MAHKEMESİ : Ankara 9. Asliye Ticaret MahkemesiTARİHİ : 17/01/2014NUMARASI : 2013/630-2014/15Taraflar arasındaki alacak davalarının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı-karşı davacı vekilince duruşmalı, davacı-karşı davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı-karşı davacı vekili avukat O.B. K. ile davacı-karşı davalı vekili avukat F. K.ve davacı-karşı davalı kooperatif başkanı M. B, gelmiş olduğundan duruşmaya başlanarak hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve davalı karşı davacı vekilinin temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - KARAR -Davacı vekili, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin davalı tarafça haksız olarak feshedildiğini ileri sürerek, sözleşmede belirlenen imalat bedelinin ve mahrum kaldığı kârın tahsilini; karşı davada arsa sahibi vekili, gecikme tazminatı ve inşaatın sürüncemede kalması dolayısıyla maliyetin artması nedeniyle oluşan zararının tahsilini talep ve dava etmişlerdir.Mahkemece, alınan bilirkişi raporu ve dosya kapsamından asıl davanın kısmen kabulü ile imalat bedelinin tahsiline, karşı davanın, sözleşmenin uygulanması aşamasında proje değişikliği nedeniyle işin uzadığı gerekçesiyle, reddine karar verilmiştir.Karar, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir. 1) Katılma yolu ile mahkeme kararını temyiz eden davacı- karşı davalı vekiline, davalı tarafın temyiz dilekçesi 06.03.2014 günü tebliğ edildiği halde, temyiz dilekçesi, HUMK'nın 433/2. maddesindeki yasal 10 günlük süreden sonra, 20.03.2014 tarihinde verilmiştir. Süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında, mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün 1983/3 esas 1990/4 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, Yargıtay tarafından da karar verileceği kabul edilmiş olmakla, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi gerekmiştir.2) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle ileri sürülen temyiz nedenlerine göre davalı-karşı davacı arsa sahibi vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.3) Taraflar arasında 17.03.2004 günlü adi yazılı, hukuki niteliği ve kapsamı itibariyle arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiği çekişmesizdir. Anılan sözleşme, TBK'nın 237.,TMK'nın 706., Tapu Kanunu'nun 26., Noterlik Kanunu'nun 60. maddeleri gereğince resmi şekle uygun yapılmadığından geçersizdir. Bu itibarla, taraflar, varsa, sadece birbirlerinin malvarlıklarına kazandırdıkları değerlerin iadesini isteyebilir. Mevcut davada da, hüküm altına alınan miktar, hesaplanan imalat bedeline ilişkin olup; davalı taraf esas itibariyle imalat bedelinin hatalı şekilde hesap edildiğini ileri sürmektedir. Davadan önce, davalı-karşı davacı arsa sahibince, Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2004/293 Değişik iş sayılı dosyasında, imalat bedeli 119.643,06 TL. olarak hesaplanmış,davacı yüklenici vekili, 23.01.2013 günlü duruşmada, davalı yanca yaptırılan bu tespiti kabul ederek, tutanağı imzalamıştır. Şu halde, açıklanan bu kabul karşısında,belirtilen bedeli aşacak şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olmuştur.Bunun yanında, sözleşme nedeniyle, davacıya yapılan ödemenin 14.000,00 TL olduğu, davacı tarafın kabulündedir. Ne var ki, davalı vekilince, 19.01.2012 tarihinde verilen dilekçe ekinde, ödenen 14.000,00 TL dışında, 2500.00 TL daha ödeme yapıldığına dair dosyaya, 15.07.2004 günlü tutanak ibraz edilmiş, mahkemece, davacı tarafa, bu tutanağa karşı diyecekleri sorulmamış ve bu savunma üzerinde değerlendirme yapılmadan sonuca varılmıştır. Ödeme iddiası, yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilen ve hatta mahkemece resen dikkate alınması gereken bir husustur. Bu itibarla, açıklanan bu durum üzerinde durulmadan karar verilmesi de hatalı olmuştur.Son olarak, taraflar arasındaki ilişki, imalat işine ilişkin olmakla, davacının, 3095 sayılı yasanın 2. maddesi uyarınca, avans faizi istemesi mümkün ise de, davacı vekili, dilekçelerinde, talep ettiği alacağına, açıkça ticari faiz uygulanmasını istemiştir.3095 sayılı yasanın 1. maddesinde, Türk Ticaret Kanunu'na göre faiz ödenmesi gereken hallerde de, yasal faiz uygulanması öngörülmüş olup, mahkemece de, HMK'nın 26. maddesi gereğince, taleple bağlı kalınarak,yasal faize hükmedilmesi gerekirken, talebin aşılarak avans faizine karar verilmesi doğru olmamıştır.Açıklanan sebeplerle,mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı-karşı davalı vekilinin temyiz isteminin süreden reddine, (2) numaralı bent uyarıca davalı-karşı davacı arsa sahibi vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı-karşı davacı arsa sahibi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının BOZULMASINA, taraflardan peşin alınan harçların istek halinde iadelerine, 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacı-karşı davalıdan alınarak, Yargıtay duruşmasında vekille temsil olunan davalı-karşı davacıya verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.