Anasayfa / İçtihat / Yargıtay Karar No : 5877 - Karar Yıl 2015 / Esas No : 8930 - Esas Yıl 2014





MAHKEMESİ : Bakırköy(Kapatılan) 15. Asliye Ticaret MahkemesiTARİHİ : 15/07/2014NUMARASI : 2014/118-2014/249Taraflar arasındaki istirdat davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. - K A R A R -Davacı vekili, görevsiz Sulh Hukuk Mahkemesi'ne sundğu dava dilekçesinde, davalı kooperatifin müvekkilinin istifasını kabul etmeyerek üyelik aidat borcu için iki ayrı icra takibi yaptığını, müvekkilinin davalı kooperatifteki taşınmazını dava dışı S. B. adlı kişiye sattığını, kooperatifin borçlar ödenmeden kişinin hak sahibi olamayacağını bildirmesi üzerine borçların S. B. tarafından ödendiğini, açılan itirazın iptali davalarında borcun ödenmesi nedeniyle davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini, toplam ödemenin 6.653,00 TL olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 500,00 TL'nin faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, 16.04.2009 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini, 4.412,95 TL'ye artırmıştır.Davalı vekili, müvekkilinin fazla para tahsil etmediğini, davacının borçlarını ödemesi neticesinde açılan davaların konusuz kaldığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece, 4.412,95 TL'nin davalıdan tahsiline ilişkin hükmün davalı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin 04.04.2012 tarih ve 1386 E, 2623 K. sayılı ilamıyla, davacının, istifasının tartışılması ve üyeliğinin devam edip etmediğinin tespiti bakımından Sulh Hukuk Mahkemesi'nin görevli olmadığı, davacının talebi ile arasındaki bağlantı nedeni ile mahkemece görev hususunun re'sen dikkate alınarak, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devam olunarak yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle, diğer temyiz itirazları incelenmeksizin hükmün bozulmasına karar verilmiştir.Bozma ilamına uyularak görevsizlik kararı ile dosyanın gönderildiği mahkemece iddia savunma ve dosya kapsamına göre; davacının istifası üzerine 14.03.2002 tarihi itibariyle ortaklığı sona erdiğinden davalı kooperatif üyeliğine dayalı olarak yapılmış olan tescil işleminin de geçersiz olacağı ve tapu kaydının tekrar davalı kooperatife dönmesi gerektiği, fakat davacının bu işlemi yapmayıp, üyeliği nedeniyle kendisine tahsisli ve adına tescilli taşınmazı 14.07.2006 tarihinde dava dışı Sinan Başbuğ adlı kişiye tapuda devrettiği, bu nedenle devir tarihine kadar kooperatif ortaklığını da zımnen kabul etmiş sayılması gerektiği, taşınmazı devralan dava dışı S. B.'un tapu devrinden sonra kooperatif eski üyesi olan ve taşınmazı devreden davacı adına toplam 6.653,00 TL aidat borcu ödediği ve akabinde başvurusu üzerine kooperatifçe üyeliğe kabul edildiği, devirle birlikte devreden ortağın tüm hak ve borçlarının devralan yeni ortağa geçeceği ve devralan dava dışı üye Sinan Başbuğ tarafından davacı adına yapılan aidat ödemelerinin geri istenemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Dava, dava dışı Sinan Başbuğ tarafından davacı adına yapılan ödemelerin istirdadı istemine ilişkindir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'nun 13. maddesinde ortağın anasözleşmeye uygun olarak istifa etmesine rağmen kooperatifin istifayı kabulden kaçınması halinde ortağın çıkma dileğini noter aracılığı ile kooperatife bildirmesi halinde çıkmanın gerçekleşeceği düzenlenmiş olup, davalı kooperatif anasözleşmesinin 13. maddesinde de bu hükme paralel bir düzenleme yer almıştır. Ortağın istifa bildirimi yenilik doğurucu nitelikte olup, kooperatife ulaştığı anda sonuç doğurur. Yukarıda anılan 13. maddenin yazılış biçimi ortağın istifasının kooperatifçe kabulünü gerekli kıldığı izlenimi yaratmakla beraber noter aracılığı ile yapılan bildirime özel önem verilmek suretiyle, noter aracılığı ile yapılan bildirimin kabulünün gerekli bulunmadığı vurgulanmıştır. Bu durumda ortağın yenilik doğurucu nitelikteki istifa iradesini ilk olarak noter vasıtasıyla kooperatife duyurması ortaklıktan çıkmanın gerçekleşmesi için yeterlidir. Dosya kapsamından, davacının 11.03.2002 tarihli ihtarı ile davalı kooperatif ortaklığından istifa ettiğini noter aracılığıyla davalı kooperatife bildirdiği, ihtarın 14.03.2002 tarihinde davalı kooperatife tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeye uygun olarak davacının davalı kooperatif ortaklığının 14.03.2002 tarihi itibariyle sona erdiği isabetli olarak tespit edilmiştir. Ancak, davacının ortaklık nedeniyle kendisine tahsis ve adına tescil edilmiş taşınmazı davalı kooperatife iade etmediği, istifa tarihinden 4 yıl 4 ay sonra bu taşınmazı dava dışı Sinan Başbuğ'a satarak, 14.07.2006 tarihinde tapuda devrettiği, davacı adına toplam 6.653,00 TL aidat borcunun bu kişi tarafından banka havalesi yoluyla davalı kooperatife ödendiği ve sonrasında bu kişinin yaptığı başvuru üzerine davalı kooperatifçe üyeliğe kabul edildiği gerekçesiyle davacının istifadan zımnen vazgeçtiği kabul edilmiştir. Davacının istifa tarihinden 4 yıl 4 ay sonra davalı kooperatif ortaklığı nedeniyle elde ettiği taşınmazı dava dışı Sinan Başbuğ'a satarak, tapuda devrettiği açık ise de, zımnen üyeymiş gibi hareket etmek suretiyle üyeliğini yeniden dirilttiği ve sonrasında bu üyeliği dava dışı Sinan Başbuğ'a devrettiğine ilişkin dosyada herhangi bir delil bulunmamaktadır. Ne var ki, davacının istifasından sonraki döneme ilişkin aidat borcunun tahsili için başlatılan icra takiplerine itirazı üzerine açılan Bakırköy 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2005/90 E., 2006/295 K. ve Bakırköy 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2005/386 E., 2006/1303 K. sayılı dosyalarında takip konusu alacak tutarı haricen davalı kooperatife ödenmiş ve mahkemece davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karar, taraflarca temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.Bu durumda mahkemece, davacının itirazın iptali davasına konu edilen ve yargılama aşamasında ödenen tutarı istirdat yoluyla talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle reddi doğru olmamış ise de, karar sonucu itibariyle doğru olduğundan HUMK'nın 438/son maddesi gereğince gerekçesi değiştirilmek suretiyle onanması gerekmiştir.SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile sonucu itibariyle doğru olan kararın HUMK'nın 438/son maddesi gereğince değişik gerekçe ile ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.