Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 8193 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 2944 - Esas Yıl 2015





T.C.YARGITAY23. Hukuk DairesiMAHKEMESİ : Ankara ... Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacı vekili, taraflar arasında muhtelif tarihlerde imzalanan sözleşmeler kapsamında 2008-2011 yılları arasında davalının ... Şubesi ve bağlı işyerlerinin özel güvenlik hizmet işinin müvekkili şirket tarafından yapıldığını, hizmet ifası aşamasında 2008-2011 yılları arasında her ay düzenlenen hak edişlerden davalı idare tarafından kesintiler yapıldığını, kesintilerin 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 81/1-ı maddesine dayandırıldığını, oysa anılan madde ile sigorta primlerini düzenli ödeyen ve sigortasız işçi çalıştırmayan işverenleri teşvik etmek amacıyla, belirtilen vasıfları haiz işverenlerin sigorta prim oranının % 5'lik kısmının hazinece karşılanmasının amaçlandığını, davalı idare tarafından yapılan kesintinin yasal düzenlemeye ve yasal düzenlemenin amacına aykırı olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL'nin temerrüt tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini dava ve talep etmiş, ıslah yoluyla talebini 39.138,71 TL'ye artırmıştır.Davalı vekili, ticaret şirketlerinin yaptığı her işin ticari iş olduğunu, taraflardan biri için ticari iş sayılan sözleşmenin diğer taraf içinde ticari sözleşme olduğunu, davada Ticaret Mahkemesinin görevli olduğunu, davacının kesinti toplamını elinde bulunan hak ediş faturalarından hesaplayabileceğini, bu nedenle belirsiz alacak davası açılmasının usul hükümlerine aykırı olduğunu, esas yönünden müvekkili idare tarafından yasal düzenleme ve Kamu İhale Genel Tebliği hükümleri gereğince işlem yapıldığını, yapılan işlemin 4734 ve 4735 sayılı Kanun'lar, Bakanlar Kurulu Kararı, Tebliğ ve davacı şirket ile yapılan sözleşme hükümlerine uygun olduğunu, talebin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; hazine tarafından yardım yapılabilmesinin şarta bağlandığı, özel sektör işvereninin yardımdan yararlanabilmesi için aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süre içerisinde vermiş olmasının gerektiği, davalı tarafından yüklenici davacı şirketin sözleşmeye konu işlerle ilgili olarak bu ön şartın yerine getirilmediğini iddia etmediği, bu yönde dosya kapsamında bilgi/belgenin de mevcut olmadığı, sonuç olarak taraflar arasında akdedilen sözleşmeler ile yüklenilen işlerin sözleşme ile belirlenen tarihler arasında davacı şirket tarafından ifa edildiğinin taraflar arasında çekişmesiz olduğu, ifa edilen hizmet nedeniyle yüklenici davacı şirketin hak edişlerinden 5510 sayılı Kanun'un 81/1-ı maddesine dayanılarak yapılan kesinti toplamının 39.138,71 TL olarak hesaplandığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile, 5.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren, 34.138,71 TL'nin 19.01.2015 ıslah tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.1- Dava, taraflar arasında hizmet alım sözleşmesi uyarınca davacı hak edişlerinden yapılan kesintilerin tahsili istemine ilişkindir. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK'nın 16/1. (6762 sayılı TTK'nın 18/1.) maddesinde "Ticaret şirketleriyle amacına varmak için ticari bir işletme işleten vakıflar, dernekler, kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere Devlet İl Özel İdaresi, Belediye ve Köy ile diğer kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar da tacir sayılır" hükmüne yer verilmiştir. Bu madde hükmünde sözü edilen kurum ve kuruluşların "kamu iktisadi kuruluşu" ve "kamu iktisadi teşebbüsü" olduğu kabul edilmektedir. 233 sayılı KHK'nın 2/1. maddesinde, kamu iktisadi teşebbüsleri deyiminin, yukarıda anıldığı gibi iktisadi devlet teşekkülleri ve kamu iktisadi kuruluşunun ortak adı olduğu ifade edilmiştir. Tüzel kişiliğe sahip olarak kurulan (KHK 233 md.4/1) bu teşebbüsler 233 sayılı KHK ile saklı tutulan konular dışında özel hukuk hükümlerine tabidir (K.H.K. 233 md. 4/2). Bunlar belli ölçüde de olsa da mali açıdan özerk kuruluşlar olup, Genel Muhasebe Kanunu, Devlet İhale Kanunu ve Sayıştay'ın denetimine bağlı değildir (K.H.K. 233 m.4/3). Kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sıfatını kazanması için iki şarttan birinin yerine getirilmesi yeterlidir. Buna göre, 1- Kuruluş Kanunları uyarınca özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek veya 2- Ticari şekilde işletilmek üzere kurulmak gerekir.233 sayılı KHK, 6102 sayılı TTK'nın 16/1. (6762 sayılı TTK'nın 18/1.) maddesine uygun düzenlemeler getirmiştir. 233 sayılı KHK'nın 4/2. maddesine göre kamu iktisadi teşebbüsleri, 233 sayılı KHK'de belirtilen konular dışında özel hukuk hükümlerine bağlıdır. Bir kamu iktisadi teşebbüsünün tacir sayılabilmesi için ticari şekilde işletilmek üzere kurulması da yeterlidir. Zira, TTK'nın 16/1. maddesi iki şartı birlikte aramamakta kendi kuruluş kanunları (ana statüleri) gereğince özel hukuk hükümlerine göre yönetilmek cümlesinden sonra "veya" eki getirilerek "ticari şekilde işletilmek üzere kurulan" kurum ve kuruluşların da tacir sayılacağını belirtmektedir. Öğretide baskın görüş de bu doğrultudadır. (Bkz.Ali Bozer "Sosyal Sigortalar Kurumunun Tacir Sıfatı" Batıder, 1962, C.l, S.4 sh:576, Karayalçın, Ticari İşletme sh:209, Naci Kınacıoğlu, Necdet Özdemir Türk Ticaret Hukuku Başlangıç Hükümleri 5. Bası Ank.1984, Öcal, Akar, TTK.18/l maddesinin uygulanması hakkında bazı Düşünceler, Esader, 1975 S.l Sh:238, Prof.Dr.Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku 4. Baskı Sh:118 vd. Yrd. Doç. Dr. H. Ercüment Erdem, KİT'lerin Tacir sıfatı 1992 sh. 49-53 vd.)Ticari işletme, 6102 sayılı TTK'nın 11/1. maddesinde, "Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan, faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir." şeklinde tanımlanmıştır.233 sayılı KHK'nın 2/3. maddesinde kamu iktisadi kuruluşları tarif edilirken, kendilerine verilen görev ve kamu hizmetlerini, ekonomik ve sosyal gereklere uygun olarak verimlilik ilkesi doğrultusunda yürütecekleri açıklanmıştır. Kamu iktisadi kuruluşları, tekel mahiyetinde hizmet üretmek ve pazarlamak amacıyla (KHK md.2/3) kuruldukları için üretim ve pazarlama faaliyetleri sırasında kâr elde edecekleri açıktır. Nitekim, 233 sayılı KHK'nın 35/3. maddesinde "Bakanlar Kurulu'nca tespit olunan fiyatlar maliyetlerin altında bulunduğu takdirde, zarar ile birlikte, mahrum kalınan kâr ait olduğu veya ait olduğu yılı izleyen yılın genel bütçesine konulacak ödenekle karşılanır. Mahrum kalınan kâr miktarı, mal ve hizmetin satış maliyeti üzerinden % .... kâr payı tahakkuk ettirilerek belirlenir" hükmüne yer verilmiştir. Bu kamu iktisadi kuruluşlarının hususi hukuk hükümlerine tabi olacakları hükmü yanında, bunların iktisadi devlet teşebbüsleri gibi mal ve hizmet pazarlarken sosyal amaç yanında verimlilik ilkesi doğrultusunda kâr amaçladıkları açıktır. Bu durumda hizmet ve faaliyet sırasında ticari şirketlerin amacı olan verimlilik ilkesi doğrultusunda çalışan, işlerinin hacim ve mahiyeti itibariyle ticari muhasebe tutan, ticari müessese şeklinde çalışan kamu iktisadi kuruluşlarının bu faaliyetleri nedeniyle tacir sayılmaları gerekir. Nitekim Yargıtay ... HD'nin .... tarih ve ... E., ... K. sayılı kararında bu teşebbüsler tacir sayılmıştır.Somut olayda, davalı .....i'nin ... tarih ve ... sayılı Resmi Gazete 'de yayımlanan anastatüsünün ''Hukuki Bünye'' başlıklı 3. maddesinde;"1-Bu Anastatü ile teşkil olunan Toprak Mahsulleri Ofisi, tüzel kişiliğe sahip, faaliyetlerinde özerk ve sorumluluğu sermayesiyle sınırlı bir İktisadi Devlet Teşekkülü'dür.2-Teşekkül, K.H.K. ve bu Anastatü hükümleri saklı kalmak üzere özel hukuk hükümlerine tâbidir.3-Teşekkül Genel Muhasebe Kanunu ile Devlet İhale Kanunu hükümlerine ve Sayıştay’ın denetimine tabi değildir.'' hükmünün yer aldığı görülmektedir.233 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 2/1. maddesi uyarınca ise "teşebbüs" olarak adlandırılan Kamu İktisadi Kuruluşları, aynı Kararname'nin 4/2. maddesi uyarınca söz konusu kanun hükmünde kararname ile saklı tutulan haller dışında özel hukuk hükümlerine tabidir. Bir bağlamda, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK'nın 16/1. (6762 sayılı TTK'nın 18/1.) maddesi uyarınca, kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümleri dairesinde yönetilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere kamu tüzel kişileri tarafından kurulan kurum ve kuruluşlar tacir sayılır. Bu durumda davalı ... tacir konumunda olduğu gibi, davacı da limited şirket niteliğinde özel hukuk tüzel kişisidir.6100 sayılı HMK'nın 1. maddesindeki göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğu hükmü ile HUMK'nın 428/2. maddesinin mahkemenin görevli olmamasının mutlak bozma nedeni olduğuna ilişkin hükmü karşısında, görev hususu somut olayda olduğu gibi, açıkça temyize gelmese dahi temyiz mahkemesince re'sen gözetilmelidir.6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi iken 6335 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir. Somut olayda, dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 sayılı TTK'nın 4. maddesi uyarınca, bu hükümde sayılan mutlak ticari davaların yanısıra her iki tarafın da ../ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Mezkur Yasa'nın 5/1. maddesi uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine ve tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkeleri tüm ticari davalara bakmakla görevlidir. Bu durumda mahkemece, tarafların tacir oldukları ve TTK'nın 4. maddesi uyarınca davanın nispi ticari dava olduğu, buna göre de ticaret mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, HMK'nın 114/1-c, 115/2. maddesi uyarınca davanın mahkemenin görevine ilişkin dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken, 13.11.2014 tarihli ön inceleme duruşmasında davalının görev itirazlarının reddiyle uyuşmazlığın esası hakkında hüküm tesis edilmesi doğru olmamıştır. 2- Bozma nedenine göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün re'sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.12.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.