Tebliğname No : KYB - 2010/25379MAHKEMESİ :Didim(Yenihisar)(Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesi TARİH VE NO : 14/01/2008 - 2007/141(E), 2008/32(K) SUÇ :HakaretHakaret suçundan sanık K.. E..'ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 125/1, 43/1-2, 62/1. maddeleri uyarınca 93 gün adlî para cezası ile cezalandırılmasına, cezasının anılan Kanun'un 52/2. maddesi gereğince 1.860,00 yeni Türk lirası adlî para cezasına çevrilmesine, sanığın katılanların uğradığı zararı tazmin suretiyle tamamen gidermediğinden bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair, Didim (Yenihisar) Sulh Ceza Mahkemesinin 14/01/2008 tarihli ve 2007/141 esas, 2008/32 sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 01.02.2010 gün ve 2009/819-5793 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.02.2010 gün ve 2010/25379 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;Tüm dosya kapsamına göre;1)Suç tarihinin 02/05/2005 olduğu nazara alındığında, 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 7/2. maddesinde yer alan "Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur." şeklindeki düzenleme ile 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 9/3. maddesindeki "Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir" şeklindeki düzenlemeler ve Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 03/04/2008 tarihli ve 2007/7257 esas, 2008/2402 sayılı ilâmında da 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun olayla ilgili bütün hükümlerinin Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde uygulanması, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması, lehe olan hükmün belirlenmesi ve uygulamanın ona göre yapılması gerektiğinin belirtildiği göz önüne alınmaksızın, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'na göre karşılaştırma yapılmadan yazılı şekilde karar verilmesinde,2)Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19/02/2008 tarihli ve 2006/6 YD-346 esas, 2008/25 sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, herhangi bir zararın doğmadığı veya zarar doğurmaya elverişli bulunmayan suçlar yönünden 5271 sayılı Kanun'un 231/6-c maddesinde yer alan koşulun aranmayacağı cihetle, sanığa atılı suçun işlenmesiyle somut bir zararın oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde,3)Mahkemece verilen kararın gerekçe ve hüküm kısmında asgari hadden uzaklaşıldığına ilişkin bir ibarenin bulunmaması karşısında, suçun işlendiği 02/05/2005 tarihi itibarıyla 5560 sayılı Kanun'un henüz yürürlüğe girmediği ve para cezasının seçimi durumunda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 52. maddesi uyarınca beş gün adlî para cezası üzerinden hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde fazla ceza tayin olunmasında,İsabet görülmediğinden 5271 Sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:1-2 no'lu yasa yararına bozma istemi nedeniyle yapılan incelemede;5271 sayılı Yasanın 231.maddesinin 6.fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması için sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış olması, suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi ve mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak, yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması şeklinde üç bent halinde düzenlenen koşulların varlığı aranmakla birlikte, anılan maddenin 5.bendinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği belirtilerek, bu husus hakimin takdirine bırakılmış olmakla, tüm yasal koşulların varlığı halinde dahi mahkemece takdirin, hükmün açıklanması yönünde kullanılması mümkün olup hükmün açıklanmasının geri bırakılması zorunluluğu bulunmamaktadır.Kabul edip etmemek mahkemenin takdirine bağlı hususlar hakkında karar verilirken, gösterilen gerekçenin yasal olmamasının, olağan yasa yoluyla denetlenebileceğinde ve bozma sebebi oluşturacağında tereddüt yoktur. Ancak; olağanüstü yasa yolu olan kanun yararına bozma yasa yoluna, temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı başvurulabilmesi nedeniyle, kesin hükmün otoritesini zedelememesi gerektiğinden, hukuka aykırılıkların ciddi boyutlara ulaşması yanında, hakimin takdir yetkisi kapsamına giren hususlar ile takdirin hatalı kullanılması, gösterilen gerekçenin yasal olmaması ile ilgili hukuka aykırılıklar yönünden kanun yararına bozma yasa yoluna başvurulması mümkün değildir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 08.04.1985 gün, 453/201 sayılı kararı da bu yöndedir. İnceleme konusu karar yönünden, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşuluna ilişkin gerekçenin yasal olmaması nedeniyle yasa yararına bozma kararı verildiği takdirde, hakimin, bu kez subjektif koşulları değerlendirerek yeniden aynı kararı vermesine engel bir durum bulunmayıp, bozma kararı üzerine, mahkemenin, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verme zorunluluğu olmayacağından, bu husustaki hukuka aykırılığın ciddi boyutlara ulaştığından sözedilemez. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun, 19.02.2008 gün, 2008/5-19, 2008/31 sayılı kararında vurgulandığı üzere, yasa yararına bozma yöntemi, karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkların toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesini ve ülke genelinde uygulama birliğine ulaşılmasını sağlama amacıyla, olağanüstü bir denetim muhakemesi yolu olup, gerek kesin hükmün otoritesinin korunması zorunluluğu, gerekse olağanüstü bir denetim yolu olması nedeniyle dar kapsamlıdır. Her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu değildir. Nitekim, yasa yolunun bu özelliği nedeniyle, hakimin takdirini hatalı kullanmasına ilişkin hususlardaki hukuka aykırılıklar, sadece olağan bir denetim yolu olan temyiz incelemesi sırasında dikkate alınabilecek hukuka aykırılıklardandır.Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, tüm yasal koşulların varlığı halinde dahi hakimin takdirine bağlı bulunmakla, gösterilen gerekçenin yasal olmaması, kesin hükmün otoritesini ortadan kaldırmaya yeterli nitelikte esaslı ve ciddi bir usuli hata olarak kabul edilemeyeceğinden, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken gösterilen, katılanların uğradığı zararın giderilmediğine ilişkin gerekçeye yönelik yasa yararına bozma isteminin yerinde olmadığı sonucuna varılmakla, 2 no'lu yasa yararına bozma isteminin REDDİNE, 2- 1 ve 3 no'lu kanun yararına bozma istemlerine gelince;Kanun yararına bozma istemleri yerinde görüldüğünden (DİDİM) Sulh Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 14.01.2008 gün ve 2007/141, 2008/32 sayılı kararın, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309.maddesinin 4.fıkrasının (b) bendi uyarınca BOZULMASINA, sonraki işlemlerin mahkemesince yerine getirilmesine, 28.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.