MAHKEMESİ :Tüketici MahkemesiTaraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar ... Yapı Kooperatifi vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacı vekili, müvekkilinin ... Yapı Kooperatifi'ne 1997 yılında üye olduğunu, ödemelerini düzenli olarak yaptığını, müvekkiline B Blok 5. kat 15 numaralı bağımsız bölümün tahsis edildiğini, müvekkili ile davalılardan .... arasında yapılan sözleşmeyle dairenin A Blok 5. kat 18 numara olarak gösterildiğini, davalıların müvekkiline bu sözleşmeyi blok değişikliği yapıldığı için imzalattıklarını söylediklerini, müvekkiline gösterilen ve esas olarak teslim edilecek olan dairenin A Blok 5. kat 18 No'lu daire olduğunu, taraflar arasında yapılan harici görüşmelerde yapılan ödemeler dışında 80.000,00 TL talep edildiğini, bağımsız bölüm tapusu davalılardan kooperatif adına kayıtlı iken, diğer davalı .....'ye satıldığını ileri sürerek, ... No'lu daire veya B Blok 5. Kat 15 No'lu dairenin müvekkili adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde müvekkilinin ödediği daire bedelinin mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar ... Yapı Kooperatifi ve .... vekili, davacının aidatlarını ödemediğini, kooperatif üyeliğinden istifa ettiğini, ödemiş olduğu paranın tamamını geri alarak kooperatifi ibra ettiğini, davacı ile müvekkili ... Konut Yapı Kooperatifi arasında A Blok 5. Kat 18 No'lu dairenin davacıya satıldığına dair bir sözleşme imzalanmadığını, konut satış sözleşmesinin diğer davalı .... ile imzalandığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Diğer davalı ....., davaya cevap vermemiştir.Mahkemece, iddia ve dosya kapsamına göre; 25.01.2002 tarihli "istifaname ve ibraname" başlıklı belgedeki imzanın davacının eli ürünü olmadığı, davacının davalılardan kooperatife yaptığı ödeme toplamının 17.424,94 TL olduğu, bu miktarın dava tarihindeki güncel değerinin 74.294,26 TL olduğu ve davacının davalı ... Konut Yapı Kooperatifı'ne üyeliğinin devam ettiği, geri ödeme belgesindeki imzanın kendisine ait olmadığı, bakiye borcunu depo emri üzerine ödediği gerekçesiyle, davanın kabulü ile A Blok 6. kat 18 numaralı bağımsız bölümün davalı ... Konut Yapı Kooperatifi adına kayıtlı tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline, davacı tarafından depo edilen 11.431,00 TL'nin karar kesinleştiğinde davalı kooperatife ödenmesine karar verilmiştir. Kararı, davalılardan .... ve ... Yapı Kooperatifi vekilleri temyiz etmiştir.1-Dava, tapu iptal tescil, mümkün olmazsa tazminat istemine ilişkin olup, davacının tapu iptali tescil, olmazsa tazminat istemi davalı ... Kooperatifi yönünden kooperatif üyeliğine bağlı iken, davalı ... yönünden ise terditli tazminat istemi satım sözleşmesine dayalıdır.Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un “Amaç” başlıklı 1. maddesinde; bu kanunun amacının, kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmek olduğu, açıklanmış; “ Kapsam” başlıklı 2. maddesinde de aynen; “Bu Kanun, 1. maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Yine aynı Kanun'un “Tanımlar” başlıklı 4822 sayılı Kanun'la değişik 3. maddesinin (e) bendinde tüketicinin, “bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan ve yararlanan gerçek ve tüzel kişiyi”; (h) bendinde tüketici işleminin, "mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi" (f) bendinde satıcının, “kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek ve tüzel kişileri”; (c) bendinde ise malın, “Alış-verişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları” ifade edeceği belirtilmiştir. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/e maddesine göre tüketici, bir mal veya hizmeti ticari ve mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek veya tüzel kişidir. Bu tanımdan hareketle, her alıcının tüketici olmadığını söylemek mümkündür. Kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, ticari olarak kullanma vs. gibi amaçlarla da alıcı olunabilir. Bir mal veya hizmeti, bu amaçlarla satın alanlar, tüketici sayılmaz. Ticari veya mesleki amaç, alıcının amacına göre belirlenir. Amaç (saik), işlemin niteliğini belirleyen bir unsurdur. Tüketilmek üzere piyasaya sunulan ürün ve işleri, bedeli karşılığında, edinmek, kullanmak, bu ürün ve işlerden yararlanmak, bir tüketim işlemidir. Burada özellik objektiftir ve karine, tüketme işlemidir. Tüketici de, bu işlemi yapan kişidir. (İlhan, Cengiz, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun-Şerh, Ankara 2006, 1. Baskı, s.20). Tüketici işlemi, tüketici ve satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi ifade eder. Ancak her türlü hukuki işlem, tüketim sonucunu doğurmaz. Satış sözleşmesi, mülkiyeti devir gayesi güden sözleşmelerin başında gelir ve tüketim amaçlı düzenlendiği takdirde Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kalır.Görülmektedir ki, 4077 sayılı Kanun, ticari dağıtım zincirinin nihai halkasını oluşturan ve ekonominin nihai hedefi olan tüketicinin, satıcı karşısında daha etkin olarak korunması gereğinden hareketle düzenlenmiş ve bu koruma anlayışı tüketici hukukunun temelini oluşturmuştur.Tüketici, üretilip piyasaya sürülen ve üretim sürecinin hiçbir aşamasında bilgi sahibi olmadığı ürün veya sunulan hizmeti satın aldığı bir ilişkide zayıf olan taraf olarak kabul edilmiş; yasa koyucu, bu kabulden yola çıkarak iradesini tüketiciyi korumak şeklinde ortaya koymuştur. Giderek 4077 sayılı Kanun ile de bu koruma olgusunu yasal düzenleme altına alıp; üretim aşamasında bilgi sahibi olmadığı malları veya sunulan hizmetleri satın alan ve sözleşmede satıcıya karşı zayıf durumda olduğu kabul edilen tüketicinin, sonradan bu mal veya hizmetlerin ayıplı çıkması sonucu uğradığı zararın tazminini sağlama yoluna gitmiştir. 4077 sayılı Yasa'nın 23. maddesi, "Bu Kanun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır" hükmünü taşımaktadır.Yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, kooperatif ile üyeleri arasındaki bu davada anılan Kanun'un uygulanmasıyla ilgili bir uyuşmazlık söz konusu değildir. Yasa'nın 23. maddesi hükmü, Yasa'nın uygulanmasıyla ilgili olarak çıkabilecek tüm uyuşmazlıklara ilişkin davalara tüketici mahkemelerinde bakılmasını öngörmüştür. Başka bir ifadeyle, 4077 sayılı Yasa, bir uyuşmazlığa tüketici mahkemesince bakılmasının tek koşulu olarak, uyuşmazlığın kendisinin uygulanmasıyla ilgili olarak çıkmış olmasını aramıştır.Somut olayda, 3/h bendinde yer alan "tüketici işlemi", 3/c bendi anlamında "hizmet" bulunmamakta olup, Yasada dar kapsamlı mal ve hizmet ilişkileri, olağan tüketim işleri kapsama alınmıştır. Eldeki davada 4077 sayılı Yasa'nın uygulanması söz konusu olmadığından, olayın çözümünün genel hükümler çerçevesinde yapılması gerekir. Nitekim, aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 26.02.2003 tarih ve 2003/15-127 E., 2003/102 K.; 10.11.2010 tarih ve 2010-15 E., 589 K.; 19.10.2011 tarih ve 2011/13 -538 E., 648 K. sayılı ilamlarında da açıklanmış bulunmaktadır.Diğer yandan, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/3. maddesinin yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasında iş bölümü ilişkisi mevcut iken, 6335 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanun’un 5. maddesinin 3 ve 4. fıkra hükümlerinde yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir.Diğer yandan, 1163 sayılı Kanun'un 99. maddesinde, kooperatif ile ortağı arasındaki ortaklık ilişkisinden doğan davaların ticari dava olduğu kabul edilmiştir. Buna göre, ... Kooperatifi yönünden kooperatif üyeliğine bağlı olan ve 01.10.2011 tarihinden önce, 10.10.2006 tarihinde ... Tüketici Mahkemesi'ne açılan davada, davanın ticari olan niteliği dikkate alındığında asliye ticaret mahkemeleri görevlidir. 6100 sayılı HMK'nın 1. maddesindeki göreve ilişkin kuralların kamu düzenine ilişkin olduğu hükmü ile HUMK'nın 428/2. maddesinin mahkemenin görevli olmamasının mutlak bozma nedeni olduğuna ilişkin hükmü uyarınca, görev hususunun somut olayda olduğu gibi, açıkça temyize gelmese dahi temyiz mahkemesince re'sen gözetilmesi gerekmektedir.Bu durumda mahkemece, genel görevli olan Ticaret Mahkemesi ile özel görevli olan Tüketici Mahkemesi arasında görev ilişkisi bulunduğu gözetilerek, davalı ... Kooperatifi yönünden Asliye Ticaret Mahkemesi'nin görevli olduğu, davacının davalılardan ...'ne yönelik terditli istemi yönünden Tüketici Mahkemesi'nin görevli olduğu gözetilerek, davalı ... Kooperatifi yönünden davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesi, HMK'nın 114/1-c ve 115/2. maddesi uyarınca, mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığından davanın usulden reddine karar verilmesi, davalı ... yönünden ise henüz terditli talebin incelenmesine sıra gelmediğinden, davalı ... Kooperatifi ile ilgili tefrik edilen davanın sonuçlanmasının beklenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davalı ... Kooperatifi yönünden uyuşmazlığın esasının incelenmesi doğru olmamıştır.Ayrıca, dosya kapsamından Av. ...'ın ... Yapı Kooperatifi'nin vekili olduğu, ....'nin vekili olduğuna dair vekaletname sunmadığı anlaşılmış olmakla, gerekçeli karar başlığında Av. ...'ın davalı ...'nin vekili olarak yazılmış olması, HMK'nın 297-1-b maddesi hükmüne aykırı olmuştur. 2-Bozma nedenine göre, davalılardan ... ve ... Yapı Kooperatifi vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir. SONUÇ:Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün re'sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar .... ve ... Yapı Kooperatifi vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.