MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla)Davacının açmış olduğu iflasın ertelenmesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde müdahiller .... vekili, .... vekili, .... vekili, .... vekili, .... vekili, .... vekili, .... vekili ile ... vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacı vekili müvekkilinin uzun zamandır gıda sektöründe faaliyet gösterdiğini, bakliyat eleme, paketleme, satış ve ihracı ile uğraştığını; yeni kredi almakta zorlanınca ekonomik darboğaza girdiğini ve borca batık hale geldiğini; özellikle ...,...,...,...' tan olan alacaklarının tahsilinde güçlükler yaşadığını; ortaklarının kişisel mallarının satışından elde edilecek gelirin şirket borçlarının ödenmesine tahsis edilmesi, alacak tahsili, yıllık ciro ve kârlılığı arttırma, ara verilmiş olan faaliyete devam edilmesi ve şirkete ait atıl taşınmazların nakde çevrilmesi suretiyle borca batıklıktan kurtulabileceğini ileri sürerek, iflasın bir yıl süreyle ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, iddia, müdahil beyanları, kayyım ve bilirkişi raporları ile tüm dosya kapsamına göre şirketin borca batık durumda olduğu, ciddi ve inandırıcı görülen iyileştirme projesi çerçevesinde faaliyetine devam etmesi suretiyle borca batıklıktan çıkabileceği kanaatiyle iflasın bir yıl süreyle ertelenmesine karar verilmiştir. Kararı, müdahiller .... vekili, .... vekili, .... vekili, .... vekili, .... vekili, .... vekili, .... vekili ile ... vekili temyiz etmiştir. 1- İflasın ertelenmesini isteyen kooperatif ve sermaye şirketlerinin borca batık durumda bulunması (bir diğer ifade ile varlıklarının rayiç değerlerinin borçlarını karşılayamaması), fevkalade mühletten yararlanmamış olması ve sunacakları iyileştirme projesi kapsamında mali durumlarının ıslahının imkân dâhilinde görülmesi gerekir (İİK.m.179). Gerek borca batıklığın ve gerek iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığının tesbiti özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden bu değerlendirmelerin yapılması için bilirkişi görüşüne başvurulmalıdır (HMK.m.266). Hâkim de bu raporla o konudaki özel ve teknik bilgi ihtiyacını giderebilmeli ve raporun hukuka uygunluğunu denetlemelidir. Projenin ciddi ve inandırıcılığı öncelikle ve özellikle sermaye ve/veya kârlılığın ne şekilde arttırılacağı ve borca batıklıktan kurtulmanın ne şekilde sağlanacağı somut, belgelere dayalı ve gerçekçi bilgi ve öngörülerden yola çıkılarak tesbit edilmeli, diğer proje unsurları için de bilimsel veriler değerlendirilmelidir. Davacı şirketin borca batık durumda bulunduğu kabul edilmiş ise de ortaklara yüksek tutarda avans verildiğine ilişkin itirazların, bu belirlemeye etkisi üzerinde yeterince durulmaması hatalıdır. Diğer taraftan Türk Ticaret Kanunu'nun 376. maddesinde belirtilen varlıkların satış değerinden kasıt, satışı mümkün aktif kalemleridir; satışı mümkün olmayan amortisman gibi aktif kalemlerinin varlık kapsamında değerlendirilmesi de hatalıdır.Öte yandan davacı tarafından sunulan iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığı ortadadır. Her şeyden önce projede somut bir veri ve hedef sunulmamıştır. Çatışma halindeki ülkelerden kısa vadede ve yüksek meblağdaki alacakların tahsil kabiliyetinin bulunduğu öngörüsü de gerçekçi değildir. Ortakların taşınmazlarının taahhüdü resmi şekilde yapılmadığından ortakları bağlayıcı nitelikte sayılamaz (Tapu Kanunu m.26); kaldı ki bu vaadler herhangi bir vadeye bağlanmadığı gibi aksine davranış için de bir müeyyide öngörülmemiştir. Gerek iyileştirme projesinde ve gerek alınan raporda işçilere borç bulunmadığı belirtilmesine rağmen bilançoda 20.196,61 TL işçi borcu bulunduğu da sabittir. Son olarak davacının kısa bir süre önce konkordato teklif ettiği ve konkordatonun tasdiki talebinin reddedildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. İcra ve İflâs Kanunu'nun 301 inci maddesine göre davacının derhal iflasına karar verilebilmesi için aranan koşul oluştuğundan, bu aşamada açılan iflasın ertelenmesi davasının daha ziyade iflastan korunma maksadına dayalı olduğu da gözden kaçırılmamalıdır. Bu durumda mahkemece projenin ciddi ve inandırıcı olmadığı dikkate alınarak, davacı şirketin borca batıklık durumunun tereddüde yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi ve itirazların giderilmesi noktasında somut verilere dayalı, teknik, denetime elverişli ve detaylı bir inceleme için, dosyanın oluşturulacak uzman bir heyete tevdii ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması ve varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmek gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirmelerle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. 2- Mahkemece "hüküm" fıkrasının (2) numaralı bendinde yargılama aşamasında verilen tedbirlerin tamamı kaldırılmış olduğundan, müdahillerin bu tedbirlere ilişkin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. Ancak, aynı fıkranın (a) ve (b) alt bentlerinde işleyecek faizlerin teminatlandırılmamasına rağmen rehinli malların satışının engellenmiş olması; (d) alt bendinde maddi hukuka ilişkin bulunan hapis ve sair rehin haklarının kullanılmasını engelleyecek şekilde banka hesaplarına bankalarca bloke konulmasının engellenmesi, (e) alt bendinde takip yasakları nedeniyle haciz koyma imkanından yoksun bırakılmış alacaklıların aleyhine olmak ve infazının denetlenmesine imkan tanınmamamk kaydıyla satış ve dağıtım yapılmasına izin verilmesi ve bu haliyle alacaklılar arasında eşitlik ilkesinin zedelenmesi doğru değildir. 3- İflasın ertelenmesi süresi dolduğunda davacının borca batıklık durumunun yeninden ve re'sen incelenmesi gerekeceğinden gider avansının ve aşamalarda iflasa karar verilebileceğinden (İİK.m.179/b) iflas avansının iadesine karar verilmesi de bozmayı gerektirmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, yerel mahkeme kararının BOZULMASINA, peşin alınan harçların istek halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.