Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 6504 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 9886 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasında görülen maddi ve manevi tazminat davası sonucunda verilen hükmün onanmasına ilişkin Dairemizin 23.06.2014 gün ve 2501 Esas, 4797 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davacı vekilince istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü.- KARAR -Davacı vekili, müvekkilinin, 1998 yılı sonunda dairesinin teslim edileceği vaadiyle dava dışı ... Konut Yapı Kooperatifi'ne üye olduğunu, kooperatifin yönetim kurulu üyesi olan davalıların usulüne uygun şekilde alınan genel kurul kararı bulunmadığı halde müvekkilinden ek ödeme talebinde bulunmaları nedeniyle müvekkilinin ortaklıktan ayrılmak zorunda kaldığını, tahsis edilen dairenin inşaatına başlanmadığını, istifa nedeniyle şimdiye kadar yapılan ödemelerin iadesi halinde dahi zararlarının karşılanamayacağını, davalı yöneticilerin haksız fiilleri nedeniyle zararlarından sorumlu olduklarını, davalı şirketin ise eser sözleşmesi ile kooperatif inşaatlarının yapımını üstlenmesine rağmen edimini yerine getirmediğini ileri sürerek, 15.000,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı ... vekili, davanın reddini istemiştir.Diğer davalılar, süresinde davaya cevap vermemişlerdir.Mahkemece, davacının, konut teslim edilmemesinden kaynaklanan zararının tazminini istediği, çıkma nedeniyle aidatların iadesi isteminde bulunmadığı, davacı vekilinin 21.01.2008 ve 19.03.2010 tarihli yazılı beyanlarına göre, davacının 19.03.2004 tarihinde noter aracılığı ile üyelikten çıkma isteminde bulunması nedeniyle konut teslim edilmemesinden kaynaklanan tazminat isteminde bulunamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Dairemizin 23.06.2014 tarih ve 2501 E., 4797 K. sayılı ilamıyla onanmıştır.Davacı vekili, karar düzeltme isteminde bulunmuştur. 1-Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere ve özellikle davacı vekilince davalı yüklenici şirket ile ilgili herhangi bir temyiz itirazı ileri sürülmemiş bulunmasına, temyiz aşamasında ileri sürülmeyen hususların karar düzeltme aşamasında ileri sürülmesinin mümkün olmamasına göre, davacı vekilinin HUMK'nın 440. maddesinde sayılan hallere uymayan ve aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan, davalı şirkete ve manevi tazminata ilişkin diğer karar düzeltme itirazlarının reddi gerekmiştir.2-Dava dışı kooperatifin eski yöneticilerinin haksız fiilleri sebebiyle maddi tazminatın tahsili istemine ilişkin karar düzeltme itirazları yönünden;Davacı tarafça, dava dışı kooperatife gönderilen 19.03.2004 tarih 7820 yevmiye sayılı ihtarname ile ödediklerinin iadesi veya dairenin aynen teslimi istenmiş olup, bu ihtarname dava dışı kooperatife usulüne uygun tebliğ edilmediği gibi, içeriğinde istifa iradesini yansıtan beyanlara yer verilmediğinden, mahkemece bu ihtarnamenin istifa olugusunu içerdiğinin kabulü doğru olmamıştır. Yine, davacı vekilince sunulan 21.01.2008 havale tarihli dilekçede davacının ortaklıktan çıkma iradesinin bulunduğu, kooperatifçe de ihraç kararı verildiğine göre ortaklığının sona erdiği hususunda tartışma olmadığı, uyuşmazlığın kooperatif üyeliğinin ne zaman, nasıl sona erdiği konusunda olduğu açıklanmıştır. Davacı tarafça sunulan 19.03.2010 ve 01.11.2010 tarihli dilekçelerde ise, davacının kooperatif üyesi olup olmadığı hususunda bir açıklamaya yer verilmeksizin kooperatif üyesi olduğunun kabul edilmesi halinde de, kabul edilmemesi halinde de davalı eski yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olduğu açıklanmıştır. Mahkemece, sonuçlanması ve kesinleşmesi beklenen ... Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2008/237 E., 2009/49 K. sayılı dosyasının incelenmesinde, davacının ihracına ilişkin 14.04.2004 tarihli yönetim kurulu kararının iptaline karar verildiği, hükmün 16.10.2009 tarihinde kesinleşmiş olduğu anlaşılmıştır. Buna göre, dosyadaki delil ve belge durumu itibariyle davacının dava dışı kooperatif üyeliğinin devam ettiği anlaşılmaktadır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 59/3. maddesinde; "Yönetime veya temsile yetkili şahısların kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatif sorumludur" hükmüne yer verilmiş, 62/1. maddesinde ise yönetim kurulu üyelerinin görevleri belirtilmiş, yönetim kurulunun, kooperatif amaçlarının gerçekleşmesi ve ortakların çıkarlarının korunması ile ilgili olarak yasalara, anasözleşme hükümlerine ve genel kurul kararlarına göre işleri titizlikle yürütecekleri ve kooperatifin başarısı ve gelişmesi yolunda gereken çabayı göstermekle görevli oldukları açıklanmıştır. 62/3. maddesinde ise; "Yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar" hükmüne yer verilmiştir.Aynı Kanun'un 98. maddesi yollaması ile dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK'nın 336. maddesi uyarınca, genel olarak yönetim kurulu üyeleri kooperatif adına yapmış oldukları sözleşme ve işlerden dolayı şahsen sorumlu değildir. Aynı maddede beş bent halinde sayılan durumlar, bu genel ilkenin istisnaları olarak gösterilmiştir. Anılan istisnalardan olan 5. bent ''İdare meclisi azaları şirket namına gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden ve ihmal neticesi olarak yapılmamasından gerek şirkete, gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesuldürler'' hükmünü içermektedir. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan, 818 sayılı BK’nın 41, 50 ve 51. madde hükümleri ile yukarıda anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde, yöneticilerin ve temsile yetkili şahısların zarar doğuran eyleminden dolayı, yöneticiler ve kooperatif müteselsilen sorumludurlar. Bu nedenle, ortaklığın, yöneticilere karşı sorumluluk davası açmasının yanı sıra ortakların, kooperatife ve/veya yöneticilere karşı maddi ve manevi tazminat davası açma hakları bulunmaktadır. TTK’nın 340. maddesinde, 309. maddeye yapılan göndermenin sadece sorumluluk halleri ile sınırlı olduğunun ve 309. maddedeki “Hükmolunacak tazminat şirkete verilir” hükmünün 336. maddedeki doğrudan doğruya zarar hallerine uygulanmayacağının kabulü gerekmektedir. Sorumluluğun söz konusu olabilmesi için de öncelikle bir zararın doğması şarttır. Zarar meydana gelmiş ise, yöneticilerin kusursuzluğunu ispat etmesi gerekir. Kusursuzluğun ispatı da genel hükümlere tabidir. Kural olarak yönetim kurulu üyeleri kooperatif adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlar ise de, anılan 336. maddedeki hallerde kooperatife, kooperatif ortaklarına ve kooperatif alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe müteselsilen sorumlu olurlar. Yöneticilerin görevlerini ifa sırasındaki zararın kusur ile işlendiği karinesinin aksini ispat etmedikçe 338. maddesi gereğince sorumluluktan kurtulamazlar. Diğer yandan, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 14.05.1970 tarih ve 2722 E., 2030 K.; 27.02.1990 tarih ve 9543 E., 1576 K; 14.02.2005 tarih ve 2004/4501 E., 2005/1130 K.; 19.02.2007 tarih ve 2005/14680 E., 2007/3131 K. sayılı ilamlarında da açıklandığı üzere, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 59/3. maddesinde yöneticilerin kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatifin sorumlu olacağı düzenlenmiş ise de, bu hükmün yöneticiler ile birlikte kooperatifin dahi sorumlu olacağı şeklinde yorumlanması gerekir. 1982 Anayasası'nın 36. maddesinde yer verilen "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir" ibaresi, ortakların dava açma hakkının temel dayanağıdır. Kooperatif ortağı olma, kooperatife karşı dava açma hakkından vazgeçme olarak yorumlanamayacaktır. Ortak tarafından dava hakkının kullanılması, ortaklığın TTK'nın 341. maddesine dayalı dava açma hakkında olduğu gibi, genel kurul kararına ve davanın denetçilerin asıl ya da vekil aracılığı ile dava açmasına bağlı değildir.Ortakların dava açma hakları da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerir. Yönetim kurulu üyelerinin yasa ve anasözleşme hükümlerine aykırı davranışları ile ortaklığın malvarlığını azaltan veya kötüleştiren davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Zira, bu tür tasarruflar payları oranında ortakları etkiler. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararıdır. Ancak, ortak TTK’nın 340. madde yollaması ile 309/1. maddesi uyarınca dolaylı zarar dolayısıyla açtığı davada hükmedilecek tazminatı kendisi adına değil, ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabilir. İkinci durum ise doğrudan zarar halidir. Bu halde yöneticilerin eylemleri sonucunda ortakların ortaklığın zararından müstakil olarak gördükleri zararlar söz konusudur. Anılan zarar türünde ortaklığın zarar görüp görmemesinin bir önemi bulunmamaktadır. Esasen, bu zararın üçüncü kişinin gördüğü zarardan tek farkı, ortak olmanın sonucu olmasıdır. TTK'nın 336/5. maddesinde anlamını bulan bu dava türünde ise ortaklar talep ettiği tazminatın kendisi adına hükmedilmesini isteyebilirler. Aynı ilkeler Dairemizin 14.02.2012 tarih ve 2011/4551 E., 2012/989 K.; 06.12.2013 tarih ve 2013/6671 E., 7768 K; 26.05.2015 tarih ve 2102 E., 3938 K. sayılı ilamlarında da tekrarlanmış ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 25.12.2013 tarih ve 2013/23-427 E., 1700 K. sayılı ilamıyla da benimsenmiştir.Somut olayda, davacı vekilince, temyiz dilekçesinde talebinin istifaya dayalı olduğunun kabulü halinde talebinin BK'nın 41. maddesine dayalı tazminata yönelik olduğu, diğer anlatımla çıkma payına yönelik olmadığı, üye olduğunun kabulü halinde ise, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 98. maddesinin yollamasıyla TTK'nın 336/5. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna yönelik olduğu açıklanmıştır. Davacının talebinin istifaya dayalı BK'nın 41. maddesi hükmünce tazminata yönelik olduğunun kabulü halinde; kooperatiften istifa etmiş olan üyenin, ancak davalı kooperatiften çıkma payını isteyebileceği, çıkma payı için kooperatif yöneticilerine husumet yöneltilemeyeceği, davacının bu olasılıkta çıkma payı istemediği, istifa eden üyenin kooperatiften üçüncü kişi sıfatıyla alacaklı olmaması karşısında, yönetim kurulu üyelerinin anılan 336/5. madde hükmüne dayalı sorumluluğunun koşullarının oluşmayacağı gözetilerek, davalı eski yönetim kurulu üyelerinden anılan 41. madde hükmüne dayalı olarak talepte bulunulamayacağının kabulü gerekmektedir.Bu durumda mahkemece, davacının kooperatif üyesi sıfatıyla konut verilmemesinden kaynaklanan zararı ile ilgili olarak davalı eski yöneticilere husumet yöneltilebileceği kabul edilip, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde bu sorumluluğun esası ile ilgili koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği, gerçekleşmiş ise tazminat miktarı hususunda inceleme yapılıp, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek hükmün davacı yararına bozulması gerekirken, onandığı anlaşıldığından, davacı vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile onama ilamı kaldırılarak, hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer karar düzeltme itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, karar düzeltme itirazının kabulü ile Dairemizin 23.06.2014 tarih ve 2501 E., 4797 K. sayılı onama ilamı kaldırılarak, yerel mahkeme kararının davacı yararına BOZULMASINA, evvelce alınan temyiz peşin harcı ile karar düzeltme peşin harcının istek halinde iadesine, 13.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.