Kanun Detayı

Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6744 - Karar Yıl 2014 / Esas No : 2106 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Ankara 2. Asliye Hukuk MahkemesiTARİHİ : 27/12/2013NUMARASI : 2013/48-2013/778Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -K A R A R-Davacı vekili, müvekkili arsa sahibi ile davalı yüklenici şirket arasında arsa payı karşılığı inşaat yapmak amacıyla önce sözlü olarak anlaşmaya varıldığını, sözlü anlaşmayla müvekkiline zemin katta bir dükkan ve dört daire verilmesinin kararlaştırıldığını, müvekkilinin, davalı K.. Ö..'ün oğlu E.. Ö..'e vekaletname verdiğini, anılan kişinin bu vekaletname ile davacı adına davalı şirketle arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığını, yapılan sözleşmede müvekkiline 1,2,7 ve 12 numaralı dairelerin verildiğini, dükkanın verilmediğini, müvekkilinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin iradesine aykırı yapıldığını görerek, sözleşmeye itiraz ettiğini, bunun üzerine ek sözleşme yapılarak, yapılacak olan inşaattaki 11 no'lu dairenin %50'sinin ilave olarak müvekkiline verilmesi konusunda anlaşıldığını, davalıların 11 no'lu dairenin tapusunun %50'sini müvekkiline vermediği gibi, dairenin de bir başkasına satıldığının öğrenildiğini, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin 16. maddesine göre, dairelerin süresinde teslim edilmemesi halinde rayiç kira bedeli ödenmesinin kararlaştırıldığını, yine aynı sözleşmenin 17. maddesine göre, tarafların sözleşmeye uymaması halinde karşı tarafın uğradığı veya uğrayacağı tüm zararların on katını diğer tarafa ödemesinin öngörüldüğünü, daire fiyatı, emsal kira bedeli ve ortaya çıkan zarar net olarak bilinmediğinden şimdilik 20.000,00 TL için belirsiz alacak davası açıldığını ileri sürerek, 11 no'lu dairenin teslim edilmemesinden kaynaklanan alacaktan şimdilik 15.000,00 TL'nin davalılardan tahsilini, anılan dairenin süresinde teslim edilmesi nedeniyle şimdilik 2.500,00 TL rayiç kira bedeli ile sözleşmenin 17. maddesine göre, uğranılan ya da uğranılacak zarara karşılık şimdilik 2.500,00 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiş, 18.12.2013 tarihli dilekçeyle 15.000,00 TL daire bedeli alacağını 25.000,00 TL artırarak 40.000,00 TL'ye çıkarmıştır.Davalılar vekili, davacının iddialarının eksik, çelişkili ve yanıltıcı olduğunu, davacının dayandığı bila tarihli adi sözleşmenin şekil şartına uymaması nedeniyle geçerli olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; arsa sahibi ile yüklenici arasında ayni hakların devrini gerektiren sözleşmelerin TMK, BK ve Noterlik Kanunu gereğince resmi şekilde yapılmasının geçerlilik şartı olduğu, ancak yüklenicinin kendisine düşecek bağımsız bölümleri üçüncü şahıslara satışında resmi şekil şartı bulunmadığından adi yazılı usulün de geçerli sayıldığı, bu sebeple davalıların şekil şartına dayalı itirazlarının yerinde olmadığı, yüklenicinin saiki ne olursa olsun 11 numaralı bağımsız bölümün yarısını davacıya vermeyi kabul ettiği, adi yazılı sözleşmede teslim tarihi gösterilmediğinden ve davadan önce temerrüde düşürülmediğinden geç teslim sebebiyle kira ve sebebi anlaşılamayan maddi tazminat taleplerinin yerinde olmadığı, ana sözleşmenin, arsa sahipleri olan davacı ile dava dışı Enver Eren ve davalı şirket arasında düzenlendiği, ek sözleşmenin ise davacı ile yüklenici sıfatıyla K.. Ö.. arasında imzalandığı, K.. Ö..'ün şahsı adına bağımsız bölüm devretme hakkına sahip olmadığı, ancak davacıdan yeniden vekaletname alabilmek için 11 numaralı bağımsız bölümün yarısını devretmeyi kabul ettiği, onun karşılığında vekaletname elde edip satış yetkisi kazandığı ve temsilcisi olduğu şirket adına ve şahsı adına maddi menfaat temin ettiği, davalı K.. Ö..'ün eski TTK'nın 20/2. maddesine göre bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiği, kanunun amir hükmüne aykırı olarak karşı tarafı ikna edip sözleşme imzalattıktan ve yeniden vekaletname aldıktan sonra bunun geçersizliğini ileri sürmesinin basiretli iş adamlığı vasfına uygun düşmeyeceği, hile ve desise sayılabilecek bir tasarruf olduğu, buna karşılık davacının da arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldıktan sonra kandırıldığını veya zarar ettiğini düşünerek vekilini azletmesinin, yüklenicinin taahhütlerini yerine getiremez hale gelmesine ve zarar görmesine yol açtığından, müzayaka haline düşmek üzere olan akitten (sözleşmenin tarafı) davada menfaat elde etmek istemesinde kötüniyet görüldüğünden, kısmen haklı sayılabileceği, tarafların iradelerindeki hukuka aykırılıklar ve hukuka uygunluklar değerlendirilerek TMK'nın 4. maddesi gereğince hak ve nesafet kuralları gözetilmek suretiyle % 50 indirim uygulandığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 20.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte davalılardan alınıp davacıya ödenmesine fazla talebin reddine karar verilmiştir.Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.1- Dava, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ve tarihsiz sözleşmeye dayalı tazminat ve kira bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, davacının da aralarında bulunduğu arsa sahipleri ile davalı şirket arasında 12.12.2007 tarihli ve 21319 yevmiye sayılı arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığı, "gayrimenkul alım-satım sözleşmesi" başlıklı, arsa sahibi B.. C.. ve yüklenici K.. Ö.. imzasını taşıyan tarihsiz sözleşme ile de "B.. C.. ile yapılan sözleşme aynı kalmak kaydıyla 3. katta bulunan 11 no'lu dairenin %50'si ilave olarak verilmiştir" hükmünün kabul edildiği görülmüştür. Tarihsiz sözleşmede asıl sözleşmeye atıf yapılmış ise de, asıl sözleşmeyi yüklenici sıfatıyla imzalayan şirketin, bu sözleşmede taraf olmadığı, taşınmaz satımına ilişkin tarihsiz sözleşmenin de resmi şekilde yapılmaması nedeniyle geçersiz olduğu, geçersiz sözleşmeye dayalı olarak, sözleşmenin taraflarının sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak ancak verdiklerini talep edebileceklerinin kabulü gerekir.Bu durumda mahkemece, 11 no'lu bağımsız bölüm ile ilgili davalı şirketin bir taahhüdünün bulunmaması nedeniyle, davalı şirket yönünden davanın, pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı K.. Ö.. yönünden ise, sözleşmede arsa sahibi tarafından verilen bir bedel bulunmaması nedeniyle esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.2-Bozma nedenine göre, davacı vekilinin tüm, davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalılar yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm, davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde iadelerine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 27.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.