Tebliğname No : 2 - 2014/261728MAHKEMESİ : Bilecik Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 26/05/2011NUMARASI : 2010/224 (E) ve 2011/261 (K)SUÇ : Hırsızlık Dosya incelenerek gereği düşünüldü: 5271 sayılı CMK’nın 42/1. maddesinin “süresi içinde usul işlemi yapılsaydı, esasa hangi mahkeme hükmedecek idiyse, eski hale getirme dilekçesi hakkında da o mahkeme karar verir” şeklindeki düzenlemesi karşısında, eski hale getirme isteğini inceleme yetkisi, bu taleple birlikte temyiz itirazı da yapılmış olduğundan Yargıtayın ilgili ceza dairesine ait olup, mahkemece verilen temyiz isteminin reddine dair 10.02.2014 tarihli ek karar hukuken yok hükmündedir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun bilinen adreste tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre tebligat, muhatabın bilinen en son adresinde yapılır. 6099 sayılı Yasa'nın 3. maddesi ile eklenen aynı maddenin 2. fıkrasına göre ise bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır. Yine, 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun Tebliğ İmkânsızlığı ve Tebellüğden İmtina başlıklı 21. maddesine 6099 sayılı Yasa'nın 5. maddesi ile eklenen 2. fıkrasında; “gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmü yer almaktadır. Bu maddeye göre tebliğ işleminin ne şekilde yapılacağı Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in 31/1-c maddesinde düzenlenmiş olup, aynı maddenin son fıkrasında bu bende göre yapılacak tebligatlarda Yönetmelik'in 30. maddesinde öngörülen araştırmanın yapılmayacağı belirtilmiştir. Nitekim Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in 30/1. maddesinde de buna paralel olarak; “adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar” tebliğ memurunca muhatabın adreste bulunmama sebebinin araştırması zorunluluğu kuralının dışında tutulmuştur. Öte yandan 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 23/8. maddesi uyarınca, tebligatın adres kayıt sistemindeki adrese yapılması durumunda buna ilişkin kaydın tebligat evrakı üzerine yazılması zorunludur. Bir diğer anlatımla 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre tebligat yapılabilmesi için, tebliği çıkaran merciice, tebligat çıkarılan adresin, muhatabın, adres kayıt sistemindeki adresi olduğuna dair tebliğ evrakı üzerine kayıt düşülmesi zorunludur. Somut olayda, sanığın sorgusu sırasında “Y. K, B. U..” adresinde oturduğunu mahkemeye bildirdiği, yokluğunda verilen kararın sanığın beyan ettiği adrese gönderildiği, tebligat memurunca “muhatap adres bırakmadan adresten ayrılmış, yeni adresi bilinmiyor” şeklinde evrakın üzerine şerh düşülerek mahkemeye iade edildiği, bunun üzerine aynı adreste Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebligat yapıldığı anlaşılmaktadır. 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 10/2 ve 21/2. maddeleri uyarınca sanığın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresine tebligat yapılması, tebliğ olunacak evrakın, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim edilmesi ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnamenin gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırılması gerekirken, belirtilen usullere göre tebligat yapılmadan, koşulları bulunmadığı halde aynı Kanun'un 35. maddesi uyarınca yapılan tebligat işlemi hukuken geçersizdir. Bu nedenlerle sanığın eski hale getirme ve temyiz istemlerinin kabulüne karar verilerek yapılan incelemede; Dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak; 1-)Mağdurların ve tanık K.E.H. 'nun anlatımlarına göre 20.04.2009 tarihinde 06:30 ile 08:45 saatleri aralığında hırsızlık suçunun işlendiği, olay günü Bilecik'te saat 06:11'de güneşin doğduğunun anlaşılması karşısında, 5237 sayılı TCK’nın 6/1-e. maddesi uyarınca gece vakti deyiminden güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresinin anlaşılması gerektiği de gözetilerek, suçun gece vakti işlendiğine dair herhangi bir delil bulunmadığı halde gerekçesi açıklanmadan 5237 sayılı TCK'nın 143. maddesi uygulanmak suretiyle sanığa fazla ceza verilmesi, 2-)Mağdurların pansiyondaki bir odada kaldıkları, sanığın da bina niteliğindeki bu yerde muhafaza altına alınmış olan eşyaları, bulunduğu yerden alıp götürdüğünün anlaşılması karşısında, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 142. maddesinin 1. fıkrasının suç tarihi itibariyle yürürlükte olan (b) bendinde tanımlanan hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, aynı Kanun'un 141/1. maddesi ile uygulama yapılarak eksik ceza verilmesi, 3-)5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c). bendinde yer alan hak yoksunluklarının kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden ise mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağı gözetilmeden, anılan hakların yönelik olduğu kişiler bakımından bir ayrım yapılmadan sanığın; aynı Yasa'nın 53/1-c. maddesinde yazılı haklardan koşullu salıverme tarihine kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeplerden dolayı isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 5320 sayılı Yasa'nın 8/1. maddesi yollamasıyla halen yürürlükte bulunan CMUK'nın 326/son maddesi uyarınca yeni hüküm kurulurken bozma öncesi hükmolunan yaptırımın (cezanın) ve sonuçlarının ağırlaştırılamayacağı kuralının gözetilmesine, 15.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.