Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 25138 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 33970 - Esas Yıl 2013





Tebliğname No : 2 - 2012/243892MAHKEMESİ : Mersin 10. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 21/06/2012NUMARASI : 2011/632 (E) ve 2012/445 (K)SUÇ : Hırsızlık Dosya incelenerek gereği düşünüldü; 1-)Mağdur A.. Y..'ın 09.10.2010 tarihli karakoldaki ifadesinde “şoförlüğünü yaptığım dolmuşa, isimlerinin M.. E.. ve E.. B.. olduğunu öğrendiğim iki şahıs bindi, şahısların şüpheli hareketleri dikkatimi çekti. Bir yolcunun inmek istediği sırada ben sol tarafa bakarken bozuk para sesi duydum. Bu esnada M.. E.. isimli şahıs yan yolcu koltuğuna oturdu, cebinden çıkardığı çakıyı bana göstererek koltuğun üzerine koydu. Yola çıkınca parama baktım, bozuk paralarımın olduğu haznede eksilme olduğunu fark ettim. Bunun üzerine yanımda olan M.. E.. elindeki 20 lira bozuk parayı tümlememi istedi. Ben de tüm paranın bana lazım olduğunu söyledim. Daha fazla ısrar edince 1 liralık halinde 5 lira tümledim, kağıt 5 lirayı verdim. Bu iki şahıs paralarını tümleyince arka koltuğa geçip oturdular. Bu arada ben de 155'i arayıp yardım istedim” şeklinde beyanda bulunduğu, mağdurun olayı telefonla karakola bildirmesi üzerine, polis memurlarının dolmuşu durdurup sanıkları dolmuşun içinde yakaladıkları, yakalama tutanağına göre E.. B..'nın üzerinden 28 TL bozuk para ve bir adet bıçağın çıktığı, bozuk paraların E.. B..'ya ait olması nedeniyle teslim tesellüm tutanağı düzenlenerek kendisine geri verildiği, sanık M.. E..'ün üzerinden ise para veya değerli herhangi bir eşyanın çıkmadığı, Mağdur'un ifadesinde belirttiği hususlar ile tutanaklarda yazılı bilgilerin uyumlu olmadığını fark eden Cumhuriyet savcısının 08.03.2011 tarihli yazı ile çelişkinin giderilmesi için kolluk görevlilerine talimat verdiği, bunun üzerine karakola çağrılan mağdura E.. B..'nın nüfus cüzdanı fotokopisinin gösterildiği, mağdurun da “para tümletmeye çalışan ve bıçağı koltuğun üzerine koyan şahıs E.. B..'dır. M.. E..'ün bana yönelik sözlü veya fiili bir eylemi olmamıştır” şeklinde açıklama yaptığı, bu konuda 28.07.2011 tarihli tutanağın düzenlendiği, kovuşturma evresinde mağdur A.. Y..'ın dinlenilmesinden vazgeçildiği, Sanık M.. E..'ün “dolmuştaki bozuk paraları almadıklarını, sadece üzerlerindeki bozuk parayı tümlemesini şoförden rica ettiklerini, şoförün de kabul ettiğini, yüklenen suçu işlemediğini, kendisine iftira atıldığını”savunduğu, temyiz dışı diğer sanık E.. B..'nın da benzer şekilde savunma yaptığı anlaşılmaktadır. Sanık Eyüp'ün üzerinden çıkan 28 TL bozuk para kendisine iade edildiğinden ve sanık Mehmet'in üzerinden para çıkmadığından, mağdurun iddiaları şüphe boyutunda kalmakta ve sübuta ermemektedir. Aynı zamanda tanık sıfatı bulunan mağdur A.. Y.. çağrılarak sanığın hazır bulunduğu duruşmada dinlenilmesi, kaç lira parasının kim tarafından alındığının sorulması, sanıklar dolmuştan inmeden yakalandığına ve üzerlerinde suça konu olabilecek para bulunmadığına göre suçun işleniş biçiminin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2012 / 6-1309 Esas, 2013 / 258 Karar sayılı ve 21.05.2013 tarihli kararında da belirtildiği gibi ceza muhakemesinin en önemli ilkelerinden biri olan ve Latince “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel şartı, suçun şüpheye yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirilme biçimi konusunda şüphe belirmesi halinde uygulanacağı gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, yargılama sürecinde toplanan delillerin bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir şüphe ve başka türlü bir oluşa imkan vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Açıklanan bu durum karşısında, olayın tek tanığı olan mağdur A.. Y.. duruşmada dinlenmeden, mağdurun soruşturma evresindeki beyanları ile tutanaklardaki bilgilerin uyumlu olmadığı da dikkate alınmadan, eksik kovuşturmaya dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması, 2-)Kabule göre de; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken, 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde sayılan nesnel (objektif) ve öznel koşulların değerlendirilip buna ilişkin gerekçelerin gösterilmesi gerektiği, adli sicildeki kayıtta yer alan Mersin 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 01.07.2005 tarihli ve 2005/131 Esas, 2005/200 Karar sayılı ilamı ile ilgili olarak hüküm tarihinden itibaren suçun işlendiği tarihe kadar beş sene geçtiğinden, cezası tecil edilmiş olan sanığın mahkumiyetinin esasen vaki olmamış sayıldığı, 3682 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun 8. ve 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun geçici 2. maddesi hükümleri uyarınca anılan ilam ile ilgili silinme koşullarının oluştuğu, bu nedenle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi için aranan 5271 sayılı CMK’nın 231/6-a maddesinde gösterilen, “kasıtlı suçtan mahkum olmama” nesnel (objektif) koşulunun bulunduğu, aynı Kanun’un 231/6-c maddesinde gösterilen ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin nesnel (objektif) koşullardan bir diğeri olan suçun işlenmesi ile mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesinde esas alınacak zararın, kanaat verici basit bir araştırmayla belirlenecek maddi zararlar olduğu, manevi zararların bu kapsama dahil edilmemesi gerektiği, somut olayda mağdurun yüklenen suçtan doğan maddi bir zararının bulunmadığı gözetilerek, sanık hakkında 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin 6. fıkrasının (b) bendinde belirtilen, “kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması” öznel (sübjektif) koşulunun oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi, sonucuna göre hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, sanık Mehmet yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususu tartışılmadan yazılı şekilde karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeplerden dolayı isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 30.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.