MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki iflas davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmiştir. Temyize konu karar niteliği gereği duruşmaya tâbi olmadığından duruşma isteminin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacı vekili, davalının sözleşmeden doğan borcu nedeniyle aleyhine iflas yolu ile takip yaptıklarını, takibin, davalının haksız itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek, davalının iflasına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, taraflar arasındaki sözleşmede, uyuşmazlık halinde İngiltere Mahkemeleri'nin yetkili kılındığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma tüm dosya kapsamına göre; iflas davalarında öncelikle davacının alacaklı, davalının borçlu olduğuna dair bir maddi hukuk yargılaması yapılmasının, sonrasında ise şartların mevcudiyeti halinde davalı borçlunun iflasına karar verilmesinin gerektiği, her ne kadar İİK'nun 154. maddesinde, iflas davasının mutlaka borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde açılması ve bu hususta için yetki sözleşmesi yapılamayacağı düzenlenmiş ise de; bu kuralın taraflar arasındaki alacağın tespiti aşamasına ilişkin olmayıp iflas kararı verilmesine ilişkin olduğu, bu nedenle tarafların sözleşme serbestisi sınırları içerisinde sözleşmeye uygulanacak hukuku ve doğacak uyuşmazlıkları çözecek yetkili yargı yerlerini belirleme hakkına sahip oldukları, dava konusu olayda taraflar arasında düzenlenen Altın Kredi Sözleşmelerinde, bu sözleşmeden doğacak olan veya sözleşme ile bağlantısı bulunan tüm uyuşmazlıkların çözümünde İngiltere hukukunun uygulanacağı ve İngiltere Mahkemelerinin yetkili olacağı yönündeki düzenleme karşısında davacının, davalıdan alacaklı olduğuna ilişkin belirlemenin İngiltere Mahkemelerine ve İngiltere hukukuna bırakıldığı, bu durumda, davacının öncelikle, sözleşmede belirtilen yargı yerlerinden alacaklı olduğunu ispatlayacak bir karar alması, daha sonra bu karara istinaden borçlu hakkında iflas yoluyla takip başlatması ve iflas davası açması gerektiği, taraflar arasındaki hukuk ve yetkili yargı yeri seçimini ortadan kaldıracak ve özellikle alacağın başka bir yer hukukuna tabi kılınması sonucunu doğuracak şekilde iflas takibi başlatılması ve bunu dayanak göstererek iflas davası açılmasının doğru olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Davada, iflas yolu ile takibe vaki itirazın kaldırılması ve iflas kararı verilmesi talep edilmiştir. Bu tür davalarda öncelikle, takibe konu alacağın varlığının kanıtlanması gerekecektir. Taraflar arasındaki 02.07.2007 tarihli sözleşmenin 17., 03.07.2007 tarihli sözleşmenin 16. maddelerinde sözleşmelerin İngiliz Hukukuna tabi olacağı ve sözleşme ile bağlantısı bulunan tüm uyuşmazlıkların çözümünde İngiltere mahkemelerinin yetkili olacağı, ancak belirtilen maddelerde yer alan hiçbir hükmün bankanın kredi alan aleyhine yetkili mahkemeler nezdinde yasal yollara başvurabilme hakkını sınırlandırmayacağı öngörülmüştür. İflas istemi ile yapılan takiplere konu alacakların anılan sözleşmelerden doğan alacaklar olduğu ileri sürülmekle, mahkemece davayı görmekle yetkili olup olmadığı hususu bu maddeler uyarınca değerlendirilecektir.Az yukarıda özetlendiği üzere, kredi veren davacı alacaklı bankanın esas itibari ile İngiliz mahkemelerinde yasal yollara başvurabileceği benimsenmekle beraber, hükmün davacının diğer yerlerde yasal yollara başvuru (icra takibi veya dava) hakkını engellemeyeceği kararlaştırılmış olmakla, davacı yanın Türkiye'de icra takibi yapmak ve dava açmak suretiyle yasal yollara başvurmasında bir engel bulunmamaktadır. Türk Mahkemesinde dava açıldığında ise, mahkemenin sözleşme uyarınca alacağı, İngliz hukukuna göre tespit edeceği açıktır. Bunun yanında davalı borçlu hakkında iflas kararı vermekte kesin yetkili olan mahkemenin de Türk Mahkemesi olacağında tereddüt yoktur. Kaldı ki mahkemece, dava dilekçesinin davalı yana 02.10.2009 tarihinde tebliğ edildiği, davalının ise, cevap süresini aşarak 03.12.2009 tarihinde yetki itirazı ileri sürdüğü nazara alındığında yetki itirazının da dinlenemeyeceği ortadadır. Şu halde, mahkemece yetki itirazının reddi ile işin esasına girilerek toplanacak deliller çerçevesinde bir hüküm tesisi gerekirken, somut olaya uygun düşmeyen Dairemiz içtihatlarından da bahsedilerek hatalı yorumla yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 02.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.