Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 7269 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8971 - Esas Yıl 2014





Taraflar arasındaki sıra cetveline şikayetin yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı şikayetin kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde şikayetçi vekili ile şikayet olunan H. Mak. San. Tic. A.Ş. ve He. Medikal İç Dış Tic. Ltd. Şti. vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Şikayetçi vekili, sıra cetvelinin birinci, ikinci ve üçüncü sırasında yer alan hacizlerin satışa yönelik işlem yapılmadığından ve takibe dayanak çeklerin zamanaşımı süreleri dolduğundan düştüğünü, sıra cetvelindeki diğer takiplerdeki hacizlerin de düştüğünü, Vergi Dairesi alacağı yönünde de şikayet dışı borçlunun şahsi alacağı mı yoksa şirket borcu mu olduğunun, borçlunun ortak ya da temsilci sıfatından hangisi yönünden şirket borcundan sorumlu olduğunun tespiti gerektiğini ileri sürerek, sıra cetvelinin iptalini talep ve şikayet etmiştir.Şikayet olunanlar He. Medikal İç ve Dış Tic. Ltd. Şti., H. Makine San. Tic. A.Ş. ve L. Varlık Yönetimi A.Ş. vekilleri ile Çankırı Vergi Dairesi temsilcisi şikayetin reddini istemiştir.Diğer şikayet olunanlar, şikayete cevap vermemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, tüm dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; hüküm kurmaya elverişli ve gerekçe içeren 21.04.2014 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda şikayetin kabulüne karar vermek gerektiği belirtilerek, şikayetin kabulü ile sıra cetvelinin iptaline karar verilmiştir. Kararı, şikayetçi ile şikayet olunanlar He. Medikal İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. ve H.Makine San. Tic. A.Ş. vekilleri temyiz etmiştir.1-Şikayet olunan H.Makine San. Tic. A.Ş. vekilinin temyiz istemi yönünden; İİK'nın 142/1. maddesi hükmüne göre, "Cetvel suretinin tebliğinden yedi gün içinde her alacaklı takibin icra edildiği mahal mahkemesinde alakadarlar aleyhine dava etmek suretiyle cetvel münderecatına itiraz edebilir." Anılan hükümde yer alan "alakadarlar" ifadesi, kural olarak borçluyu değil, şikayet eden alacaklıdan sıra itibariyle önce olan ve kendisine pay ayrılan alacaklıları ifade eder. Şikayet, kural olarak şikayet edene göre sıra cetvelinde öncelikli olup, pay ayrılan ya da aynı derecede hacze iştirak eden alacaklılara, diğer anlatımla kendisine pay ayrılan ve şikayet sonucundan etkilenecek olan alacaklılara yöneltilmelidir.Bu durumda mahkemece, şikayete konu sıra cetvelinde kendisine pay ayrılmayan şikayet olunan H. Makine San. Tic. A.Ş. yönünden, şikayetçinin hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle HMK'nın 114/1-h, 115/2 maddeleri uyarınca şikayetin usulden reddine karar verilmesi gerekirken, adı geçen şikayet olunanı da kapsayacak şekilde şikayetin kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.2-Şikayet olunan He. Medikal İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. vekilinin temyiz itirazları yönünden;Şikayetçi tarafça, şikayet olunan He.Medikal İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.'nin sıra cetvelinin birinci, ikinci ve üçüncü sıralarında bulunan icra dosyalarında hacizlerinin, İcra Müdürlüğü'nün kıymet takdiri yapılmadığı gerekçesiyle, satış talebinin reddine yönelik kararının şikayet yolu ile kaldırılmaması nedeniyle düşmüş olduğu ileri sürülerek sıra cetveline itiraz edilmiştir.05.01.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun ile değiştirilen İİK'nın 106/1 maddesi, değişiklikten önce, "Alacaklı haczolunan mal taşınır ise bir sene, taşınmaz ise iki sene içinde satılmasını isteyebilir." hükmünü, 110. maddesi "Bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya takip geri alınıp da bu müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haciz kalkar." hükmünü içermekte idi. İİK'nın, 6352 sayılı Yasa'nın 21. maddesi ile değişik 106. maddesi; "Alacaklı, haczolunan mal taşınır ise hacizden itibaren altı ay, taşınmaz ise hacizden itibaren bir yıl içinde satılmasını isteyebilir." hükmünü içermektedir. 6352 sayılı Yasa, 05.07.2012 tarih 28344 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış olup, Yasanın yürürlüğüne ilişkin 106. maddesi hükmü uyarınca, anılan 21. madde yayım tarihinden altı ay sonra 05.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Aynı Yasa'nın 38. maddesiyle İİK'ya eklenen Geçici 10. maddesiyle, bu Kanunun ilgili hükümlerinin yürürlüğe girdiği tarihten önce başlatılan takip işlemleri hakkında, değişiklikten önceki hükümlerin uygulanmasına devam edileceği hükmü getirilmiştir. Getirilen bu hükümden, 6352 sayılı Yasa değişikliğinin, takip tarihinden itibaren değil, haciz, satış gibi başlatılan her bir takip işlemi tarihi esas alınarak uygulanacağı anlaşılmaktadır. (Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 12.02.2013 tarih ve 2012/28045 E., 2013/3913 K. sayılı ilamı ile Dairemizin 20.02.2015 tarih ve 2014/3595 E., 2015/1053 K; 09.11.2015 tarih ve 5584 E., 7135 K. sayılı ilamları da bu yöndedir) Anılan şikayet olunanın haciz tarihleri itibariyle, değişiklikten önceki anılan hükümlerin uygulanması gerekmektedir. İİK'nın 59. maddesi ise "bir talepte bulunan taraf bununla ilgili masrafları peşin olarak verir" hükmünü içermektedir. Haciz düşse dahi icra takibi ayakta kalmaya devam eder.İİK'nın 106. maddesi ile alacaklının takibi sürüncemede bırakmaması amaçlanmıştır. Bu amaca uygun olarak alacaklı tarafından satış talebinde bulunulmuş, avans da yatırılmış ise, bu ret kararının, anılan yasal düzenlemeye uygun olan satış talebindeki haklılığı ortadan kaldıran bir karar niteliğinde bulunmadığını kabul etmek gerekir. Zira, İİK'nın 106. maddesinde satış istenmesinden söz edildiği, bu talebin İcra Müdürlüğü tarafından reddedilmesi halinde talebin geçerliliğini kaybedeceğine ilişkin hiç bir yasa hükmü bulunmadığı gibi, İİK'nın 106. maddesinden kaynaklanan hukuki uyuşmazlıklara ilişkin Yargıtay 12. Hukuk Dairesince alınan yargısal kararların da bu yönde olduğu, 2 yıllık süre içerisinde alacaklının bir an evvel satışa yönelik iradesini icra dosyasına yansıtmak zorunda olduğu ve isteğini İcra Müdürlüğü'ne iletip İİK'nın 59. madde karşısında gereğini yerine getirmesi halinde geçerli bir satış talebinin doğduğu, bundan sonra satışın da aynı 2 yıllık süre içerisinde yapılması yönünde bir zorunluluk bulunmadığı, söz konusu haczin de geçerliliğini kaybettiğinden söz edilemeyeceği kabul edilmelidir. Aynı Kanun'un 59. maddesi uyarınca, bir işlemin yapılmasını isteyen taraf, o işlemin yapılması için gerekli masrafları avans olarak (peşin) yatırmalıdır. İcra ve İflas Kanunu Yönetmeliği'nin 6. maddesine göre, bu masrafların, tahsilat makbuzu karşılığında para olarak alınması gerekir. Aksi takdirde talep yapılmamış sayılır. Cüz’i de olsa satış avansının yatırılmış olması, usulüne uygun bir satış talebinin bulunduğu anlamına gelir. Yatırılan masrafın yetmeyeceği sonradan anlaşılırsa, bunun tamamlanması istenebilirse de, masraf hiç yatırılmamışsa geçerli bir talebin varlığından söz edilemez.Kıymet takdiri kesinleşmeden satış yapılmamakla birlikte, kıymet takdiri yapılmadan da satış istenebilir. Diğer bir anlatımla, kıymet takdirin yapılmaması sadece satışın yapılmasına engel olur. İcra Müdürünün ret kararının ayrıca İcra Hakimliği'nce iptalinin talep ve dava edilmesine gerek dahi olmadan mahkemece re'sen nazara alınması anılan madde hükümlerine uygun olacaktır.Diğer yandan, İİK'nda, süresinde satış istendikten sonra haczi ve satışı düşüren sebepler öngörülmemiş, sadece aynı Kanun 'un 129/son maddesinde, ikinci ihalede alıcı çıkmazsa ''satış talebinin'' düşeceği düzenlenmiştir. İİK 'nın 106 ve 110. madde hükümleri, alacaklının takibi sürüncemede bırakmaması amacıyla getirilmiş olup, bu amaca uygun olarak anılan şikayet olunan tarafından İİK 'nın 106. maddesindeki 2 yıllık süre içerisinde İİK'nın 59. maddesine uygun olarak satış talep edilerek avansı yatırılmış olması halinde, bir daha satış istemesine gerek kalmaksızın, haczi ve satışının ayakta olduğunun kabulü gerekir. Satışın da aynı iki yıl içinde yapılmasının zorunlu olduğu, aksi halde haczin düşeceği yönünde yasada bir hüküm bulunmamaktadır. İİK'nın 123. maddesi hükmüne göre satış talebinden itibaren iki ay içinde yapılması gereken taşınmaz satışı, bu süreden ya da satışı isteme süresi geçtikten sonra yapılsa da geçerlidir ve alacaklı satış bedelinden alacağını alır. Süresinde satış istenmemesi ile yalnız haciz kalkar, icra takibi düşmüş olmaz, icra takibi derdest kalmaya devam eder. Ödeme emrinin tebliğine gerek kalmadan, alacaklı yeniden haciz isteyebilir. (Bkz: Prof Dr. Baki Kuru, İcra ve Uflas Hukuku, El Kitabı, 2. Baskı, 2013, sh 607) Alacaklıya yüklenen görev, süresinde satış isteyerek avansı yatırmaktır. İİK'nın 123. maddesinde satış görevi, icra dairesine yüklenmiş olup, satış ne zaman yapılırsa yapılsın, haciz ve satış talebi ayaktadır. Dairemizin son uygulaması bu yöndedir. İİK'nın kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri yapılamayacağını öngören 128/a-3 fıkrası, varılan bu sonucu bertaraf eden bir düzenleme değildir. Dairemizin 12.06.2012 tarih ve 2868 E., 4131 K.; 26.03.2012 tarih ve 1020 E., 2296 K.; 27.09.2013 tarih ve 4460 E., 5835 K; 02.10.2014 tarih ve 7050 E; 6213 K. sayılı ilamları bu yöndedir.Diğer yandan, bir yıllık satış isteme süreci içinde taşınmaz başka bir dosyadan satılmış ise o tarihe kadar satış talebinde bulunmayanın, satış talebinde ya da o satıştan kendi dosyası için yararlanma talebinde bulunmasına gerek kalmaksızın haczi ayaktadır. İİK'nın 107. madde hükmü koşulları bulunmadığından bahisle aksi sonuca varılamaz. Bu madde hükmü aynı derece içindeki alacaklılar ile ilgilidir. İlmi ve yargısal inançların bu yolda olduğu açıktır. (M.Oskay- C.Koçak İİK şerhi 7 cilt, Ank.sh. 3046; Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin 04.12.2001 gün ve 8906 Esas 8078K; 04.12.2003 tarih ve 2003/555 E, 2003/12171 K; Dairemizin 07.12.2012 tarih ve 4414 E., 7244 K; 23.06.2014 tarih ve 5599 E; 4814 K. sayılı ilamları aynı yöndedir.) Mahcuzun başka bir dosyadan satışının yapılması halinde; satış tarihinde satış isteme süresinin geçmemiş olması kaydıyla haczin düşmesinden söz edilemez. Alacaklının bir icra takibi dosyasından yapmış olduğu satış talebi, bir başka dosyadan konulmuş olan haczin düşmesini önlemez, meğer ki aynı derece içinde yer almış olsun (İİK. mad.107). Bu nedenle bir takip dosyasından satış istenilmesi nedeni ile, satış isteme sürelerinin bitimine doğru nasılsa başka bir takipten satılacak düşüncesine kapılmak, bu arada ikinci ihalede alıcının çıkmaması veya alacaklının satış talebini geri alması veya ödeme vs. nedenle satış talebinin düşmesi, haczin hükümsüz kalması ihtimali karşısında isabetli olmayacaktır. Satış isteme süresi, alacaklının satış istemesi ile veya satılmış olan malın yeniden ihalesi mümkün olmayacağından birbaşka alacaklının takip dosyasından mahcuzun satılmış olması ile kesilmiş olur. Sıra cetveline ilişkin uyuşmazlık icra veznesine giren paranın alacaklılar arasında geçerli hacizlerin öncelik sırasına göre paylaştırılmasına ilişkindir. Haciz tarihinden itibaren yasal satış isteme süresi geçirilmiş olmasına rağmen, yapılan istem üzerine her nasılsa hacizli mal satılmış ise, bu satış diğer alacaklılar yönünden düşen haczi geçerli hale getirmez. (Bkz. Dr. Adnan Deynekli, Avukat Sedat Kısa, Hacizde ve İflasta sıra cetveli, 2. Bası, Ankara, 2002, sh 116)Diğer yandan; icra müdürlüğünce satış talebinin reddi kararı, alacaklının yasa ile doğan hakkın özünü ortadan kaldıran bir karar olması nedeniyle süresiz şikayete tabi olan bu karara yönelik şikayetin işbu dava ile yine şikayete bakmakla görevli İcra Mahkemesi'nin önüne getirildiğinin de kabulü gerekir. Bu durumda; anılan ret kararının takip hukuku bakımından kesinleştiği sonucuna varılmamalıdır.Şikayet konusu işlemin bir hakkın yerine getirilmesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı ve kamu düzenine aykırı olan işlemlere karşı yapılacak şikayetlerin süresiz bulunduğu hususunun somut olayımızda uygulama yeri olmasına göre icra müdürünün işleminin işbu davada savunma yolu ile ayrıca şikayet te edilmesine göre, ret kararının da bu davada ele alınıp değerlendirilmesi gerektiği gözetilmelidir.Yargıtay uygulamalarına (örneğin Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 15.12.2003 gün ve 2126/24743 sayılı ilamı) göre en önemli kriter, tarafların, üçüncü kişilerin ve kamunun menfaatinin korunması için konulmuş emredici (amir) hükümlerine aykırılık teşkil etmesi olup, bu nitelikteki icra müdürünün işleminin süreye bakılmaksızın incelenmesi gerekecektir. (Bkz: M.Oskay-C.Koçak, İİK şerhi Ank. sh.140,141)Belirtilen bu nedenlerle süresiz şikayet hakkına sahip olan şikayet olunanın, aleyhindeki bu karara karşı İİK'nın 16. maddesine göre süreli şikayet yoluna gitmeyerek icra müdürünün kararını iptal ettirmemiş olmasının, hakkın özü olan İİK'nın 59, 106 ve 110. maddelerine uygun olarak süresinde yaptığı satış talebinin ona sağladığı hukuki sonuçları ortadan kaldırdığı sonucuna varılmaz. Dairemizin 19.09.2013 tarih ve 4536 E., 5532 K.; 30.09.2013 tarih ve 4685 E., 5861 K.; 23.06.2014 tarih ve 5599 E., 4814 K. sayılı ilamları bu yönde olup, şikayetçinin dayandığı YHGK'nın kararları, Dairemiz çoğunluğu tarafından benimsenmemektedir. Bu durumda, İİK'nın 106. maddesi uyarınca iki yıl içinde satış talebinde bulunması, 59. maddesi uyarınca masrafını yatırması halinde, adı geçen şikayet olunan yasa ile kendisine yüklenen işlemleri yerine getirdiğinden, haczinin ayakta olduğunun kabulü gerekir. İcra müdürünün satış isteme talebinin reddi kararına karşı süreli şikayet yoluna başvurulmadığı gerekçesiyle haczin düştüğü sonucuna varılması, anılan yasal düzenlemelerle ve hakkaniyetle bağdaşmaz.Somut olayda, bilirkişi tarafından, sıra cetvelinin birinci, ikinci ve üçüncü sırasında yer alan anılan şikayet olunanın takip dosyalarında haczinin düşmediği, zira icra müdürlüğünce satış talebinin reddi kararının yasaya açıkça aykırı olduğu görüşü bildirilmiş ise de, bu görüşün doğru olabilmesi için yukarıda açıklanan ilkeye göre satış avansının süresinde yatırılıp yatırılmadığının araştırılması ve süresinde satış avansının cüz'i de olsa yatırılmış olması ya da bunlar yerine getirilmemiş olsa da iki yıllık satış isteme süresi içinde taşınmazın aynı alacaklının ya da başka bir alacaklının başka bir dosyasında süresinde yapılmış ve masrafı cüz'i de olsa yatırılmış bir satış talebi üzere satılmış olması ve satış talebinin düşmemiş olması gerekmektedir. Satış anılan şikayet olunanın alacaklı olduğu ve şikayete konu 2007/6999 E. sayılı diğer bir takip dosyasından yapılmış olup, bu haczin düşüp düşmediği üzerinde durulmalıdır. Bu durumda mahkemece, şikayet olunan He. Medikal İç ve Dış Tic. Ltd. Şti.'nin icra dosyaları üzerinde inceleme yapılarak yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde haczinin düşüp düşmediği kesin olarak belirlendikten sonra karar verilmesi gerekirken, bilirkişinin anılan hacizlerin düşmediği yönündeki tespitinin şikayetin reddini gerektirdiği gözden kaçırılarak, hem rapora dayanılması hem de raporla çelişecek şekilde sıra cetvelinin iptaline karar verilmesi doğru olmamıştır. 3-Şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarına gelince;a)Şikayet olunanın alacağının dayanağı olan icra takibinin zamanaşımına uğradığı iddiası ile şikayet olunana pay ayrılmaması gerektiği yönündeki itiraz, alacağın doğumuna (esasına) ve gerçek miktarına yönelik olmayıp, icra müdürlüğünün hesaplama işlemlerine ve sıraya yöneliktir. Yargıtay 19. HD'nin 25.02.2010 tarih ve 387 E., 1908 K. ve 20.10.2010 tarih ve 7373 E., 11674 K. sayılı ilamları ile Dairemizin 23.05.2013 tarih ve 2374 E., 3441 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, sıra cetvelinde yer alan alacaklının alacağının zamanaşımına uğradığı ya da icra takibinin zamanaşımına uğradığı iddiasını ileri sürerek, cetvelde davalıya pay ayrılmaması gerektiğine yönelik itirazlara ancak borçlunun dayanabileceği, üçüncü kişi konumundaki alacaklı şikayetçinin bu itirazları ileri süremeyeceği gözetilmelidir. Bu ilkeyi icra mahkemesi de nazara alarak, bu yöndeki şikayeti reddedebilir.Mahkemece, şikayet olunan Heymed Medikal Ltd. Şti.'nin alacaklı olduğu takiplerin dayanağı olan çeklerin zamanaşımına uğradığı, bu nedenle hacizlerin düştüğü iddiası, mahkemece tartışılmamış ise de, temel ilişkinin tarafı ve borçlu olmayan şikayetçinin bu yönde şikayette bulunamayacağı gözetildiğinde, bunun sonuca bir etkisi olmamıştır. Bu açıklamalara ve dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, şikayetçi vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.b)Sıra cetveline yönelik şikayetlerde İcra Mahkemesi, önüne gelen şikayetleri sonuçlandırmak ve icra müdürüne bu yönde talimat vermekle görevli olup, düzenlenecek yeni sıra cetvelinde sıra cetvelinin hangi ilkelere göre düzenleneceğini belirtmesi, diğer anlatımla alacaklıların ne miktar için hangi sıralarda yer alması gerektiğini saptaması, hukuka uygun olmayan kısımları göstermesi, bu çerçevede işlem yapılması için gerekçede icra müdürüne (İİK'nın 17. madde hükmüne kıyasen) talimat vermesi gerektiğinden, iptal nedenlerinin gerekçede belirtilmesi ve hüküm fıkrasında sıra cetvelinin iptaline karar verilmesi ile yetinilmesi gerekir.Somut olayda, şikayet olunan Vergi Dairesi'nin alacağının esası ve miktarı uyuşmazlık konusu olmayıp, 35. ve mükerrer 35. maddeleri ile Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesinin nazara alınmaması şikayete konu yapıldığından ve bu iddia takip hukuku kurallarına ve sıra cetvelindeki hesaplamaya ilişkin olduğundan, İİK'nın 142/son maddesi uyarınca icra mahkemesi görevlidir. Vergi Dairesi'nin 17.12.2013 havale tarihli yazısında mükellef Heim Medikal A.Ş.'nin vadesi geçtiği halde ödenmemiş vergi borçlarından dolayı malvarlığı araştırması yapıldığı, şirket malvarlığına rastlanamaması sebebiyle söz konusu şirketin kanuni temsilcilerinin malvarlığı araştırmasına gidilip şirketin kanuni temsilcisi ve yönetim kurulu üyesi Ali Kemal Koç'un taşınmazlarına haciz konulduğu bildirilmiş olup, ekinde sunulan 02.06.2005 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi'nde Heim Medikal Teknik Ticaret A.Ş.yönetim kurulu üyesinin Ali Kemal Koç olduğu, haczin sıra cetveline göre 27.10.2009 tarihinde konulduğu anlaşılmıştır. Dairemizin 03.11.2014 tarih ve 6311 E., 6880 K., sayılı ilamında açıklandığı üzere;6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un "Kanuni Temsilcilerin Sorumluluğu" başlıklı Mükerrer 35. maddesi hükmünde, tüzel kişilerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, kanuni temsilcilerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edileceği, 213 sayılı VUK'un 10. maddenin 1. fıkrasında tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin temsilcileri tarafından yerine getirileceği ve 3505 sayılı Yasa ile değişik 2. fıkrasında ise, ilk fıkrada yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı düzenlenmiştir.6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'a 4108 sayılı Kanun'un 11. maddesiyle eklenen mükerrer 35. maddenin gerekçesinde "213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesiyle, tüzel kişilerin varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların tüzel kişiliğin kanuni temsilcilerinden takip ve tahsili cihetine gidilmekte olduğu, ancak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına girmeyen fiyat farkı, kur farkı, haksız yere alınan ihracatta vergi iadesi, kaynak kullanımını destekleme primi gibi bazı amme alacaklarının tüzel kişiliğin mal varlığından tahsili imkânı bulunmadığından, Vergi Usul Kanunu kapsamına girmeyen bu tür alacakların takibinde genel hükümlere başvurulması uzun zaman alacağı gibi, bu hükümlerin uygulanması idareye pratik bir fayda da sağlamayacaktır. Bu itibarla amme borçlusunun malvarlığından alınamayan bu tür alacakların kanuni temsilcilerinin, teşekkülü idare edenlerin veya yabancı şahıs ve kurum mümessillerinin malvarlığından 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsilini temin etmek ve Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi ve buna bağlı alacaklarda sorumlu olan bu şahısların diğer amme alacaklarının ödenmesinden de sorumlu sorumlu olmalarını sağlamak amacıyla 6183 sayılı Kanun'a mükerrer 35. madde eklenmiştir." açıklaması yer almaktadır.Buna göre, amme alacağının, anonim şirket şeklinde örgütlenmiş tüzel kişiliğin mal varlığından kısmen veya tamamen tahsil edilmemesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde tüzel kişiliğin kanuni temsilcisi konumundaki yönetim kurulu üyelerinin şahsi malvarlıklarından takip ve tahsili cihetine gidilmeden önce, şirket esas sözleşmesinin ve ticaret sicili kayıtlarının tetkik olunması, temsil salahiyetinin 6762 sayılı TTK'nın 319. maddesi uyarınca aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olan murahhas bir veya birkaç üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere bırakılmış olup olmadığının tespit edilmesi gerekmektedir.Yapılacak tespit sonucunda; şirketi temsil salahiyetinin murahhas üye veya üyeler ile müdür olarak üçüncü kişilere bırakıldığının anlaşılması halinde amme alacağının bunlardan takip ve tahsiline gidilmesi, bu durumda diğer yönetim kurulu üyeleri hakkında işlem yapılmaması icap etmektedir.Şirket esas sözleşmesinde 6762 sayılı Kanun'un 319. maddesi uyarınca görevlendirmeye ilişkin herhangi bir kayıt bulunmaması halinde, aynı Kanun'un 317. maddesi uyarınca yönetim kurulundan oluşan kanuni temsilci ya da temsilciler tespit edildikten sonra, yönetimde bulunan tüm üyelerin müşterek ve müteselsil sorumlulukları dikkate alınarak haklarında 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesi uyarınca işlem yapılmalıdır. Öte yandan, 04.06.2008 tarihli ve 5766 sayılı Kanun'un 4. maddesi ile 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35. maddesine eklenen beşinci fıkrada "Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur." hükmüne yer verilmiştir.Bu hükme göre, anonim şirketin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda farklı kişilerin kanuni temsilci olması halinde, söz konusu kişiler, amme alacağından müteselsilen sorumlu tutularak, Kanunun mükerrer 35. maddesinin birinci fıkrası uyarınca takip edilecektir. Bir başka deyişle, vergi borcunun doğduğu dönemde yönetim kurulu üyesi olarak görev yapan pay sahibi, yönetim kurulu üyeliğinden ayrılmış olsa dahi, o vergi borcundan dolayı şahsi mal varlığı ile sorumlu tutulacaktır. Yine, vergi borcunun doğduğu tarihte yönetim kurulu üyesi olmayan, ancak sonradan seçilen yönetim kurulu üyesi de, kendinden önceki vergi borcundan dolayı bütün şahsi mal varlığı ile sorumlu olacaktır. Bu yönüyle, anonim şirket yönetim kurulu üyesi olacak kişilerin, şirketin eski amme borçlarının ödenmiş olup olmadığını da kontrol etmesi zarureti ortaya çıkmaktadır. Aksi takdirde, önceki dönemlerden gelen amme borçlarından dolayı hiçbir kusurları olmadığı halde bütün mal varlığı ile sorumlu olacaktır. Anonim şirket yöneticilerinin kamu borçlarından sorumluluğu, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun'un mükerrer 35. maddeleri ile VUK'nın 10. maddelerinde düzenlenmiştir. Vergi dairesinin, borçlu şirketin yöneticilerinin sorumluluğuna gidebilmesi için, borçlu şirket hakkında takip yapmış olması, şirketin aciz halinde olması ve alacağın şirket malvarlığından tahsilinin mümkün olmadığının belirlenmesi ve bundan sonra, şirket yöneticileri hakkında 6183 sayılı Yasa'nın 54. maddesi uyarınca takip yapılarak, yöneticilerin malvarlığına haciz uygulaması gerekir. Tahsil imkansızlığının tespitinde 6183 sayılı Yasa'nın 75. maddesine göre düzenlenen kat'i veya muvafakat aciz vesikası yeterli kabul edilmelidir.Ne var ki, anılan mükerrer 35. maddenin 5. fıkrası, Anayasa Mahkemesi'nin 19.03.2015 tarihli ve 2014/144 E., 2015/29 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ise de, iptal hükmü geriye yürümemektedir. Haciz konusu bir malın satış tutarı kural olarak, İİK'nın 138. madde hükmü uyarıca haciz tarihindeki alacakla bu alacağa satışa kadar işleyen faiz miktarının toplamını karşılar. Bir diğer anlatımla, haciz tarihinden sonra oluşan alacaklar, önceki hacizden yararlanamaz. Haczin konulmasından sonra doğan vergi alacakları, bu haciz kapsamında değildir.Bu durumda mahkemece, şikayet olunan Vergi Dairesi'nin alacağı yönünden haciz tarihi itibariyle alacak miktarı ile ilgili bilgi ve belgelerin (işlem dosyasının) getirtilerek, bedeli paylaşıma konu taşınmazın maliki Ali Kemal Koç'un vergi alacağının doğduğu ya da daha önceki dönemde ya da borcun ödenmesi gerektiği tarihte kanuni temsilcisi olup olmadığı ile Amme Alacakları Tahsili Usulü Hakkında Kanun'un mükerrer 35 ve VUK’un 10. maddelerindeki koşulların somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti için bilirkişiden rapor alınıp, koşulları varsa bu alacağın satış tarihi itibariyle ulaştığı meblağın İİK'nın 138. madde hükmü uyarınca belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, mevcut bilirkişi raporu bu yönde kesin bir tespit içermemesine ve borcun kaynağı ile ilgili varsayıma dayalı olarak Limited Şirket ortak ve yöneticilerinin sorumluğunu değerlendirmesine rağmen, hüküm kurmaya elverişli olduğu ve gerekçe içerdiği gerekçesiyle bu bilirkişi raporuna atıfla hüküm kurulması doğru olmamıştır.4-Bozma nedenine göre, şikayet olunan H. Makine San. Tic. A.Ş. vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine, şikayetçi vekili ile şikayet olunan He. Medikal İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.5-Kabule göre; HMK'nın 326/1. maddesi, "kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir." hükmünü içermektedir. Sıra cetveline şikayetlerde, İİK'nın 142. maddesi uyarınca sıra cetvelinde üst sırada ya da aynı sırada yer alan ve kendisine pay ayrılan alacaklılara husumet yöneltilmesi gerektiğine göre, aynı hüküm geçerli olup, somut olayda, şikayetçinin hasımlı dava sonunda haklı çıkmasına ve HMK'nın 326/1. madde hükmü koşullarının gerçekleşmesine, HMK'nın 312/2. ve 327/1. madde koşullarının da oluşmamış bulunmasına rağmen yazılı gerekçelerle yargılama giderlerinin şikayetçi taraf üzerinde bırakılması ve lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, şikayet olunan He.Medikal İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. vekilinin, (3-b) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, adı geçen taraflar yararına, (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, şikayet olunan H. Makine San. Tic. A.Ş. yönünden re'sen BOZULMASINA, şikayetçi vekilinin (3-a) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının reddine, (4) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, şikayetçi vekili ile şikayet olunan He.Medikal İç ve Dış Tic. Ltd. Şti. vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine, şikayet olunan H. Makine San. Tic. A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde temyiz edenlere iadelerine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.