Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 4853 - Karar Yıl 2016 / Esas No : 28351 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Asliye Ceza MahkemesiSuç : HırsızlıkHÜKÜM : MahkumiyetDosya incelenerek gereği düşünüldü:05.07.2012 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun'un 82. maddesi ile 5237 sayılı TCK'nin 142/1-f bendindeki “Elektrik enerjisi hakkında” hırsızlık suçu kaldırılıp yerine, aynı Kanun'un 83. maddesi ile TCK'nın 163. maddesindeki “karşılıksız yararlanma” suçu kapsamında 3. fıkra olarak, “Abonelik esasına göre yararlanılabilen elektrik enerjisinin, suyun veya doğal gazın sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi..” biçiminde, su ve doğal gazı da kapsamına alarak hırsızlık suçundan tamamen ayrı yeni bir suç ihdas edilmiştir. 6352 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesinin 1. fıkrasında, ilgili suçlardan dolayı açılan ve temyiz aşamasında bulunan dava dosyaların ilgili makamlarca, hüküm veren mahkemeye gönderileceği; 2. fıkrasında ise, elektrik enerjisinin, suyun ve doğal gazın, sahibinin rızası olmaksızın ve tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi nedeniyle hakkında hırsızlık suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya hakkında hüküm verilen kişinin, bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, zararı tamamen tazmin etmesi hâlinde, hakkında cezaya hükmolunmayacağı ve verilen cezanın tüm sonuçlarıyla ortadan kalkacağı düzenlenmiştir. Yukarıda izah edildiği üzere, suçun niteliğinin sanık lehine değişmesi, 6352 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesinin usulü hükümler içerdiği de gözetilerek her iki yasada hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; yasa koyucunun, 6352 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 05.07.2012 tarihinde önceki eylemleri nedeniyle, hakkında hırsızlık suçundan dolayı kovuşturma yapılan veya hüküm verilen kişilerin, bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde, zararı tamamen tazmin etmesi koşuluyla haklarındaki davaların tasfiyesi amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle anılan Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemde, işlenmiş suçlar nedeniyle görülmekte olan davalarda, işin esasına girilmeden önce, suç nedeniyle oluşan zararın tamamen tazmin edilmiş olup olmadığı araştırılıp; zararın tamamen tazmin edilmiş olması halinde, 6352 sayılı Kanun'un 2. maddesi ve CMK’nın 223/4. maddesi uyarınca sanık hakkında “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi, zararın tazmin edilmemiş olması halinde ise, gerçek zarar usulüne uygun olarak belirlenip, kanunda öngörülen altı aylık sürenin geçmiş olduğu da gözetilerek, sanığa, makul bir süre tanınıp, belirlenen zararı verilen süre içerisinde tamamen ödemesi halinde, hakkında “ceza verilmesine yer olmadığına” karar verileceği ihtar edilip sonucunu göre hukuki durumunun takdiri gerekmektedir. Somut olayda; sanığın sahibi ve temsilcisi olduğu inşaat şirketinin kollektörden sayaçsız çeşme takılarak su kullandığı, su kullanım miktarının bilirkişi marifetiyle belirlenmemiş olması da dikkate alınarak, suç tarihinde sanığın suça konu yerde kullandığı kaçak su miktarının, dolayısıyla katılan kurumun gerçek zararının yapılacak keşif sonucunda bilirkişi marifetiyle kesin olarak tespiti ile sanığa miktar da belirtilmek suretiyle “bilirkişinin hesapladığı kurumun cezasız ve vergisiz gerçek zararını gidermesi durumunda 6352 sayılı Kanun'un geçici 2. maddesi gereğince hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine" ilişkin bildirimde bulunulduktan sonra yasal sürenin geçmesi nedeni ile sanığa makul bir süre de tanınıp bu süre beklenilerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayininin gerekli olduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 17/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.