MAHKEMESİ : İstanbul(Kapatılan) 45. Asliye Ticaret MahkemesiTARİHİ : 08/11/2013NUMARASI : 2012/181-2013/288Taraflar arasındaki iflas davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı şirket tasfiye memuru ve vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -K A R A R-Davacı vekili, müvekkilinin ticari alım-satım ilişkisinden kaynaklanan alacağının tahsili için başlattığı takibe davalının itiraz ettiğini, mahkemece müvekkilince açılan itirazın iptali davası kısmen kabul edilerek, 2.756.405.91 TL yönünden borca itirazın iptaline karar verildiğini, kararın alacağın varlığı için kesin hüküm oluşturduğunu, davalının takipte haczi kabil malı bulunmadığını, borca batık durumda olan davalının borcunu ödeyemediğini ileri sürerek, İİK.'nın 179 ve 6102 sayılı TTK.'nın 376. maddeleri uyarınca davalı şirketin iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı şirket temsilcisi, davalı şirketin gayrıfaal olup 11.12.2011 tarihinde tasfiyeye girdiğini, Ticaret Sicilinde ilan yapıldığından şirketin tüzel kişiliğinin kalmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.Davalı vekili ise, davacı tarafından müvekkili aleyhine açılan iflas davasının kabulüne dair ilamın Yargıtayca bozularak yeni esasa kaydedildiğini, diğer dosyanın bu dosya için bekletici mesele yapılması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davalı şirketin 2011 yılı sonu itibarıyla TTK.'nın 324 ve İİK.'nın 179. maddeleri uyarınca borca batık durumda olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile davalının iflasına karar verilmiştir.Kararı, davalı şirket tasfiye memuru ve vekili temyiz etmiştir. 1) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı şirket tasfiye memuru ve vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.2) Dava, İİK.'nın 179. ve 6102 sayılı TTK'nın 376. maddelerine dayalı doğrudan iflas istemine ilişkindir. 6102 sayılı TTK.'nın 376/3. maddesi uyarınca borca batık hale gelen şirket bunu mahkemeye bildirmek ve iflasını istemek zorundadır. İİK'nın 179/1. maddesinde de, bu bildirimin alacaklılardan biri tarafından da yapılabileceği kabul edilmiştir.İİK'nın 179. maddesinde şirketin borca batık olması, sermaye şirketleri (anonim, limited, sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketler) bakımından özel bir doğrudan doğruya iflas sebebi olarak kabul edilmiştir.Alacaklı borçlusu olan sermaye şirketinin borca batık durumda olması halinde; doğrudan ticaret mahkemesine başvurup, bu durumu bildirerek, iflas davası açabilir. Alacaklı dava dilekçesinde doğrudan doğruya iflas sebebini açıkça yazmalıdır. Çünkü her doğrudan doğruya iflas sebebinin dayanağı olan vakıa değişiktir ve bu vakıaların sonradan ileri sürülmesi, iddianın, davanın genişletilmesi yasağına tabidir. (HMK'nın m. 319. )Alacaklı ticaret mahkemesinde şirketin borca batık durumda olduğunu ve şirketten alacaklı olduğunu ispat ederse, ticaret mahkemesi şirkete bir depo kararı vermeden doğrudan doğruya şirketin iflasına karar verir. Bkz: Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, El Kitabı, 2013 Bası, sh 1150 vd )İİK'nın 181. maddesinin aynı Kanun'un 160. maddesine yaptığı yollama nedeniyle, İİK'nın 179. madde hükümü uyarınca doğrudan iflas talebinde bulunan alacaklı ilk alacaklılar toplantısına kadar gerekli masraflar ile iflas kararının kanun yolları için gerekli tebliğ masraflarını avans olarak mahkeme veznesine yatırmalıdır. (somut olayda yatırılmıştır.)İİK'nın 179. maddeleri uyarınca iflasa karar verilebilmesi için şirketin borca batık durumda olması gerekir. Borca batıklık, borçlunun malvarlığındaki aktif değerler toplamının, pasif değerler toplamını karşılayamaması durumudur. İflas talebi üzerine mahkemece bilirkişi incelemesi yapılarak iflas talebinin yerinde olup olmadığı belirlenir. Borca batıklığın tespiti için 6102 sayılı TTK 'nın 376/3 maddeleri uyarınca bir borca batıklık bilançosu hazırlanmalıdır. Somut olayda mahkemece, davalı şirketin borca batık durumda olup olmadığı konusunda yeterli inceleme yapılmamıştır. 6102 sayılı TTK'nın 376/3. maddesine göre borca batıklık bilançosunda aktiflerin rayiç değerden bilançoya geçirilerek borca batıklık bilançosunun çıkarılması gerekir. Böyle bir talep üzerine mahkemece, bu şirketin öncelikle borca batık durumda olup olmadığı rayiç değerlere göre tespit edilmelidir. Bunun için borçlu şirket tarafından sunulacak bilanço üzerinde mahallinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, rayiç değerler ve yapılan araştırma ve inceleme sonucu elde edilen gerçekçi verilere göre bilirkişilerce yeniden oluşturulacak şirket bilançosu (borca batıklık bilançosu) da dikkate alınıp bir sonuca gidilmelidir. Borca batıklık, TTK’nın 376/3. maddesinde gösterilen şekilde varlıkların rayiç değerine ve İİK’nın 178/1. madde ve fıkrasında belirtilen alacaklılar listesinde gösterilenler ile gerçek anlamda tespit edilebilecek diğer borçların tutarına göre belirlenmelidir. Borca batıklıktan kurtulma ise tüm borçların ödenmesi anlamına gelmeyip, aktifin pasiften fazla olmasını ifade eder.Bir sermaye şirketinin borca batıklık nedeniyle iflasının istenmesi halinde, bu durumun mahkemece re’sen tespiti gerekir. Bu tespitin yapılmasında, davacının sunduğu delillere ek olarak, mahkemece gerekli görülen diğer delillerin toplanması, bu kapsamda ilgisi görülen kamu kurumlarından alınacak bilgiler, yapılacak keşif ve mahkemece atanacak bilirkişilerce düzenlenecek raporlar da değerlendirilmelidir. Borca batıklığın tespitinde sadece davalı şirketin kayıtlarına değil, varlıklarının rayiç değerlerine de özellikle bakılmalı, bu noktada, konusunda uzman bilirkişilerin görüşüne başvurulmalıdır. Dava teorisindeki genel ilkenin bir istisnası olarak, borca batıklık sadece dava tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmelidir. Açıklanan durum karşısında davalı şirketin mevcut kayıtları; mahkemece ulaşılabilecek tapu, trafik, banka, vergi daireleri, sanayi ve ticaret odaları, ticaret sicil kayıtları gibi hakkında bilgi alınabilecek belgeler ve tarafların sunacakları bilgi ve belgeler, varlık kalemlerinin rayiç değerlerine ilişkin uzman (teknik) bilirkişi görüşleri ve somut olay bakımından özellik arz edebilecek diğer veriler toplandıktan sonra, konusunda uzman bir bilirkişi heyetinden alınacak teknik, detaylı ve denetime elverişli rapor sonucuna göre borca batıklığın yukarıda gösterilen ilkeler çerçevesinde tespiti ile varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekir. Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi kurulunca tasdik ve kullanım zorunluluğu olan defteri kebir defterinin sunulmaması nedeniyle davalı şirketin defterlerinin lehine delil olarak değerlendirilemeyeceği tespit edildikten sonra davalı şirketin sadece defter kayıtları değerlendirilerek 2008 yılında borca batık olmadığı, ancak 2009-2010-2011 yıllarında borca batık olduğu ve İİK 'nın 177. maddesi anlamında iflas konumunda olduğu bildirilmiştir.Mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda, gerekli inceleme ve araştırmanın re'sen yapılması, davalı şirketin borç miktarı, giderleri, üçüncü şahıslardan olan alacakları ve taşınmazları, taşıtları, demirbaşları v.s. tüm mevcut malvarlığı yönüyle mahallinde ve ayrıca defter, kayıt ve belgeleri üzerinde inceleme yaptırılması, davalı şirketin aktif ve pasifini rayiç değerleriyle tereddüde yer vermeyecek şekilde belirleyen; gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor alındıktan sonra, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, borca batıklığın tespitine yönelik yetersiz bilirkişi kurulu görüşüne itibar edilerek, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.Öte yandan, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK'nın 376. maddesine göre değerlendirme yapılması gerekirken, yürürlükten kaldırılmış bulunan 6762 sayılı TTK'nın 324. maddesinin esas alınması da doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı temsilcisi ve vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.