MAHKEMESİ :Asliye Hukuk MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacı vekili, ... Konut Yapı Kooperatifi'nin 1997 yılı içerisinde üyelik borçlarını yerine getirmeyerek ihraç edilen üyelerden dolayı kooperatife kalan konutların, 23.03.1997 tarihinde yapılan genel kurul toplantısı sonunda tahmin edilen bedeli belirlenerek 14 adet konutu ihale yöntemi ile satışa çıkardığını, müvekkilinin bu ihaleden dava konusu 11 ada, 9-A no'lu konutu satın aldığını, bu şekilde konutun sahibi olduğunu, müvekkiline satılan konutun daha önce aynı kooperatif üyesi bulunan davalıların murisi adına kayıtlı olduğunu, murisin kooperatife olan yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeni ile kooperatif üyeliğinden ihraç edildiğini, kooperatiften çıkarma kararının usul ve yasaya uygun olmaması nedeni ile çıkarma kararının iptali için muris tarafından dava açıldığını, mahkemece üyelikten ihraç kararının iptal edildiğini, ardından ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nde davalıların tapu iptal ve tescil davası açtığını, müvekkilinin konudan böylelikle haberdar olduğunu, konutu herkese açık ihaleden satın aldığını, iyiniyetli olduğunu, konutu kaba inşaat halinde aldıktan sonra toplam 35.505,00 TL' lik masraf yaptığını ileri sürerek, müvekkili adına tescil edilmiş konutun tapusunun iptaline o davada karar verilmesi halinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 20.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalılar vekili, davaya konu taşınmazın mülkiyetinin müvekkillerine geçmediğini, bu konuda hiçbir karar verilmediğini, fiili kullanımın halen davacı üzerinde olduğunu, müvekkillerinin şu aşamada taşınmazın sahibi olmadığını, yapılan satışın kooperatif tarafından yapıldığını, husumetin kooperatife yöneltilmesi gerektiğini, davacı tarafından yapıldığı iddia edilen masrafların belgelenmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davalıların davacı aleyhine açtıkları tapu iptal ve tescil davasının sonucunun beklenildiği, davanın davalılar lehine sonuçlandığı ve kararın kesinleştiği, işbu davada yapılan keşif ve dinlenen tanık beyanlarından davacı tarafça dava konusu taşınmaza masrafların yapılmış olduğunun anlaşıldığı, davacının tadilatları 1997 yılında yapmış olduğu hukukçu bilirkişi raporunda belirtilmiş ise de, taşınmaz için yapmış olduğu zorunlu ve faydalı masrafları davalılardan talep edebilmesi için söz konusu masrafların davalılar yararına bir zenginleştirme meydana getirmesi gerektiği, davacı tarafından 1997 yılında yapılan imalatların halihazırda davalılarca istifadesinin mümkün olmadığı, ekonomik ömrünü tamamlamış inşaat malzemeleri olduğu, imalatların davalılar lehine bir zenginleştirme meydana getirmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir. 1- Dava, tazminat istemine ilişkindir.6100 sayılı HMK'nın 266/1. (1086 sayılı HUMK'nın 275.) maddesi "Mahkeme, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir" hükmünü içermektedir. Aynı Kanun'un 282. (1086 sayılı HUMK’nın 286.) maddesinde belirtilen bilirkişinin oy ve görüşünün hakimi bağlamayacağı ve hakimin bilirkişi raporunu serbestçe takdir edeceği hükmü, HMK'nın 281. (HUMK'nın 283.) madde hükmü uyarınca bilirkişi raporunu yeter derecede kanaat verici bulmazsa bilirkişiden ek rapor ya da sözlü açıklama alabileceği veya yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırabileceği şeklinde anlaşılmalıdır. Yoksa, hakimin bir kez bilirkişi incelemesine karar verildikten sonra bundan dönerek uyuşmazlığın çözümünün hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki ve mesleki bilgi ile çözümlenebileceği kabul edilemez. Kaldı ki, somut uyuşmazlık çözümünde bilirkişinin rey ve mütalaasına başvurulmasını zorunlu kılar niteliktedir.Öte yandan, 6100 sayılı HMK'nın 279/2. vd. maddeleri hükümlerinde, birden fazla bilirkişi ile yapılacak incelemenin usulü düzenlenmiştir. Bilirkişilerin raporu yazılı vermesi gereken hallerde, konuyu bir arada görüşüp müzakere ederek rapor hazırlamaları gerekmekte olup, ancak azınlıkta kalan bilirkişi varsa oy ve görüşünü ayrı bir rapor halinde de mahkemeye sunması mümkündür.Somut olayda, mahkemece hukukçu ve inşaat mühendisi bilirkişi refakatinde keşif ve inceleme yapıldığı, inşaat mühendisi bilirkişinin 06.11.2013 havale tarihli raporunda, davacı tarafça yapılan tadilatların keşif tarihi itibariyle değerinin 7.338,00 TL olduğu; hukukçu bilirkişinin 16.12.2013 havale tarihli bilirkişi raporunda, taşınmazın 1997 yılında kaba inşaat şeklinde davacıya teslim edildiği, davacı tarafından daha sonra yapılan imalatların ekonomik ömrünün tamamlanıp tamamlanmadığı hususunda teknik bilirkişiden ek rapor alınması gerektiği belirtilmiştir.Bu durumda mahkemece, hukukçu bilirkişinin görüşü doğrultusunda bilirkişi kurulundan HMK'nın 279/2. maddesi hükmüne uygun olarak birlikte kaleme alınacak ek rapor düzenlenmek üzere dosyanın bilirkişi kuruluna tevdi edilerek, davacı vekilinin itirazlarını da cevaplandıran denetime elverişli, açıklamalı, ayrıntılı ek rapor alındıktan sonra davalı asılların 15.11.2013 tarihli dilekçelerindeki, ''Bilirkişinin çıkardığı 7.338,00 TL tutarındaki rapora hiçbir itirazımız yoktur. Davacının daireyi bize teslimi halinde, teslim tarihine kadar doğan kira alacağımızı mahsup edip, geri kalan meblağı ödemeye hazırız" şeklindeki açıklamaları ve bu beyanın davanın kabulü anlamına gelip gelmediği de gözetilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, dava konusu tadilatların hangi tarihte yapıldığına ve ekonomik ömrünü tamamlayıp tamamlamadığına ilişkin teknik nitelikteki uyuşmazlık ile ilgili inşaatçı bilirkişi raporunda bir görüş bildirilmemesine rağmen, somut dayanakları gösterilmeksizin varsayıma dayalı sonuca ulaşılması ve yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.2- Bozma nedenine göre, davalılar vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 26.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.