MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacı vekili, müvekkili ile davalı ...arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, diğer davalıların da davalı şirketin yetkilileri olduğunu, sözleşme uyarınca müvekkiline teslimi gereken 21 adet dairenin teslim edilmediğini, davalı şirketin, bunun yerine alacaklarına mahsup edilmek ve 2 daire yerine geçmek üzere müvekkiline başka bir yerde bulunan dubleks dairesini devrettiğini, ancak söz konusu daire üzerinde, davalı şirketin borcundan dolayı dava dışı... lehine ipotek bulunduğunu, müvekkilinin dairenin banka tarafından satışına engel olmak için bu borcu ödemek zorunda kaldığını ve ödedi miktarlar nispetinde ... 3. İcra Müdürlüğü'nün 2013/1786 E. sayılı dosyasında 7.600,00 TL asıl alacak, 33,73 TL işlemiş faiz, ... İcra 2. Müdürlüğü'nün 2013/3405 E. sayılı dosyasında 3.546,00 TL asıl alacak, 25,36 TL işlemiş faiz ve ... 2. İcra Müdürlüğü'nün 2013/4924 E. sayılı dosyasında 3.796,00 TL asıl alacak, 33,19 TL işlemiş faiz alacağının tahsili amacıyla davalılar hakkında icra takipleri başlattığını, davalıların icra takiplerine haksız olarak itiraz ettiklerini ileri sürerek, icra takiplerine vaki itirazların iptali ile %20 icra inkar tazminatının davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar, davaya cevap vermemiştir. Mahkemece, iddia, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacı ile davalı şirketi arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde, davacı arsa sahibine 21 adet daire teslim edileceğinin kararlaştırıldığı, ancak davalı şirketin, bu daireleri teslim edememesi üzerine, alacağına mahsuben ve 2 adet daireye yerine geçmek üzere davacıya ... İli ...'lu dubleks daireyi devrettiği, bu daire üzerinde davalı şirketin borcundan dolayı dava dışı... lehine ipotek bulunduğu, ipotek borcunun davacı tarafından ödendiği, davacının, yaptığı bu ödemelerin rücuen tahsili amacıyla davalılar hakkında ödediği miktarlar kadar ayrı ayrı icra takipleri yaptığı, ödenen bu bedellerden 01.07.2011 tarihli protokol gereğince davalı şirket ile şirket yetkilisi davalı ...'nun sorumlu olduğu, davalı ...'nun söz konusu protokolde taraf olmadığı gerekçesiyle, davanın davalılar ...ve ... yönünden kabulü ile icra takiplerine yönelik itirazların iptaline, her bir icra dosyası için %20 icra inkar tazminatının anılan davalılardan tahsiline, davalı ... hakkında açılan davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, davalı ...'nun, dava dışı....'den 25.12.2007 tarihine konut kredisi kullandığı, bu kredi sözleşmesinde davalı ... ve .... ....'nin müşterek ve müteselsil borçlu sıfatıyla yer aldığı, ayrıca kredinin teminatı olarak ... Merkez ...'lu Bağımsız Bölüm'e kredi alacaklısı banka lehine ipotek tesis edildiği, bu taşınmazın taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan ihtilaflar nedeniyle, davalılar .... ve ... ile davacı arasında yapılan 15.12.2009 tarihli protokolle davacıya verildiği, taşınmazın davacının isteği üzerine tapuda kızı ... adına tescil edildiği ve yine davalılar .... ve ... ile davacı arasında yapılan 01.07.2011 tarihli protokolde, banka konut kredisi borcunun, .... ve ... tarafından ödeneceğinin düzenlendiği hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır.Dava dışı banka konut kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağının ödenmesi amacıyla, davalılara 07.02.2013 tarihli ihtarı göndermiş olup, bu ihtar ile talep edilen konut kredisi taksitlerinin davalılar tarafından ödenmemesi üzerine, davacının talep edilen taksitleri ödediği ve yaptığı ödemelerden kaynaklanan rücu alacağının tahsili amacıyla davalılar hakkında, dava konusu icra takiplerini başlattığı anlaşılmıştır.Kaynağı gerek sözleşme, gerek haksız fiil olsun ve gerekse kanundan doğmuş olsun, borcun normal sona erme sebebi onun ifa edilmesidir. Borç, yine normal olarak borçlu tarafından ifa olunur. Ancak bu bir zaruret değildir. 6098 sayılı TBK'nın 83. maddesi hükmüne göre, borcun, bizzat borçlu tarafından ifa edilmesinde alacaklının menfaati bulunmadıkça borçlu, borcunu şahsen ifa etmekle yükümlü değildir. Borcun, borçlu tarafından değil de, üçüncü kişi tarafından ifa edilmesi halinde, hukuki netice aynıdır. Yani, üçüncü kişi tarafından yapılan ifa, alacağı kendisine nakletmeyip, tıpkı borçlunun ifası halindeki gibi borcu sona erdirir. Bununla birlikte, Borçlar Kanunumuz, sınırlı bir şekilde tespit etmiş olduğu bazı hallerde, üçüncü kişinin ifasının borcu sona erdirmeyeceği ve fakat alacaklıyı tatmin eden üçüncü kişinin, borç ilişkisinde alacaklının yerine geçeceğini kabul etmiştir. İşte, bir borç ilişkisinde alacaklının yerini, ona ifada bulunan üçüncü kişinin almasını sağlayan müesseseye "Halefiyet" denir. Diğer bir anlatımla, halefiyet (ardıllık), başkasına ait borcu ifa eden üçüncü kişinin, alacaklının yerine geçmesi demektir. Bu durumda, borç ilişkisi ifa ile birlikte sona ermemiş olduğundan, ifada bulunan üçüncü kişi alacaklının elindeki alacağı garanti eden teminatlardan da yararlanır. Bu teminatlar, bundan böyle, ifada bulunan üçüncü kişinin rücu alacağına hizmet eder. 6098 sayılı TBK'nın 127. maddesi; "Alacaklıya ifada bulunan üçüncü kişi, aşağıdaki hâllerde ifası ölçüsünde alacaklının haklarına halef olur:1. Başkasının borcu için rehnedilen bir şeyi rehinden kurtardığı ve bu şey üzerinde mülkiyet veya başka bir ayni hakkı bulunduğu takdirde.2. Alacaklıya ifada bulunan üçüncü kişinin ona halef olacağı, borçlu tarafından ifadan önce alacaklıya bildirildiği takdirde.Diğer halefiyet hâllerine ilişkin kanun hükümleri saklıdır." hükmünü içermektedir. Az yukarıda açıklandığı üzere, kanunda açıkça öngörülmediği sürece bir halefiyetin doğması mümkün değildir. Halefiyet kanununda belirtilmiş belirli durumlarda doğar. Diğer bir anlatımla, halefiyet halleri sınırlı sayıda olma (numerus clausus) kuralına bağlıdır. +Halefiyetin kanundan doğduğu iki hal TBK'nın anılan düzenlemesinde belirtilmiş ve yine bu düzenlemede diğer halefiyet hallerine ilişkin kanun hükümlerinin saklı olduğu düzenlenmiştir. Somut olay bakımından uygulama yeri bulan diğer bir halefiyet haline, TMK'nın 884. maddesinde yer verilmiştir. Buna göre; "Borçtan şahsen sorumlu olmayan rehinli taşınmaz maliki, borçluya ait koşullar içinde borcu ödeyerek taşınmazın üzerindeki ipoteğin kaldırılmasını isteyebilir. Alacak, borcu ödeyen malike geçer." Anılan yasal düzenleme uyarınca, ipoteğin teminat altına aldığı borcun, borçtan şahsen sorumlu olmayan malik tarafından ödenmesi halinde, alacak borcu ödeyen malike geçer. Borcu ödeyen malik bu durumda, borç ilişkisinde alacaklının yerine almakta ve alacağa bağlı tüm fer'i haklar ve bu arada alacağı güvence altına alan tüm teminatlar ödemede bulunan malike geçmektedir. Mahkemece, 01.07.2011 tarihli protokolde ...'nun taraf olmadığı gerekçesiyle, adı geçen yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de, bu hususun, davacının adı geçene yönelik halefiyete dayalı rücu alacağından feragat ettiği anlamına gelmeyeceği, öte yandan, protokolün imzalandığı tarih itibariyle de rücu alacağının henüz doğmadığı anlaşılmıştır.Bu durumda, mahkemece, taşınmazın yeni maliki davacının ipotek ile teminat altına alınmış, konut kredisi borcunu dava dışı bankaya ödemekle, borç ilişkisinde, dava dışı bankanın yerini aldığı, alacağın, asıl alacak, fer'ileri ve güvenceleri ile birlikte ödeme yaptığı miktar kadar davacıya geçtiği, davacının asıl borçlu ... ile birlikte müşterek ve müteselsil borçlular .... ve ...'na da rücu edebileceği, adı geçenlerin kredi sözleşmesindeki koşullarla davacıya karşı, ödeme yapılan miktarlar kadar sorumlu oldukları, bu itibarla, davanın, davalı ... yönünden de kabulüne karar verilmesi gerektiği halde, yangılı gerekçeye dayalı olarak adı geçen davalı yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.