Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8352 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 3462 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Kuşadası 2. Asliye Hukuk Mahkemesi(Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)TARİHİ : 22/01/2014NUMARASI : 2010/138-2014/4Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -K A R A R-Davacılar vekili, davalı kooperatif üyesi dava dışı Murat İncilli hakkında verilen ihraç kararının iptali davası devam ederken, 31.05.2005 tarihli devir sözleşmesiyle adı geçenin üyeliğinin müvekkillerince müştereken devralındığını, üyelik şartları yerine getirildiği halde devredenin ihraç dosyası kesinleşene kadar çalıştırılmadıklarını ileri sürerek, geçmişe etkili olarak üyeliklerinin tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, munzam zarar, yoksun kalınan kar, kazanç kaybı ve tüm faizlerinin ve çalışmak amacıyla satın aldığı ve sonrasında satmak zorunda kalmasıyla uğranılan zarar karşılığı 20.000,00 TL'nin ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini, talep ve dava etmiş, ıslah ile talep 224.497,75 TL'ye yükseltilmiştir. Davalı vekili, davacıların devir sözleşmesinden sonra kooperatife müracaat ettiklerini yazılı delille ispatlayamadıklarını, yönetim kurulunca üyeliklerinin kabulüne karar verilmeden araç satın alınarak yapılan masrafın davacılarca karşılanması gerektiğini, ayrıca satın alınan otobüsün kooperatif dışındaki taşıma işlerinde de çalıştırılabileceğini, otobüsün çalıştırılmamasından kaynaklandığı ileri sürülen zararın müvekkilinden talep edilmeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ile tüm dosya kapsamına göre; dava dışı M.İ. hakkında ihraç kararı bulunmakta ise de, bu ihraç kararının iptali için açılan dava devam ederken üyeliğin davacılara devredildiği, davacılar ihraç kararı henüz kesinleşmeden taleplerini yaptıkları halde, kooperatifin ihraç kararının iptaline yönelik davanın kesinleşmediğini gerekçe göstererek üyelik devri ve taşıma faaliyeti yapma taleplerini reddetmek suretiyle kusurlu davranarak zarara neden olduğu gerekçesiyle, davacıların 2006 ve 2010 yılları arasında kooperatif bünyesinde faaliyet gösterebilmeleri halinde elde edebilecekleri gelir karşılığı 60.922,18 TL'nin ıslah hususu gözetilerek 20.000,00 TL sinin dava, 40.922,18 TL nin ıslah tarihinden işleyecek avans faiziyle birliktekte davalıdan tahsili ile davacılara 1/2 payları oranında verilmesine, fazlaya ilişkin istemin ise reddine, karar verilmişir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.1)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen temyiz nedenlerine göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.2)Dava, koperatif üyeliğinin tespiti ile çalıştırılmamaya dayalı yoksun kalınan gelirin tahsili istemine ilişkindir.6100 sayılı HMK' nın 297/1-c maddesinde, "Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri." düzenlemesine, 2. bendinde ise, "Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir." düzenlemesine yer verilmiştir.Somut olayda, davacıların üyeliği devraldıkları dava dışı M. İ.'nin kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptal edilerek kesinleşmesi ve davada üyelik tespitinin de talep edilmesi karşısında, kooperatif üyeliğinin tespiti talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi, 6100 sayılı HMK 297/2. ( HUMK’nun 389. ) maddesine aykırı olmuş ve kararın bozulması gerektirmiştir. 3) Kabule göre de; mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu hükme ve denetime elverişli değildir. Zira, dava konu aracın tazminat istenen süre içinde davacı yanca hiç çalıştırılmadığı varsayımına göre hesaplama yapılmıştır. Oysa, dava konusu edilen dönemde davacı, aracını çalıştırmış olsaydı elde edeceği net kazancı talep hakkını haiz olup, aracın başka bir işte de çalıştırılarak gelir elde edilmesi halinde, bu durum davacının haksız zenginleşmesine neden olacaktır. Bu nedenle, öncelikle aracın tazminat istenen dönem içinde başka bir işte çalıştırılarak gelir elde edilip edilmediği saptanmalı, davacılar ile aynı hatta çalışan bir ortağın ortalama brüt kazancı belirlenmeli, hesaplanan kazanç miktarından masraf ve amortisman giderleri ile saptandığı takdirde yapılan diğer işten elde edilen net gelirin düşülmesi gerekir. O halde, Mahkemece, gerekli belgeler toplandıktan sonra, şehirler ve ilçeler arası yolcu taşıma sektöründe faaliyet gösteren uzmanın da katıldığı bilirkişi kurulu oluşturulup, davalı kooperatif kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak, davacıların aracının çalıştırılmaması nedeniyle uğradığı kazanç kaybının yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde denetime elverişli bir rapor alınarak tespit edilmesi, bilirkişi raporu ile kazanç kaybının gerçek miktarının somut verilerle tam olarak saptanamaması halinde TBK'nın 50 (BK m. 42) vd. madde hükümleri uyarınca mahkemece somut olayın özellikleri gözönünde bulundurularak, takdiren hakkaniyete uygun bir miktar kazanç kaybına hükmedilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan sebeple temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının BOZULMASINA, davacının fazla yatırdığı peşin harcı ile davalılardan peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.