Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7402 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9945 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : ... Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki alacak davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacı vekili, ... tarafından hasar bedeli olarak müvekkili kooperatife ödenmek üzere gönderilen 6.018,00 TL'nin, o tarihte yönetim kurulu başkanı olan davalı N.. P.. ile bir önceki yıl kooperatif yönetiminde olup, görev süresi sona erdiği ve bir daha seçilmediği için kooperatifi temsile yetkisi bulunmayan diğer davalı tarafından bankadan tahsil edildiğini, davalıların bu parayı kooperatif hesaplarına yatırmayarak zimmetlerine geçirdiklerini ileri sürerek, 6.018,00 TL'nin bankadan çekildiği tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiştir. Davalılar N.. P.. ile S.. K.. vekilleri, yeni seçilen yönetim ve denetim kurulu üyelerinin bilgisi ve onayı dahilinde dava konusu parayı bankadan çekerek, kooperatif borçlarına mahsuben kooperatifin borçlu olduğu icra dosyalarına ödediklerini savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Dairemizin 22.05.2013 tarih ve 3174 E., 3378 K. sayılı ilamıyla, davalılar aleyhine sorumluluk davası açılması yönünde genel kurulca alınmış bir karar bulunmadığı, ancak davacı kooperatifin 2005 yılında yapılan genel kurulunda seçilen iki denetçi tarafından dava açılması yönünde vekaletname verildiği ve davanın bu vekalet ile tasfiye halinde kooperatif adına açıldığı, o halde, mahkemece, davacı tarafa, 6100 sayılı HMK'nın 52, 53 ve 54. (HUMK'nın 39. ve 40.) maddeleri uyarınca davalılar hakkında sorumluluk davası açılmasına ya da açılan işbu davaya muvafakat verilmesine ilişkin genel kurul kararının sunulmasına ve davanın gelindiği aşamada görevde olan tüm denetçiler belirlenip, bunlar tarafından davayı açan vekile denetçi sıfatıyla verdikleri vekaletnamenin ibrazına veya asıl olarak davayı takip etmelerine olanak tanınması için uygun bir kesin süre verilmesi, noksan olan bu usuli işlemler yerine getirildikten sonra esasa girilip, taraf delilleri toplanıp değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi, verilen süre içinde vekaletname vermezler ya da asıl olarak davayı takip edeceklerini bildirmezler ise davanın açıklanan usul yönünden reddedilmesi gerekirken, bu usuli eksikliğin davada kanuni temsil ile ilgili olduğu hususu gözden kaçırılarak, HMK'nın 124. maddesinde düzenlenen taraf değişikliği olarak yorumlanıp, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm tesisinin doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda iddia, savunma, tüm dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; Yargıtay bozma ilamındaki eksik hususların tamamlandığı, davacı kooperatifin davalılardan talep edebileceği herhangi bir alacağının bulunmadığı gerekçesiyle, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.1-Davacı vekilinin davalı N.. P..'na ilişkin temyiz itirazları yönünden;Dava, kooperatif eski yöneticisinin sorumluluğuna dayalı tazminatın tahsili istemine ilişkindir.Dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “ceza hukuku ile medeni hukuk arasında münasebet” başlıklı 53. maddesi, “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraet karariyle de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmünü içermektedir. Karar tarihinden önce yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 74. maddesinde de benzer düzenlemeye yer verilmiştir. Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı, ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa, diğer anlatımla beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, ceza davasında hükme dayanak yapılan maddi olgularla ve özellikle eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen, mahkumiyet kararının bu yönlerinin hukuk hakimini bağlayacağı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hususları doktrinde ve Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarında kabul edilmektedir. Öte yandan, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (YHGK'nın 10.01.1975 gün ve 1971/T-406 E., 1975/1 K.; YHGK'nın 23.01.1985 gün ve 1983/10-372 E., 1985/21 K. sayılı ilamları). Bilindiği gibi ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle, olayın varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgular hakkındaki kesinleşmiş saptaması, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin hüküm oluşturur. Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olmasıdır (HGK'nın 16.09.1981 gün ve 1979/1-131 E., 1981/587 K. sayılı ilamı, Mustafa Çemberci, Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s. 22 vd; Turgut Uygur, Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, s. 844; YHGK'nın 28.03.2012 gün ve 19-24 E., 243 K. sayılı ilamı). Böylece, kural olarak hukuk hakimi ceza yasasındaki hükümlerle ve ceza hakiminin kararıyla bağlı tutulmamış; BK’nın 53. maddesi ile bağımsızlık ilkesi benimsenmiştir.(Mustafa Reşit Karahasan, Tazminat Hukuku, 1996, s. 437 vd.) Dosya kapsamından, davalı N.. P.. hakkında açılan ... Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2008/156 E. sayılı dava dosyasında, işbu dava konusu kooperatife ait yıkılan duvar nedeniyle sigorta şirketinden alınan 6.018,00 TL'nin iş sahiplerine ödenmiş gibi tutanak düzenlemesi eylemini de içerecek şekilde zimmet ve Kooperatifler Kanunu'na muhalefet suçlarından dolayı yapılan yargılamanın devam ettiği anlaşılmıştır. Mahkemece, anılan bu ceza dosyası bekletici sorun yapılmamış ve kesinleşmesi beklenmemiş olup, kooperatifin talep edebileceği herhangi bir alacağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ceza mahkemesinde mahkumiyet kararı verilip kesinleşmesi halinde, aynı maddi olgulara dayalı olan iki farklı mahkeme kararının ortaya çıkmasının adalete duyulan güveni zedeleyeceğinin, hukuk hakimi, delil yetersizliğine dayalı beraat kararı ile bağlı değil ise de, sanığın isnat edilen eylemi işlemediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayalı beraat kararı ile bağlı olduğunun, o eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen mahkumiyet kararının bu yönleri ile de bağlı olduğunun gözetilmesi gerekmekte olup, ceza davasının sonuçlanması ve kesinleşmesi beklenmelidir.Delil yetersizliği sebebiyle beraat kararı verilmesi halinde ise; mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalılar ile yönetim ve denetim kurulu üyeleri Asuman Üner, N.. T.., D.. U.., C.. K.., A.. A.. imzasını taşıyan tarihsiz adi yazılı “Tutanak” başlıklı belgede, “Sigorta şirketinden alınan 6.018,00 TL'nin Başkan N.. P.. ve S.. K.. tarafından ve yönetim ve denetim kurulu nezaretinde Asuman Üner, N.. T.., D.. U.., C.. K.. ve A.. A.. tarafından çekilmiş olup Beşbinevler kooperatif hesabında banka ve posta çeklerinde hacizlerin kaldırılması için harcanmış olup buna dair belgeler mevcuttur. Ödeme yapılan yerler Turgut Şahin dosyasına mahsuben ... , ... dosyasına mahsuben ... , ... borcuna mahsuben ... ödenmiştir" anlatımına yer verildiği belirtilmiş, bu nedenle bu tutarın davalı zimmetinde sayılamayacağı görüşü bildirilmiş olup, davacı vekilince tutanakta davalılarca yapıldığı iddia edilen ödemelerin, zaten davacı kooperatifin kasasındaki kooperatifin parasından yapılmış olduğu, davalıların 6.018,00 TL'yi ödemede kullanmadıkları ileri sürülerek, bilirkişi raporuna itiraz edilmiş ve ek rapor alınması istenilmiştir. Anılan takip dosyalarına yapılan ödemeleri davalıların kooperatifin kasasındaki önceki mevcut paradan yapmaları halinde, sigorta şirketinden alınan parayı kasaya aktarmadıkları ve zimmete geçirdiklerinin kabulü gerekecektir. Davalıların 6.018,00 TL'nin kooperatif yararına harcandığını ya da bu parayı kooperatif kasasına aktardıklarını kanıtlamaları gerekmektedir. HMK'nın 266/1. maddesi "Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir" hükmünü içermektedir. HMK'nın 281 ve 282. madde hükümlerinde de hakimin bilirkişi raporunu diğer delillerle birlikte serbestçe takdir edeceği, ancak bilirkişi raporunu yeter derecede kanaat verici bulmazsa bilirkişiden ek rapor ya da sözlü açıklama isteyebileceği gibi, başka bir bilirkişiden rapor alabileceği öngörülmüştür.Bu durumda mahkemece, tarihsiz tutanakta, isimleri belirtilen avukatlara ödeme yapıldığı belirtildiğinden, kooperatif uygulamaları hususunda uzman mali müşavir bir bilirkişi aracılığı ile, ödemelerin yapıldığı tarihler itibariyle kooperatifin kasa kayıtları ve para hareketleri incelenerek, bu ödemelerin davalılarca, sigorta şirketinden alınan 6.018,00 TL ile mi, yoksa kooperatif kasasından mı yapıldığının aydınlığa kavuşturulması, buna ilişkin kooperatif kayıtlarının bulunduğunu ileri süren davacı vekilinin teknik nitelikteki itirazlarını cevaplandıran, ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli rapor alınıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.2-Davacı vekilinin davalı S.. K..'e ilişkin temyiz itirazlarına gelince;Davalı S.. K.. ile ilgili ceza davası açılmadığı anlaşılmakta olup, yukarıda "Delil yetersizliği nedeniyle beraat kararı verilmesi halinde ise," ibaresi ile başlayan açıklamalar bu davalı için de gözetilerek, davacı vekilinin teknik nitelikteki itirazlarını cevaplandıran, ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli rapor alınıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı N.. P.. vekilinin, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı S.. K.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, adı geçen davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.