Tebliğname No : 6 - 2011/351457MAHKEMESİ : Turgutlu 1. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 26/04/2011NUMARASI : 2010/440 (E) ve 2011/277 (K)SUÇ : Hırsızlık Dosya incelenerek gereği düşünüldü; 6217 sayılı Yasanın 13. maddesi, ile 4902 sayılı Harçlar Yasasının (1) sayılı Tarifesinin “Mahkeme Harçları” bölümünün, “IV.Temyiz, istinaf ve itiraz harçları” kısmının, tüm fıkralarıyla değiştirilip, b fıkrası ile Yargıtay Ceza Dairelerine yapılacak temyiz başvurularından da harç alınması hükme bağlanmış ve Anayasa Mahkemesinin 20.10.2011 gün ve 2011/54-142 sayılı kararı ile bu hüküm iptal edilerek kararı Resmi Gazetede yayımlandığı 28.12.2011 tarihinden altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmişse de Anayasa Mahkemesinin iptal kararının gerekçesini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Adil Yargılanma Hakkı kapsamında değerlendiği, mahkemeye erişim hakkının engellenmemesi bağlamında belirlediği kriterlerden birisi olan, “ödeme gücü olmayanlar bakımından etkili adli yardım sisteminin olması” koşulunun ülkemizde yeterince bulunmamasına dayandırdığı gözetildiğinde, anılan hususun Anayasa Mahkemesinin iptal kararının yürürlüğe girmesi beklenmeksizin temel haklarla ilgili Uluslararası Sözleşmeleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları dikkate alınarak iç hukukta uygulanması gerektiği gözetilerek, dosya kapsamına göre temyiz harcını ödeyecek ekonomik gücü olmadığı anlaşılan suça sürüklenen çocuk U.. Y..'ın temyiz isteminin harç ödenmediğinden reddine ilişkin 24.06.2011 tarihli ek kararı kaldırılarak ve temyizin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede; Suç tarihinde 15-18 yaş grubunda bulunan suça sürüklenen çocuklar hakkında, 5395 Sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 35.maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi ile 5237 Sayılı TCK'nın 31.maddesinin üçüncü fıkrası hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, bu yaş gurubunda olan çocuklara sosyal inceleme raporu alınması için yasal bir zorunluluk bulunmadığından, tebliğnamenin bu yöndeki bozma düşüncesine katılınmamış, dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak; 1- Suça sürüklenen çocukların, açıkta bırakılmakla birlikte direksiyon kilidi ile kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınan motosikletin direksiyon kilidini kırarak çalmaları şeklindeki eylemlerinin 5237 sayılı TCK.nun 142/1-b maddesinde tanımlanan hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, nitelendirmede yanılgıya düşülerek aynı Kanunun 141/1. maddesiyle uygulama yapılması, 2- Suça sürüklenen çocukların, suça konu motosikleti alıp 100 metre kadar gittikten sonra polislerin kendilerini yakalayarak motosiklete el koyduklarını savunmaları, yakınanın ise motosikletin çalındığı yer ile yakalandığı yer arasında 500 metre kadar mesafe bulunduğunu beyan etmesi ve yakalama tutanağında da ihbar üzerine suça konu motosiklet ile uzaklaşmakta olan suça sürüklenen çocukların yakalandığının belirtilmesi karşısında; suça konu motosikletin çalındığı yer ile ele geçirildiği yer arasındaki mesafenin tespit edilerek ve suça sürüklenen çocukların beyanları ile yakınanın beyanları arasında çelişki giderilerek, hırsızlık suçunun teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, hırsızlık suçunun ne şekilde tamamlandığına ilişkin delillerin de denetime olanak sağlayacak şekilde neler olduğu karar yerinde gösterilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi, 3- Kabule göre de; 5237 Sayılı Kanunun 50/3. maddesi gereğince, doğrudan adli para cezası içeren hüküm dışında adli sicil kayıtları bulunmayan, daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş ve fiili işlediği tarihte 18 yaşını doldurmamış olan suça sürüklenen çocuk U.. Y.. hakkında tayin edilen kısa süreli hapis cezasının aynı maddenin 1. fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu olduğunun gözetilmemesi, Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 5320 sayılı Yasanın 8/1 maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK. nun 326/son maddesi uyarınca yeni hüküm kurulurken bozma öncesi hükmolunan yaptırımın (cezanın) ve sonuçlarının ağırlaştırılamayacağı kuralının gözetilmesine, 18.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.