda hüküm kurulması doğru görülmemiştir.O halde mahkemece, konusunda uzman 3'lü bilirkişi heyetince mahallinde yeniden keşif yapılarak tarafların kusur oranı belirlenerek Yargıtay denetimine açık, tarafların itirazlarını karşılayan ve ceza dosyasındaki bilirkişi raporuyla çelişkiyi gideren rapor alındıktan sonra hasıl olacak sonuç dairesinde hüküm tesis etmek olmalıdır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 02.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.