Tebliğname No : 2 - 2009/299833MAHKEMESİ : Beyoğlu 1. Sulh Ceza MahkemesiTARİHİ : 30/03/2009NUMARASI : 2008/66 (E) ve 2009/530 (K)SUÇ : Hakaret Dosya incelenerek gereği düşünüldü: Dosya kapsamına göre diğer temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir. Ancak; 1-Ceza yasasında, hapis cezası ile adli para cezasının seçenekli yaptırım olarak öngörüldüğü durumlarda mahkemece, öncelikle hapis ya da adli para cezasının neden seçildiğine ilişkin yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeli, daha sonra ise alt ve üst sınırları arasında yasal ve yeterli gerekçe gösterilerek temel ceza belirlenmelidir. Somut Olayda sanıklara yüklenen suç kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçu olup, hakaret suçunun düzenlendiği 5237 sayılı TCK'nun 125/1. maddesinde hapis ve adli para cezası olarak öngörülen seçenekli yaptırım, aynı maddenin 3-a fıkrasında yer alan görevliye hakaret suçunu da kapsadığından, 20.12.2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5491 sayılı ''Çek Kanunu'' ile 3167 sayılı ''Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun'' yürürlükten kaldırıldığı ve sanığa ait adli sicil kaydında yer alan önceki mahkumiyetine ilişkin 3167 sayılı Kanunun 13/1. maddesinde düzenlenen çek defterini geri vermeme fiili suç olmaktan çıkarılmış olduğu gözetilerek, kamu görevlisine karşı hakaret suçundan, seçenekli yaptırımlardan neden hapis ya da adli para cezasına hükmedildiğinin yasal ve yeterli gerekçesi gösterilip, daha sonra hükmedilen hapis ya da adli para cezasının alt ve üst sınırı arasında temel cezanın belirlenmesinde yasal ve yeterli gerekçe gösterilmesi gerekirken, yalnızca hapis cezasının alt ve üst sınırları arasında temel cezanın belirlenmesine ilişkin gerekçe gösterilmesi, 2-Suç için, yasada, kısa süreli özgürlüğü bağlayıcı ceza (hapis cezası) ve para cezası seçenekli olarak öngörülmüş olup da, mahkemece özgürlüğü bağlayıcı cezaya (hapis cezasına) hükmedilmişse, bu ceza artık adli para cezasına çevrilmez(Yeni TCY.m.50/2). Bu durumda, yasada yalnızca adli para cezasına çevrilmeyeceği belirtildiği için, önlemlere çevrilebilir. TCY'nın 125/3-a maddesindeki suç tanımında, hapis cezası ile adli para cezası seçenekli olarak öngürülmüştür. Mahkemece hapis cezasına hükmedilmesine karşın, bu cezanın artık adli para cezasına çevrilmeyeceği gözetilmeden, hapis cezasının adli para czasına dönüştürülmesi suretiyle aynı Yasanın 50/2.maddesine aykırı davranılması, 3-Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 tarih ve 2008/11-250, 2009/13 sayılı kararında da kabul edildiği gibi, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde nazara alınacak zararın maddi zarar olduğu, manevi zararı kapsamadığı, olayda mağdurun tazminat istemi bulunmadığı gibi dosyaya yansıyan maddi bir zararının da belirlenemediği, 20.12.2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5491 sayılı ''Çek Kanunu'' ile 3167 sayılı ''Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun'' yürürlükten kaldırıldığı ve sanığa ait adli sicil kaydında yer alan önceki mahkumiyetine ilişkin 3167 sayılı Kanunun 13/1. maddesinde düzenlenen çek defterini geri vermeme fiili suç olmaktan çıkarılmış olduğu gözetilerek; 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin 6. fıkrasının ( b ) bendi uyarınca, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda oluşacak kanaate göre hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılamayacağına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden; “...katılanın zararı karşılanmadığından..” şeklinde, yasal olmayan, yetersiz gerekçeyle sanık hakkında aynı Kanunun 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi, Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin ve sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CYUY.nın 326/son maddesi uyarınca yeni hüküm kurulurken bozma öncesi hükmolunan yaptırımın (cezanın) ve sonuçlarının ağırlaştırılamayacağı kuralının gözetilmesine, 05.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.