Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6962 - Karar Yıl 2012 / Esas No : 4655 - Esas Yıl 2012





MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı davacı vekilince duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili Av. ... ile davacı vekili Av. ...'nin gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. KARARDavacı vekili, 16.02.2004 tarihinde dava dışı eski ortak ..in payını devir alarak kooperatif ortaklığına kabul edilen davalının aidat borcunu ödememesi üzerine 10.015,85 TL. asıl alacak ve 63.527,90 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 73.543,75 TL' nin tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazının haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, müvekkilinin, davacı kooperatif tarafından payını devraldığı eski ortak ...e verilen borcu yoktur yazısı nedeniyle payı devralarak ortaklığa kabul edilmesine rağmen kooperatifin kusuruyla tahsil edilmeyen önceki ortağın aidatlarının müvekkilinden istenilmesinin doğru olmadığını, payını devraldığı ortağın yaptığı ödemelerin de dikkate alınması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davalının, dava dışı ...in payını devralarak kooperatife ortak olduğundan devreden ortağın borçlarından da sorumlu olduğu, davalının, aidat borcu bulunmadığı iddiasıyla açtığı menfi tespit davasında, davalının kooperatife borçlu olduğu belirlenerek menfi tespit davasının reddine karar verildiği, payını devreden eski ortağın kooperatife yaptığı 1.015,00 TL'nin aidat ödemesi olarak kabulü gerekirken kooperatifçe kabul edilmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalının 8.678,75 TL asıl alacak ve 60.943,00 TL işlemiş faiz yönünden yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına, alacak hesaplanabilir nitelikte olmadığından icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri ayrı ayrı temyiz etmiştir.1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, taraf vekillerinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.2- Davalının temyiz isteminin incelenmesinde, dava, aidat asıl alacağı ve gecikme faizinin tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı, takipte 10.015,85 TL aidat ve 63.527,90 TL işlemiş faizin takip tarihinden itibaren aylık %10 gecikme faiziyle birlikte tahsili için 01.05.2006 tarihinde takip başlatmıştır. Takip ve davaya konu aidat alacağının 1997 ila 2006 yıllarına ilişkin olduğu, aidat alacağına genel kurullarca belirlenen oranlarda faiz uygulanması suretiyle işlemiş faizin belirlendiği, mahkemece takibe vaki itirazın kısmen iptaline karar verilerek asıl alacağa takip tarihinden itibaren aylık %10 oranında faiz uygulanmasına imkan verdiği anlaşılmaktadır. Temyiz aşamasında; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu'nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanunu'nun 7. maddesinde aynen "Türk Borçlar Kanunu'nun kamu düzenine ve genel ahlâka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76'ncı, faize ilişkin 88'nci, temerrüt faizine ilişkin 120'nci ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138'nci maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır. " hükmüne yer verilmiştir.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 88. maddesindeki "Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz." hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; "Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüd faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur." düzenlemesine yer verilmiştir. Somut olay bakımından, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 42. maddesine göre genel kurul bütün üyeleri temsil eden en yetkili organdır ve kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisi vardır. ... Tip Anasözleşmesi'nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, (belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup) aidatın veya şerefiye bedelinin süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, 818 sayılı Borçlar Kanunu ( BK )’nun 101/2. ( 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 117. ) maddesi hükmü karşısında, genel kurulun belirlediği tarih kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK' nun 88 nci maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120 nci maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır.3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun' un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak faiz oranını, belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nun 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate alınmak zorundadır.Somut olayda, davaya konu 1997 ila 2006 yılları arasındaki aidat borcu kooperatif genel kurul kararlarıyla belirlendiğinden ve genel kurul kararları da sözleşme niteliğinde olduğundan davacının takip konusu alacak kalemlerine uygulanması gereken azami faiz oranı TBK’nun 120/2. maddesinde düzenlenmiş yıllık temerrüt faiz oranı olup, davacı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun'un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır. Bu durumda, mahkemece, karar tarihinden sonra yürürlüğe giren anılan yasal düzenleme bu açıklamalar çerçevesinde somut olay bakımından değerlendirilerek, işlemiş ve işleyecek temerrüt faizi oranı ve miktarı bakımından gerektiğinde bilirkişiden denetime elverişli bir rapor alınmak ve sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün davalı yararına bozulması gerekmiştir. 3- Davacının temyiz isteminin incelenmesinde ise, mahkemece hüküm altına alınan aidat aslı ve gecikme faizi kooperatif genel kurul kararlarına dayalı olup, takip konusu alacak hesap edilebilir nitelikte olmasına göre, likit sayılması gerekmekle, davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken mahkemece, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. 4- Diğer yandan, mahkemece, davalının payını devraldığı ortak tarafından kooperatife yapıldığı savunulan bazı ödemeler aidat ödemesi olarak kabul edilerek hesap yapılmış ise de, yapılan inceleme yazılı sonuca varmak için yeterli değildir. Davalı yanca ibraz edilen belgeler her zaman düzenlenebilecek niteliktedir. Belgelerde yazılı miktarların kooperatife ödendiğinin kabulü için öncelikle ödemelerin kooperatif adına para tahsiline yetkili kişilere yapılması veya bu ödemelerin kooperatif kayıtlarında bulunması gerekir. Somut olayda, yapılan ödemelerin kooperatif kayıtlarında bulunmadığı belirlenmiş ancak ödemelerin kooperatif adına tahsilat yapmaya yetkili kişilere yapılıp yapılmadığı üzerinde durulmamıştır. Kural olarak, ödemenin yetkili kişiye yapılması halinde, ödeme kooperatif kayıtlarına intikal ettirilmemiş olsa dahi ödeme yapan ortak, yaptığı ödeme kadar borçtan kurtulur. Bu nedenle, ibraz edilen belgelerin altında imzası olan kişilerin kooperatif adına para tahsiline yetkili olup olmadığı üzerinde durularak, bir dönem kooperatif yöneticiliğini de yaptığı iddia edilen devreden ortağın bazı ödemelerini kooperatif hesaplarına yapmasına rağmen anılan ödemeleri hangi nedenle belgelerde adı yazılı kişilere yaptığı hususu da değerlendirilerek bir karar verilmelidir. Aidat ödemesi olarak kabul edilen bir kısım belgelerden ise, ödemenin devreden ortağın eşi olduğu belirtilen Yılmaz Ciner tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Anılan kişinin aynı zamanda kooperatifin eski ortağı ve muhasebecisi olduğunun iddia edilmesi nedeniyle ödemelerin hangi nedenle yapıldığı irdelenerek, aidat borcu için ödendiği kabul edildiği takdirde bu kez hangi pay için yapıldığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi gerekir. Ayrıca, mahkemece, tarihi, keşidecisi, lehdarı belirlenmeyen, kooperatifin yetkili temsilcilerine teslim edilip edilmediği açıklığa kavuşturulmayan ve kooperatif kayıtlarında da bulunmadığı anlaşılan bir çek ile 560,00 TL’ nın ödendiği kabul edilmesinde isabet bulunmadığından, öncelikle çekin kooperatifin yetkilisine teslim edilip edilmediği belirlenmeli, kooperatifin yetkilisine teslim edildiğinin saptanması halinde, çek bedelinin ödenip ödenmediği gerekirse banka kayıtları da istenmek suretiyle incelenerek bir sonuca varılmalıdır. Çekin teslimi yalnız başına ödemenin kabulü için yeterli olmayıp, çek bedelinin de kooperatifçe tahsili gerekir. Mahkemece, anılan hususlar üzerinde durulmadan, her zaman düzenlenmesi mümkün olan belgelere itibar edilerek karar verilmesi doğru olmadığından kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin, (3) ve (4) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (2) numaralı bentte yazılı nedenlerle davalı yararına, (3) ve (4) numaralı bentlerde yazılı nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan taraflar yararına takdir olunan 900,00 TL duruşma vekalet ücretinin birbirlerinden alınarak yek diğerine verilmesine, peşin alınan harçların istek halinde taraflara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.