Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 14609 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 26789 - Esas Yıl 2013





Tebliğname No : 2 - 2012/179815MAHKEMESİ : Mersin 10. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 14/05/2012NUMARASI : 2009/486 (E) ve 2012/331 (K)Suç : HırsızlıkDosya incelenerek gereği düşünüldü:Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır. Dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak TCK'nın 158/1-a maddesinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesine göre, burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır. Din, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve Allah kavramını da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünüdür. Dini inanç, dine inanan, belirli bir dine mensup kişinin duygularıdır. Bir insanın dini inanç ve duyguları ile doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır.Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için, dini kurallara bağlı olanların, önem verdiği değerler, dini inanç ve duygular aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalı, bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır. Somut olayda; sanığın, katılana muska yazıldığını söyleyerek katılana ait eve girdiği katılandan bir domates istediği katılanın getirdiği domatesi bir beze sararak ezdiği, ezik domates ile birlikte bir muskanın da bezin içinden çıktığı bu şekilde sanığın katılandaki kendisinde büyü olduğu yönündeki kanıyı iyice kuvvetlendirerek katılanın denetim olanağını azalttığı, daha sonra sanığın katılandan altınlarda büyü olduğunu söyleyerek altınlarını istediği, katılanın altınları getirerek sanığa teslim ettiği, sanığın altınları bir battaniyeye sarıyormuş gibi yaparak üzerine aldığı, battaniyeyi katılana verip sandığa kilitlemesini istediği, evden ayrıldıktan sonra katılanın altınları yerinde bulamadığı , bu şekilde sanığın hileli söz ve davranışlarla dini duygularını istismar ettiği katılandan haksız menfaat sağladığı anlaşılmakla, sanığın eyleminin bu niteliği itibariyle TCK'nun 158/1-a maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekebileceği ve bu suçla ilgili davaya bakma ve delilleri değerlendirme görevinin ağır ceza mahkemesine ait olduğundan görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla esasa ilişkin yazılı şekilde hüküm kurulması,Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, 1412 sayılı CMUK.nun 326. maddesi uyarınca sanığın kazanılmış hakları saklı kalmak kaydıyla diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 26/05/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.