MAHKEMESİ :Ticaret MahkemesiTaraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. -K A R A R-Davacı vekili, davalının müvekkili kooperatifte 1998 yılından itibaren yönetim kurulu başkanlığı yaptığını, ... Şti.'nin 15.02.2002 tarihli faturası ile kooperatif için ... adı altında 17.700,00 TL'yi muhasebe kayıtlarına masraf kaydettiğini, daha sonra böyle bir hizmet alınmadığı ve şirketin kooperatife bir fatura kesmediği anlaşıldığından suç duyurusunda bulunulduğunu, incelemeler ve savcılık bilirkişi raporu neticesinde kooperatifin 17.700,00 TL zarara uğradığının belirlendiğini, 2004 yılı olağan genel kurul toplantısında 17.700,00 TL'nin geri tahsili için dava açılmasına karar verildiğini ileri sürerek, bu miktarın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, iddia, savunma, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; yönetim kurulu üyeleri aleyhine dava açılması için kooperatif genel kurulu tarafından karar verilmesi gerektiği, genel kurul tarafından alınması gereken bu kararın gerek 1086 sayılı HMUK. gerekse 6100 sayılı HMK. döneminde bir dava şartı olarak kabul edildiğinden mahkemenin bunu kendiliğinden gözönüne alacağı, bu karar alınmadığı müddetçe davacının davayı takip yetkisi bulunduğunun kabul edilemeyeceği, davayı takip yetkisinin tamamen şekli taraf kavramının bir sonucu olduğu, bu davada yönetim kurulu üyesi davalı aleyhine dava açılması konusunda açıkça alınmış bir karar olmadığı gibi davacı vekilinin dayandığı 26.06.2005 tarihli karar içeriğine göre 17.700.000.000.-TL bedelli faturanın geri tahsili için yönetim kuruluna yetki verilmesine yönelik kararın da yönetim kurulu üyesi aleyhine dava açılmasına yönelik alınmış bir karar niteliğinde olmadığı, raporun davacı vekiline tebliğ edilmesine, duruşmalarda kendisine süre verilip ihtar yapılmasına rağmen davalı aleyhine açılan sorumluluk davasına devam edilebilmesi açısından genel kurul kararı alınmadığı, 6100 sayılı HMK'nın 115/2. maddesi uyarınca giderilmesi mümkün olan dava şartı noksanlığının verilen kesin sürelere rağmen giderilmemiş olduğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.dava, önceki dönem kooperatif yöneticisi olan davalı hakkında açılan sorumluluk davası olup, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 62. ve yine aynı Kanun'un 98. maddeleri yollaması ile dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 Sayılı TTK’nın 336. maddesi uyarınca, yönetim kurulu üyeleri yasa ve anasözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri kasden veya ihmal ile yerine getirmedikleri takdirde oluşacak zararlardan kooperatife karşı da sorumludurlar. Kooperatif tarafından yöneticilere karşı açılan bir sorumluluk davasının görülebilmesi, TTK'nın 341. maddesi gereğince, genel kurulun bu yönde karar alması ve davanın denetçiler tarafından açılmasına bağlıdır. Ancak, anılan usuli eksiklikler mahkemenin kabulünün aksine dava şartı olmayıp, sonradan da tamamlanabileceğinden anılan yönteme uyulmaması davanın hemen reddini gerektirmez. Esasen bu hususlar üzerinde mahkemece de re'sen durulması zorunludur.Somut olayda, davacı kooperatifin 26.06.2005 tarihli olağan genel kurul toplantısının 6.maddesinde bir önceki yönetime ait harcama bedeli olan 17.700,00 TL faturanın geri tahsili için gerekli merciilere dava açılması için yönetim kuruluna yetki verilmesine karar verilmiştir. Bu kararda kabul edilmeyen harcama tutarının tahsili için dava açılması kabul edilmiş olmakla, TTK'nın 341. maddesine uygun sorumluluk kararı niteliğindedir. Zira, bu kararda, dava açılması için yönetim kuruluna yetki verilmiş ise de, davanın TTK'nın 341. madde hükmü uyarınca denetçilerce açılması zorunlu olduğundan, bu yanlışlık sonuca etkili değildir. Bu itibarla, mahkemenin aksi yöndeki gerekçesinde isabet bulunmamaktadır.Mahkemece davanın gelindiği aşamadaki denetçilerin vekaletnamesini sunmak üzere davacı vekiline süre verilmiş ise de denetçilerden ...'in dosyada vekaletnamesinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Davanın devamı sırasında görevde olan denetçilerin ya bizzat veya vekalet vererek avukat aracılığıyla davayı takip etmeleri gerekir. Bu durumda, mahkemece, davacı tarafa HMK'nın 52, 53 ve 54. ( HUMK'nın 39. ve 40.) maddeleri uyarınca uygun bir kesin süre verilerek, davanın gelindiği aşamada görevde olan tüm denetçilerin belirlenerek, davayı açan vekile vekaletname vermesine ya da asıl olarak davayı takip etmelerine olanak tanınması, bundan sonra esasa girilerek, taraf delilleri toplanıp değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi, verilen süre içerisinde vekaletname vermezler ya da asıl olarak takip edeceklerini bildirmezler ise, davanın açıklanan usul yönünden reddedilmesi gerekir. Mahkemece, açıklanan usul gözetilmeksizin yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 14.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.