Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8240 - Karar Yıl 2013 / Esas No : 27071 - Esas Yıl 2011





Tebliğname No : 4 - 2010/316070MAHKEMESİ : İzmir 20. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 18/04/2008NUMARASI : 2007/34 (E) ve 2008/196 (K)SUÇ : Hakaret Dosya incelenerek gereği düşünüldü; Dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak; 1-Ceza yasasında, hapis cezası ile adli para cezasının seçenekli yaptırım olarak öngörüldüğü durumlarda mahkemece, öncelikle hapis ya da adli para cezasının neden seçildiğine ilişkin yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeli, daha sonra ise alt ve üst sınırları arasında yasal ve yeterli gerekçe gösterilerek temel ceza belirlenmelidir. Somut olayda sanığa yüklenen suç kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçu olup, hakaret suçunun düzenlendiği 5237 sayılı TCK.nun 125/1 maddesinde hapis ve adli para cezası olarak öngörülen seçenekli yaptırım, aynı maddenin 3-a fıkrasında yer alan görevliye hakaret suçunu da kapsadığından, kamu görevlisine karşı hakaret suçundan, seçenekli yaptırımlardan neden hapis ya da adli para cezasına hükmedildiğinin yasal ve yeterli gerekçesi gösterilip, daha sonra hükmedilen hapis ya da adli para cezasının alt ve üst sınırı arasında temel cezanın belirlenmesinde yasal ve yeterli gerekçe gösterilmesi gerekirken, yalnızca hapis cezasının alt ve üst sınırları arasında temel cezanın belirlenmesine ilişkin gerekçe gösterilmesi, 2-Sanığın savunmasında, karakolda dövüldüğünü söylemesi ve 18.08.2006 tarihli adli raporunda basit tıbbi müdahele ile iyileşebilecek şekilde yaralandığının belirlenmiş olması karşısında; görevli polis memurlarının sanığa karşı zor kullanma yetkilerinin sınırını aşıp aşmadığı ve 5237 sayılı TCK'nın 129. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, 3-Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 tarih ve 2008/11-250 2009/13 sayılı kararında da kabul edildiği gibi, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde nazara alınacak zararın maddi zarar olduğu, manevi zararı kapsamadığı, olayda mağdurların bir tazminat istemi bulunmadığı gibi dosyaya yansıyan bir zararlarının da belirlenemediği, sanığın adli sicil kaydındaki ilamın kesinleşme tarihinin bu suç tarihinden sonra olduğu, dolayısıyla suç tarihinde kasıtlı bir suçtan mahkumiyetinin bulunmadığının anlaşılması karşısında; sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususundaki kanaat ile hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun değerlendirilmesi gerekirken “5728 Sayılı Yasa ile değişik 5271 sayılı yasanın 231/6-a maddesi uyarınca sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı İzmir 4. Sulh ceza mahkemesinin 2006-789-876 sayılı hükmü ile mahkum olduğundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına” biçimindeki, yasal ve dosya içeriğine de uygun olmayan gerekçeyle sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi, 4-5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin farklı şekilde iki kez uygulanmasına karar verilerek hükümde karışıklığa neden olunması, Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı kısmen istem gibi BOZULMASINA, 16/04/2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.