Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7534 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 627 - Esas Yıl 2015





MAHKEMESİ : Asliye Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 27.02.2012 tarihinde davalı şirketin ihracata yönelik devlet desteklerinden faydalanması için genel danışmanlık hizmet sözleşmesi imzalandığını, iş bedelinin 3.500 USD + KDV olarak belirlendiğini, ödemenin 02.03.2012 tarihinde banka havalesiyle yapılmasının kararlaştırıldığını, sözleşmenin yürürlüğe girmesi sonrasında davacının 28.02.2012 tarihli ve ....sıra numaralı faturayı düzenleyip davalıya gönderdiğini, davacı çalışanlarının sözleşme gereği 02.03.2012 tarihinde şirkete bizzat giderek ihracata yönelik stratejik plan harcamaları ile ilgili toplantı yaptığını, bilgi ve deneyimlerini aktardığını, davalı şirketin Almanya'da depo açmak düşüncesi olduğunu, bu konuda yardımcı olunduğunu, ayrıca ....paylaşım sitesine ulaşım için kullanıcı adı ve şifresi oluşturularak davalının yararlanmasının sağlandığını, ekte sunulan elektronik posta yazışma örneklerinden anlaşılacağı üzere davalı şirket yetkilileri ile yazışma yapılarak gerekli bilgilerin aktarıldığını, gerekli bilgi akışı sağlandıktan ve müvekkilin edimini önemli ölçüde yerine getirdikten sonra davalı şirket tarafından faturaya itiraz edildiğini, faturaya itiraz tarihinin 06.03.2012 olarak görülmesine rağmen faturaya itiraz süresinin geçtiğini ve faturanın kesinleştiğini, davalının hizmeti aldıktan sonra borçtan kurtulmaya çalıştığını, icra takibinden sonra da sözleşmedeki imzayı inkâra kalkıştıklarını, sözleşmenin geçerli olduğunu, davalı şirket genel müdür yardımcısı ....imzalı firma bilgileri formundan da anlaşılacağı üzere yönetici kademesi ve altında çalışanları bulunan büyük ölçekli bir firma olduğunu, toplantı taleplerinin ve toplantı tutanaklarının şirket çalışanları tarafından imzalandığını, yine faturaya itiraz yazısının davalı şirket genel müdürü tarafından imzalandığını, dolayısıyla sözleşmenin davalı şirket tarafından benimsenmiş olduğunu, yine şirket genel müdür yardımcısınca sözleşmenin hayata geçtiğini gösteren kaşeli ve imzalı bilgi formu ile davacı şirket çalışanlarının bağlantı kurabileceği kişilerin iletişim bilgilerinin verildiğini, davalı şirketin sözleşme uyarınca hizmeti almış olduğunu, faturaya süresinde itiraz etmediğini, alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptaline ve % 40 oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, faturaya itiraz süresine ilişkin olarak davacı tarafın beyanlarının doğru olmadığını, fatura itiraz tarihinin ekte sunulan posta alındısından da anlaşılacağı üzere 05.03.2012 tarihi olduğunu, davacının iddialarının asılsız olduğunu, sözleşme tarafı olarak müvekkili şirketin kabul edilmesinin mümkün olmadığını, çünkü imza sirküleri incelendiğinde bu imzanın şirket yetkililerine ait olmadığının açıkça görüleceğini, davacı şirket çalışanları tarafından gerçek dışı telkinlerle sözleşme olmadığı ve herhangi bir bağlayıcılığı olmadığı söylenerek davalı şirket çalışanlarına imza attırıldığını, sözleşmenin bu hali ile hükümsüz olduğunu, yine davacının iddialarının aksine davalı şirketin davacıdan herhangi bir hizmet almadığını, yapılan görüşmelerin tamamının ön görüşme niteliğindeki birkaç küçük biraraya gelmeden ibaret olduğunu, davacının almış olduğu teşvik incelendiğinde daha önceki yıllarda da bu konuda teşvikler aldığını, konu hakkında bilgi sahibi olduğu hususlarının anlaşılacağını, ....adlı siteye giriş için gerekli olan şifrenin, müvekkilinin hiçbir talebi olmadan davacının inisiyatifiyle açıldığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulduğu, davacının ifayla ilgili olarak sunduğu kanıtların e-posta yazışmaları, toplantı tutanakları, bu toplantılarda düzenlenen ihracata yönelik stratejik plan harcamalarına ilişkin tablolar olduğu, sözleşmenin incelenmesinden davacının bilgilendirme dışında ihracata yönelik stratejik harcama planına uygun olarak müşterinin devlet hibe desteklerinden faydalanabilmesi için devlet desteklerinin başvurusunu yapmadığı, başvuru işlemlerini takip etmediği, davacının bu edimleri yerine getirdiğini kanıtlayamadığı, sadece toplantı yapılıp bilgi verilmiş olmasının ücrete hak kazanmak için yeterli görülmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.2- Dava, taraflar arasındaki 27.02.2012 tarihli sözleşme uyarınca ödenmeyen hizmet bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.Davalı tarafça, 27.02.2012 tarihli sözleşmenin davalı şirketin yetkilileri tarafından imzalanmadığı ve bu nedenle herhangi bir bağlayıcılığı olmadığı savunulmuş ise de, mahkemece, tarafların arasındaki sözleşme ilişkisinin kurulduğu kabul edilerek davacının edimlerini ifa edip etmediği araştırılmış, davalı tarafça mahkeme hükmü gerekçe yönünden temyiz edilmediğinden 27.02.2012 tarihli sözleşmenin davalıyı bağlayıcı olduğu hususu kabul edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 3. maddesinde, sözleşmenin kapsamı düzenlenmiş olup, davacının sözleşme kapsamında yapacağı işler açıklanmış, 4-1. maddesinde sözleşmenin bir yıl olduğu belirtilmiş, hizmet bedeli başlıklı 5. maddesinde, ''02.03.2012 tarihinde eft/havale ile ödeme yapılacaktır'' hükmü kabul edilmiştir. Buna göre 27.02.2012 tarihli sözleşmede 02.03.2012 tarihinde ödenmesi kararlaştırılan hizmet bedelinin peşin ödeme niteliğinde olacağının taraflarca kabul edildiği açıktır. Davalı tarafça peşin olarak ödenmesi gereken hizmet bedeli ödenmeyip, 06.03.2012 tarihinde sözleşme feshedildiğinden davalı sözleşmenin feshinde haksızdır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK'nın "Ücret İsteme Hakkı" başlıklı 20. maddesi, '' Tacir olan veya olmayan bir kişiye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, uygun bir ücret isteyebilir. Ayrıca, tacir, verdiği avanslar ve yaptığı giderler için, ödeme tarihinden itibaren faize hak kazanır. '' hükmünü içermektedir.6100 sayılı HMK'nın 266/1. maddesi "Mahkeme, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir" hükmünü içermektedir. Aynı Kanun'un 282. maddesinde belirtilen bilirkişinin oy ve görüşünün hakimi bağlamayacağı ve hakimin bilirkişi raporunu serbestçe takdir edeceği yönündeki hüküm, HMK'nın 281. madde hükmü karşısında hakim bilirkişi raporunu yeter derecede kanaat verici bulmazsa bilirkişiden ek rapor ya da sözlü açıklama alabileceği veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabileceği şeklinde anlaşılmalıdır. Yoksa, hakimin bir kez bilirkişi incelemesine karar verildikten sonra bundan dönerek uyuşmazlığın çözümünün hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki ve mesleki bilgi ile çözümlenebileceği kabul edilemez. Kaldı ki, somut uyuşmazlık, çözümünde bilirkişinin rey ve mütalaasına başvurulmasını zorunlu kılar niteliktedir. Bu durumda mahkemece, sözleşme tarihi ile fesih tarihi arasında davacı tarafça sözleşme kapsamında bazı işlerin davalı yararına yapıldığı ileri sürüldüğünden ve bilirkişi raporuna, hizmetin kısmen yerine getirildiğine ilişkin itirazda bulunulduğundan, bu itirazı cevaplandıran, denetime elverişli bir raporun, yapıldığı iddia edilen hizmetin niteliğine ve kapsamına uygun olarak konusunda uzman bilirkişiden alınıp, varsa verilen hizmet bedelinin ve yapılan masrafların emsal hizmetlere göre piyasa rayici de gözetilerek belirlenmesi ve hüküm altına alınması gerekirken, itirazların teknik ve özel bilgi ile çözümlenebileceği ve bilirkişi incelemesini gerektirdiği ve esasen mahkemece konunun özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerden olduğunun kabulü ile bilirkişi incelemesine de başvurulduğu halde itirazların hukuki nitelikte olduğu ve mahkemece değerlendirileceği son oturumda belirtilerek, itiraz hakkında rapor alınmaması suretiyle yazılı şekilde eksik incelemeye ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazların kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 23.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.