Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 13000 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 12637 - Esas Yıl 2015





Tebliğname No : KD - 2015/85412MAHKEMESİ : Bursa 17. Asliye Ceza MahkemesiTARİHİ : 01/07/2008NUMARASI : 2007/16 (E) ve 2008/14 (K)Suç : HakaretDosya incelenerek gereği düşünüldü:Hakaret suçundan sanıklar R.. S.. ve İ.. S.. hakkında Bursa 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 01.07.2008 tarih ve 1366-843 E-K sayılı kararının sanıklar tarafından temyizi üzerine, dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonunda, 23.09.2013 gün, 2011/27907 E - 2013/21354 K sayılı ilam ile sanıkların yokluklarında verilen hükmün usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, tebligatın usulsüz olduğuna ilişkin eski hale getirme isteminin yerinde olmadığı belirlenerek yasal bir haftalık temyiz süresinden sonra 28.11.2008 tarihli süresinde olmayan sanıkların temyiz isteminin reddine karar verilmesinin ardından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09.04.2015 gün, KD-2015/85412 sayılı sanıkların yokluğunda verilen hükmün sanıklara usulüne uygun tebliğ edilmediği, sanıkların öğrenme üzerine 28.11.2008 tarihinde yapmış oldukları temyiz başvurularının yasal süresi içinde yapıldığına bu gerekçe ile dairemizin 23.09.2013 gün, 27907-21354 E-K sayılı sanıkların temyiz istemlerinin reddine ilişkin kararının yerinde olmadığından kaldırılmasına yönelik itirazı üzerine dosya dairemize gönderilmekle, 6352 sayılı Yasanın 99. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 308. maddesine eklenen 3. fıkra uyarınca yapılan incelemede; Sanıkların yokluğunda verilen hükmün; sanık R.. S..'in 07.05.2008 tarihli sorgusunda bildirdiği yeni adresi olan ............... Mahallesi,........... sokak, no:.... adresi yerine, sanığın değiştiğini ifade ettiği önceki ........... Mahallesi,............ Sokak No:. .........Bursa adresine 7201 sayılı Tebligat Kanununun 21/1 maddesine göre tebliğ olunmasının geçerli bir tebliğ işlemi olmadığının, yine sanık İ.. S..'in sorgusu sırasında mahkemeye bildirdiği “T.M......... ..............i No:....... ...........-Bursa” adresine gönderilen, ancak adresin devamlı kapalı olduğu belirtilerek tebligat belgesinin merciine iade edilmesi üzerine, aynı adrese Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebligat yapılmış ise de, bu adreste dosya kapsamında daha önce yapılmış bir tebligat bulunmadığından, Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre yapılan tebligat işlemi geçerli olmayacağından, her iki sanığa da gerekçeli kararın usulüne uygun tebliğ olunmadığı, geçerli bir tebligat işlemi bulunmadığından sanıkların öğrenme üzerine yapmış oldukları 28.11.2008 tarihli temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılması karşısında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 09.04.2015 gün, KD-2015/85412 sayılı itirazının KABULÜNE,Dairemizin 23.09.2013 gün ve 2011/27907-2013/21354 E-K. Sayılı sanıkların temyiz isteminin REDDİNE dair kararının KALDIRILMASINA karar verilerek, gerekçeli kararın tebliğindeki usulsüzlük nedeniyle sanıkların eski hale getirme isteminin kabulü ile yerel mahkemenin, temyiz isteminin reddine dair 28.11.2008 günlü ek kararı kaldırılarak, 01.07.2008 gün ve 2011/27907-2013/21354 E-K. sayılı hükme yönelik temyiz incelemesinde;Sanıkların eylemlerini aynı kişiye karşı aynı kasıt altında birden fazla kez işlediğinin anlaşılması karşısında, sanıklar hakkında zincirleme suç hükümlerine ilişkin TCK.nun 43/1. maddesinin uygulanmaması karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamış, dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 tarih ve 2008/ 11-250 2009/13 sayılı kararında da kabul edildiği gibi hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde dikkate alınacak zararın mahkemece yapılacak basit bir araştırma sonucu belirlenen maddi zarar olduğu, manevi zararı kapsamadığı, katılanın maddi bir tazminat talebi bulunmadığı gibi, dosya içindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, katılanın sanıklara yüklenen hakaret suçundan doğan maddi bir zararının bulunmadığının anlaşılması, ayrıca 20.12.2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5491 sayılı ''Çek Kanunu'' ile 3167 sayılı ''Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun'' yürürlükten kaldırılıp sanık R.. S..'in adli sicil kaydındaki 3167 sayılı Kanunun 13/1. maddesinde düzenlenen “çek defterini geri vermeme” eyleminin suç olmaktan çıkarılmış olduğunun, sanık R.. S..'in suç tarihi itibari ile başka bir hükümlülük halinin de bulunmadığının, 03.02.2012 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 6273 sayılı ''Çek kanununda değişiklik yapılmasına dair kanun'' ile 5941 sayılı ''Çek Kanunu''da değişiklik yapılmış ve sanık İ.. S..'e ait adli sicil kaydında yer alan mahkumiyetine ilişkin 3167 sayılı Kanunun 16/1. maddesinde düzenlenen karşılıksız çek düzenleme fiilinin yaptırımı olarak idari para cezası öngörülmüş olduğunun bu itibarla sanık İ.. S..'in adli sicil kaydındaki 3167 sayılı Kanunun 16/1. maddesi uyarınca aldığı mahkumiyetlerin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel teşkil etmeyeceğinin, sanık İ.. S..'in adli sicil kaydındaki bir diğer mahkumiyet olan Kestel Asliye Ceza Mahkemesinin 02.04.2002 tarih, 14-20 sayılı mahkumiyetin ise taksirli suça ilişkin olduğunun, bu itibarla her iki sanık bakımından da 5271 sayılı CMK.nun 231/6-a.maddesinde gösterilen, “kasıtlı suçtan mahkum olmama” nesnel (objektif) koşulunun bulunduğunun anlaşılması karşısında, sanıkların kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işleyip işlemeyecekleri hususundaki kanaat ile sanıklar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının değerlendirilmesi gerekirken, “katılanın zararı karşılanmadığından ve sanıkların daha önceden kasti suçlardan mahkumiyetleri bulunduğu anlaşıldığından...” şeklindeki yetersiz ve yasal olmayan olmayan gerekçe ile sanıklar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 23.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.