MAHKEMESİ : Edirne 1. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 24/10/2013NUMARASI : 2011/321-2013/499Taraflar arasındaki karşılıklı tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı Asıl ve karşı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl davacı vekili ile karşı davada taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -K A R A R-Asıl davada davacı vekili, müvekkili ile davalı yüklenici arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını, davalının sözleşmede kararlaştırılan sürede inşaatı müvekkillerine teslim etmediğini ve inşaatta eksik ve ayıplı işler bulunduğunu, ayrıca bazı imalatların projeye aykırı yapıldığını, bu imalatların neler olduğunun ve bedelinin Edirne 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2011/87 sayılı Değişik iş sayılı dosyasında tespit edildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla eksik ve ayıplı işler sebebiyle değer kaybı bedeli olarak 250.000,00 TL, gecikme tazminatı olarak 7.500 USD karşılığı 13.481,23 TL ile anılan tespit dosyasında yapılan tespit gideri 7.190,80 TL toplamı 270.672,05 TL'nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Asıl davada davalı vekili, müvekkilinin inşaatı tam ve eksiksiz olarak bitirdiğini, binada eksik ve ayıplı imalatlar bulunmadığını, bu hususun TUS raporunda açıkça belirtildiğini, yapı kullanma izin belgesinin alındığını, sözleşmeye göre, davacının eksik ve hatalı gördüğü imalatları yapı kullanma izin belgesi alınmadan önce yazılı olarak müvekkiline bildirmesi gerektiğini ancak herhangi bir bildirim yapılmadığını, iskân ruhsatının geç alınmasına davacı şirket yetkilisinin eşinin, sözleşmeden farklı ve sözleşmede olmayan imalatların yapılmasını istemesi ve bunların yapılmasının sebep olduğunu savunarak, asıl davanın reddini istemiş; karşı davasında, arsa sahibi tarafından bedelinin ödeneceğinin taahhüt edilmesi üzerine müvekkilinin binada fazla imalatlar yaptığını ancak davacı şirketin fazla imalatların bedelini ödemediğini ileri sürerek, şimdilik 50.000,00 TL fazla imalat bedelinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Karşı davada davalı vekili, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, ve tüm dosya kapsamına göre; davacı şirket adına yetkilisi A. E. sözleşmeyi imzaladığı, sözleşme gereği yetkili olan ve aynı zamanda işin teknik uygulama sorumlusu olan A. E. gözetiminde ve onun talimatları ile inşaatın yapılıp tamamlandığı, bu kişinin 29.06.2011 tarihinde mimarlar Odası Edirne Temsilciliği'ne ve Edirne Belediyesi'ne verdiği yazıda, yapılan inşaatın tüm kontrol ve sorumluluğunun kendisine ait olduğu ve inşaatın mimari projelerine uygun olduğunu kabul ettiği ve söz konusu bağımsız bölüme yapı kullanma izin belgesi verilmesinde sakınca olmadığının belirtildiği, böylelikle dava konusu inşaatın yapı kullanma izin belgesinin alınması ile inşaatın teslim edilmiş kabul edildiği, davacı şirket adına yetkili A. E. talebi ve talimatı üzerine dairelerdeki ve dükkanlardaki işlerde değişiklikler yapıldığı, davalının sözleşmeye aykırı hareket etmeyip davacı şirket adına yetkili TUS temsilcisinin yaptığı değişikleri yerine getirdiği, dolayısıyla dava konusu daire ve dükkanlarda eksik iş bulunmadığı gerekçesiyle, asıl davanın reddine; karşı davacı yüklenicinin sadece arsa sahibi davalı şirkete ait bağımsız bölümlere fazla iş yaptığını ispatlaması halinde bunların bedellerinin nazara alınması gerektiği, kendi bağımsız bölümlerine aynı imalatları yapması halinde talepte bulunamayacağı, ancak karşı davacının projede olmayan fazla iş yaptığını ispatlayamadığı gerekçesiyle, karşı davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, asıl davacı vekili ile karşı davada taraf vekilleri temyiz etmiştir. 1) Asıl davada davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden; Asıl dava, taraflar arasında yapılan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı gecikme tazminatı ile inşaatın eksik ve ayıplı imal edilmesi sebebiyle bağımsız bölümlerde meydana gelen değer kaybının tahsili istemine ilişkindir.Dosya kapsamından, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesini davacı arsa sahibi adına imzalayan A. E. aynı zamanda işin teknik uygulama sorumlusu olduğu anlaşılmış olup, mahkemece bu kişinin 29.06.2011 tarihinde Mimarlar Odası'na ve Belediye Başkanlığı'na teknik uygulama sorumlusu sıfatıyla A Blok 1. Kat 1 Nolu daire'ye iskân raporu verilmesi için yazdığı yazıdaki ''yapılan inşaatın tüm kontrol ve sorumluluğu tarafıma ait olmak üzere mimari projeye uygunluğunu kabul eder ve söz konusu bağımsız bölüme yapı kullanma izni verilmesinde tarafımdan bir sakınca olmadığını beyan ederim'' açıklaması esas alınarak inşaatta eksik ve ayıplı iş bulunmadığı sonucuna varılmıştır.Taraflar arasındaki sözleşmenin 1. maddesinde, inşaatın mimari proje ve teknik şartlara ve sözleşme hükümlerine göre inşaat standartlarına uygun tam ve mükemmel olarak belirtilen süre içinde yapılıp bitirilmesi ve yapı kullanma izin belgesinin alınması kararlaştırılmış, 5. maddesinde, arsa sahibine ait dükkanların ve A Blok dairelerinin inşaat ruhsatının alımından itibaren 20 ay içinde tamamlanıp, yapı kullanma izin belgesinin alınması hüküm altına alınmıştır. Davacı tarafça dava dilekçesinde, ayrıntılı olarak belirtilen eksik ve ayıplı işlerden dolayı dairelerde meydana gelen değer kaybı istenmiş, mahkemece, 5 ayrı bilirkişiden inşaattaki eksik ve ayıplı imalatlar bulunup bulunmadığı hususunda rapor alınmasına ve bilirkişilerce eksik ve ayıplı imalatlar bulunduğu belirlenmesine rağmen, yazılı gerekçelerle bu istem reddedilmiştir. Dosyada bulunan bilirkişi raporlarının, davacının talebini gözardı ederek, dava dilekçesinde ayrıntılı olarak belirtilen eksik ve ayıplı imalatlardan farklı eksik ve ayıplı imalatlar belirledikleri, davacının talebinde geçen bir çok eksik ve ayıplı imalat konusunda görüş bile bildirmedikleri, her bir bilirkişinin dairelerin değer kaybı yönünden çelişkili görüşlere yer verdikleri ve her birinin kendi görüşlerini ayrı ayrı rapor haline getirdikleri anlaşılmıştır. 6100 sayılı HMK'nın 279/2. vd. maddeleri hükümlerinde, birden fazla bilirkişi ile yapılacak incelemenin usulü düzenlenmiştir. Bilirkişilerin raporu yazılı vermesi gereken hallerde, konuyu bir arada görüşüp müzakere ederek rapor hazırlamaları gerekmekte olup, ancak azınlıkta kalan bilirkişi varsa oy ve görüşünü ayrı bir rapor halinde de mahkemeye sunması mümkündür.Bu durumda mahkemece, konusunda uzman bir bilirkişi kurulu aracılığıyla mahallinde keşif ve inceleme yapılarak davacının talebi de gözetilerek eksik ve ayıplı işlerin belirlenmesinden sonra, inşaatın sözleşmeye uygun olarak yapılmış olması halinde davacıya ait bağımsız bölümlerin dava tarihi itibariyle mahalli piyasa rayiçlerine göre değerinin ne olacağı, diğer anlatımla ayıplı ve eksik imalatların bu haliyle davacıya ait bağımsız bölümlerin değerine etkisi ve dava tarihi itibariyle değer kaybı hususunda yukarıda açıklanan usule uygun, ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli rapor alınıp, davacının isteminin dava tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 96. ( TBK'nın 112.) maddesinde düzenlenen değer kaybına yönelik olduğu da gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, dava dışı A. E. teknik uygulama sorumlusu sıfatıyla Mimarlar Odası ve Belediye Başkanlığı'na yazdığı yazıdaki beyanının davacı arsa sahibi yönünden bağlayıcı olmayacağı ve inşaatın arsa sahibince kabul edilmiş sayılacağı anlamına gelmediği hususu gözardı edilerek yazılı şekilde, yanılgılı gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.Öte yandan, 6100 sayılı HMK'nun 297/1-c maddesinde hükmün gerekçe bölümünün, 2. fıkrada ise hükmün sonuç bölümünün kapsayacağı hususlar düzenlenmiştir. Anılan 297/1-c maddesinde, hükmün, iki tarafın iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri de kapsaması gerektiği öngörülmüştür. HMK'nın 297/2. maddesinde, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesinin zorunlu olduğu öngörülmüştür. Kararın hüküm fıkrası ile gerekçesi birbirine sıkı sıkıya bağlı olup, arasında çelişki bulunmaması gerekmektedir. Mahkeme kararının gerekçe bölümü ile hüküm sonucunun çelişkili olması, mahkeme kararlarının tereddüt doğurmayacak şekilde açık olması kuralına aykırılık oluşturur. Davacı tarafça sözleşmenin 7. maddesinde kararlaştırılan gecikme tazminatının da tahsili istenmiş, mahkemece, sadece eksik ve ayıplı işlerden dolayı meydana gelen değer kaybına yönelik istem yönünden değerlendirme yapılmış, gerekçede davacının gecikme tazminatı istemi yönünden herhangi bir tartışma ve değerlendirme yapılmaksızın hüküm kısmında bu istemi de içerecek şekilde asıl davanın reddine karar verilmiştir.Bu durumda mahkemece, davacının bu istemi ile ilgili tarafların delil ve belgeleri değerlendirilip, davalı yüklenicinin bu husustaki, işin gecikmeli olarak teslim edildiği ancak bu gecikmeye davacı arsa sahibinin farklı imalat ve kendisinin yapması gereken imalatları yapmak istemesinin sebep olduğu yönündeki savunması üzerinde durulup, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. 2) Karşı davada davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; Karşı dava, farklı ve fazladan yapılan imalatların bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Yüklenici kendi iradesiyle inşaatın tamamına ve bu kapsamda arsa sahiplerine ve kendisine verilen bağımsız bölümlere aynen yansıtılan değer artırıcı işler yapması halinde sözleşmede aksine hüküm bulunmadığı durumlarda fazla bedel isteminde bulunamaz. Yüklenicinin sözleşmeyle yapımını yüklendiği işin dışında sadece iş sahibinin yararına fazla iş yapması halinde de bu işin bedelini dava tarihinde yürürlükte olan BK'nın 410. vd. maddeleri uyarınca işin yapıldığı tarihteki rayiç üzerinden istemeye hakkı vardır. Dairemiz'in 01.03.2013 tarih ve 2012/6495 Esas, 2013/1204 K; 03.03.2014 tarih ve 2013/8578 E., 2014/1540 K. sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere, yüklenici, kural olarak sözleşmede kararlaştırılandan fazla ve daha kaliteli malzeme kullanarak yaptığı işler bedelini, yapılan bu fazla işlerin ve kullanılan kaliteli malzemelerin arsa sahiplerinin menfaatine ve yasal olması, ekonomik değerinin bulunması ve fazla işler ile kaliteli malzemeyi içeren imalatı kendisine isabet eden bağımsız bölümler için de yapmamış olması koşulu ile 818 sayılı BK'nın vekaletsiz iş görmeye ilişkin 410 vd. (TBK'nın 526 vd.) maddeleri uyarınca işin yapıldığı tarihteki mahalli serbest piyasa rayiç değerleri üzerinden tahsilini talep edebilir. Ancak inşaatın ortak yerlerinde ya da davacı yükleniciye düşecek bağımsız bölümlerde yapılan bu neviden fazla imalatlar arsa sahiplerinin yararına olduğu gibi, yüklenicinin de yararınadır. Kural olarak her iki tarafın da yararına olan böyle bir kazanım, fazla iş olarak nitelendirilemez ve yükleniciye bunların karşılığını isteme hakkı vermez.Mahkemece yapılacak olan keşif ve incelemede, yukarıda açıklanan ilke doğrultusunda, yüklenici tarafından sadece davacı arsa sahiplerine ait bağımsız bölümlere fazla ya da farklı değerde yapılan imalat olup olmadığı, varsa bunların neler olduğu, nitelikleri ve kıymetleri ile ilgili rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu husustaki soyut gerekçeyle yetinilip, ilkenin somut olay yönünden değerlendirilmemesi doğru olmamıştır.3-Karşı davada davalı vekilinin temyiz itirazları yönünden; Bozma nedenine göre, karşı davada davalı vekilinin hükmün gerekçesine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle asıl davada davacı vekilinin, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, karşı davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, her iki davada davacı yararına BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle karşı davada davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.